Ana içeriğe atla

Hayatımda İz Bırakan Mantıkçı:)

Lisede Mantık dersini hiç sevmezdim.
Hocası hem Felsefe dersimize,hem sosyolojiye hem de mantık dersine girerdi.25 dakikada konu özetler,anlatır,kalan sürede aldıracağı notları aldırtır,süresi kalırsa serbest bırakırdı.
Her daim şık giyinirdi.Güzeldi,gençti de.Koyu kestane saçları omzuna dökülürdü.Saçını topladığında da şık olurdu.Hepimiz onun dersini büyük keyifle dinler ve dersine katılırdık.Yazılıları da oldukça keyifli olurdu.Hatırlamıyorum öyle kopyaya yeltenen. Herşey belliydi zaten !
Ama gel velakin bu hocanın davranışları pek değişkendi.Beni sever miydi,sevmez miydi bir türlü bilemedim hiç.Ama beni en iyi tanıyanlardan biri olduğunu söyleyebilirim.
Felsefe ve sosyoloji merakımın kabarmasında etkili olmuştur.Ama mantık ,zaten sevmiyordum.Mantık deyince aldığım dönem ödevi aklıma geliyor.
Hoca zaman zaman köşe yazıları getirip okuyor sınıfta.Bir dahasında sınıfta söylüyor "eğer okuduğunuz biri varsa getirin köşe yazısını,okuyalım "diyor.Ben de o zamanlardan başlamıştım köşe yazısı okumaya.Mine Kırkkanat,Zeynep Oral,Çetin Altan,Melih Aşık,kimler,kimler...Getirdim birgün...Ama bana okutmadı ,başka bir arkadaşa okuttu.acayip bozuldum.Bir kere de Fatoş'a mektup yazıyordum serbest bıraktığı zaman.Tuttu sınıfın içinde edebiyattan kopya çekiyorum diye mimledi beni.Bir ağrıma gitti.Sonra açıkladım.arkadaşlarım açıkladı.Özür diledi benden.Böyle de ince bir hocaydı..
Defterlerim pek düzenli diye beni eleştiren tek öğretmendi.Benim de defterim düzenli oldu mu severek ders çalışıyorum ne yapayım.Mantığı hiç sevmedim ya ,bilhassa ona özen gösteriyorum.bu yzüden de hep geç kalıyorum tahtadakileri geçirmek için.Tenefüste de arkadaşlardan istiyorum defterini...
Ben mantıktan ümidi kestim.Bu sene dedim mantık alayım ben dönem ödevini...Dönem ödevini de güzelce hazırlarım.Geçerim dedim.
Hoca başta bir konu verdi.Evin içinde bir sürü ansiklopedinin içinde bulamadım ! Kütüphaneye gittim,orda da bulamadım.Şimdiki gibi internet de pek yaygın değil.yok !
-bulamazsan bana gel ,değiştirelim,demişti.Gittim .bu kez Atatürk'ün 4 vecizesi üzerine kompozisyon yaz ,dedi.
4 vecize hakkında hiçbir fikrim yoktu.Şimdi dahai hatırlamıyorum açıkcası.biri ücra bir yerden bahsediyordu.
Az buçuk bilsem,neyse.Ben bu vecize hakkında herkese bir şeyler sordum.Sonunda ödevimi vermeye 20 gün kala tüm notlarımı ,karalamalarımı düzeltip kendim de eklemeler yapıp kompozisyonumu yazdım.Ömrümde en zor,en stresli ama en çok keyif aldığım ödevimdi.99 almıştım ,yazını büyük keyifle,sıkılmadan okudum demesi de cabasıydı.Yanlış hatırlamıyorsam 15 sayfa kadardı o kompozisyon ödevim.1 puan işin nazarı olsa gerekti ama söylediği sözler benim için çok önemliydi.Gelecekte benden bir şeyler beklediğini hatıra defterime yazdığı cümlelerden anlayacaktım....

hoş,genelde dönem ödevi alıp da kırık not aldığım pek yoktur. Bir kere de ülkeler coğrafyası almıştım.Belçika'yı seçmiştim.Teyzemler orda,elimde frank var ,değerlendiririm diye düşündüm.Nitekim ondan da 100 almıştım .sınıfta hengame kopmuştu "Ben neden 100 alıyormuşum da ,o ABD'den dolayı neden 55 almışmış "Hoca bunun üzerine yaptığım ödevi gösterince kız susup kalmıştı.
Ne yalan söyleyeyim ,o an pek gururum okşanmış,mutlanmıştım:-))

Aslında ben bir gün tiyatrodan ayrılacak olsam proje sorumlusu,basın,halkla ilişkiler,yazı işleri bana uygun gibi ha ,bak sen !Zaten bugünlerde esnaf yazıları yazıp gazete köşe yazıları yayınlama düşüncem kabardı.Esnaf esnaf geziyorum ,bir fikrim de var,neden olmasın değil mi :-))

Felsefeciler biraz gel git akıllı oluyorlar ama şükürler olsun ki onlarla hiç takışmadım.Okulumuzda bir bu hoca bir de Banu hocamız vardı..Çok şükür olsun,tatsız anılarla ayrılmadık birbirimizden...

Hayatıma iz bırakan öğretmenlerden biriydi...

Yorumlar

deeptone dedi ki…
ha haaaaa tüm ayrıntılar hoştu. komik olmasa da ben güldüm işte hepsine.
:)
Şükran dedi ki…
ne mutlu bana ,bunları duymak ne keyif verici,deeptone:-))
Unknown dedi ki…
fikri gelmiş bak yine:)
esnaf yazısı derken?

Bu blogdaki popüler yayınlar

O o bir Türklerin Emile Zola'sı, O..o bir müzmin bekar , O kadın naturalisti...

*18 Ağustos 1864 doğumludur.Babasından etkilenmemiştir.annesine ise çok düşkündür. Annesi o dört yaşındayken veremden ölmüş ,bunun üzerine teyzesinin evine Aksaray'a yerleşmiştir. *Annesinin veremden ölmesiyle beraber evhamlı biri olur.Hatta Ahmet Mithat Efendi'nin kızını kendisiyle evlendirme teklifini nazikçe reddeder ve ömrü süresince evlenmez.Refik Ahmet Sevengil'in neden evlenmiyorsunuz sorusuna odasında bir nefese dahi tahammül edemediğini ,sinirli olacağını hatta bu sebeple misafirlikte bile kalmadığını dile getirmiştir. *Kadınların arasında uzun yıllar yaşadığı için onlardan etkilenmesi şüphesiz.Örgü ve tentene örmesi,reçel pişirmesi,evini bir kadın gibi titizce temizlemesi onun bu yönünü doğrular. *Sanat için sanat mantığından ziyade sanat toplum için yapılır görüşünü savunmuştur.Türklerin Emile Zola'sı diye bilinir öğretisel naturalizm akımında.'Deneysel Roman' Sadece belli bir kesimi anlatmaktansa halkın günlük hayatı üzerine yazmayı hedefle

Güzel İnsanlar Biriktirmişim,

Bugün bir huysuzluk vardı üzerimde.Gece de uyuyamamışım.Sabah gözümü bankanın mesajıyla açtım.Sağolsunlar,bugün şerefine,alışveriş edeceğim noktalardan ne alırsam üç katı fazla puan vereceklermiş.Ben ise ihtiyacım olmadıkça alışveriş etmeyi seven bir tip olmadığımdan bu mesaj bana yaramadı.Sağolsunlar yine de sağır sultandan önce doğum günümü kutlama lütfunda bulundular. Annem bugün  benim için  hazırlık yaparken  neli pasta  istediğimi sordu.Ben de beş karış suratla yapmamasını söyledim.Dedim ya ,doğum günüm benim için tam bir mutluluk kaynağı değil.Hatırlanmak,kutlanmak güzel şeyler.Sadece yanağıma iki öpücük ve seni seviyorum demeleri yeterli...Yoksa insanların benim için yorulmalarını istemiyorum.Hele hele oruçluyken...Ama annem bu...Koca kazık olmama rağmen tüm gününü mutfakta geçirme pahasına da olsa birbirinden leziz 4 çeşit yemeği yetiştirdi,üzerine bu moloz yığını düşmüş gibi duran bezmin bir kıza doğum günü pastası yaptı.Masayı da kurdu bir güzel...Gık bile demedi..Öyle

'21 Aralık Blog Coşması

Herkese merhaba, İyisiniz hoşsunuz afiyettesiniz inşallah. Günlerden bu yana 21 Aralık furyası sürüp gidiyordu.O da bitti gitti.Maya takivimine göre on yıl önce de kıyamet oluyordu zaten.Yine bir şey olmadı.Delinin biri kuyuya bir taş attı ,medya da bunu alladı dalladı süsledi püsledi bir alamet-i farika şekline dönüştürdü. Aklıma şimdi Hüseyin Rahmi Gürpınar geldi Kuyruklu Yıldız Altında İzdivaç.Bilen bilir kuyruklu yıldızın  günlük hayatta insanların arasında nasıl rivayetlere yol açtığını yansıtıyordu bu romanında, yazar. Aynı mesele, yine benzer konuşmalar arasında geçmiyor mu şimdi... Hay Allah ,hiç mi değişmeyiz kardeşim,hiç mi :) Bu arada Şirince'de şaraplar ucuzlamış  ve bu kez yerli turistler sarmış Şirince meydanını...Hani ilk Şirince etkilenecekti ya bu 21 Aralık kehanetinden:)    Ah bu Mayalar..Mayalarrrr...Neyse burdan hareketle bugünlerde dolaşan bir mimi yazmak istedim ben.Ebru'yu ziyaretim sırasında yorum yapıp seve seve bu mimi cevaplama kara