Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Ocak, 2012 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Gündemden uzak bir hafta sonu kaçamağı

Üç gün boyunca dünya ve Türkiye gündeminden uzak kaldım.O üç gün benim için zaman zaman sıkıntılarla da geçse ,inanın şu an ki can sıkıntım kadar uzun süre zihnimi meşgul etmedi. Üç gün evden uzaktım ve ben kelimenin gerçek anlamıyla bir derin nefes aldım desem yeridir.Yediğim önümde,yemediğim arkamda,gak deyince dolu dolu kahvaltı guk deyince çay kahve ikramı ve bisküvi ikramı ,iki otur kalk öğle yemeği derken ben feleği şaşırdım.Kuş sütü eksik kahvaltıların binbir çeşitliliği ,şu bu derken inanın aklına bu dünyanın batacağı bile gelmiyor.Nerde kalmış Türkiye gündemi,nerde dünya gündemi?İyi ki hep böyle yaşamıyoruz,gerçekten insanın asalak olması işten bile değil!Milletvekillerinin ne kadar fütursuz davrandıklarının ıspatı şekil 1-A bknz.ben. neyse arada böyle kaçamaklar iyidir.İnsanın bu ülkede ruh sağlığını kontrölde tutması için.yoksa çekilir dert değil. Bir an işsiz olduğumu unuttum.Bir an beni vasıflara sığdırmak isteyenleri unuttum.Bir an insanların gözünde vasıflandırıldım.Y

Kaybedenler Kulübü

Yönetmenliğini Tolga Örnek'in yaptığı 2011 yılı filmlerinden olan Kaybedenler Kulübü filmdeki farklı çarpıcı yönü bir tarafa müzikleriyle de beni etkileyen bir film oldu.Replikleri hâla daha zihnimizden düşmemiş bu filmin müzikleri de kulağımda keskin bir tını bırakıyor. The Moody Blues grubunla tanışma vesilem oldu.Melancholy Man şarkısı ise hafif savrulan deniz dalgalarının nasıl hırçınlaşıp büyüdüğünü gösterdi bana.Derin bir acı,isyan,kahkahaların ardından patlayan büyük haykırış,çığlık sesleri....Şarkının söz çevirisini de okuduğumda o derin acıyı,boyuneğmişliği,azabı hissedebiliyordum. Filmin en vurucu müziklerindendi.  The Moody Blues - Melancholy Man  I’m a melancholy man, that’s what I am, Ben bir melankoli adamıyım, işte ben buyum All the world surrounds me, and my feet are on the ground. Tüm dünya beni çevreler, ve ayaklarım yere basar. I’m a very lonely man, doing what I can, Ben çok yalnız bir adamım, elimden geleni yaparım All the world astounds me and 

Toplumda Saygınlık-Bir Halt Olabilme-Başarılı Olma Görüsü

Neden bu üç tanımlamayı aynı başlıkta topladım ,dersiniz?Hepsine ayrı ayrı değineceğim için mi ? Bu soruya hem evet hem hayır diye cevaplayacağım.Evet çünkü,bu üç başlığı açıklayacağım.Hayır ,çünkü bu başlıkların üçü de aynı kavramda örtüşüyor. Konuya nerden girizgah yapsam bilemiyorum ama bana söylenilen bir cümleden yola çıkarak üçünü de tek başlıkta açıklayabileceğimi umuyorum. 2005 yılında yaşadığımız acı bir kayıptan sonra kendi çevremden uzaklaşmıştım.Sonra kendi içimdeki o deli buhrandan çıkmak epey zamanımı almıştı.Ben de artık bu buhrandan çıkmam gerektiğini biliyordum.Ne yapsam ne yapsam diye düşünürken o sene lise yıllarından bu yana kütüphanede gönüllü olarak çalışmayı hayal ettiğim aklıma gelmişti.O zaman için bu en yakın arkadaşım Fatoş ile düşünmüştük de nereye başvuracağımızı bilememiştik.Böylece ertelemiştik,zamanla da unutup gitmiştik. Bu kez bir kütüphaneye gidişimde ordaki güleryüzlü kütüphaneci bir ablayla bu görüşümü paylaştım.Sonraki yıllarda bu ablamla ar

Pardayanlar Hezimetim

 Bir zamanlar kütüphanede henüz gönüllü olmadan önce okuduğum bir kitap vardı.Kalın bir romandı.İsmi bana o şartlarda çok ilginç gelmemişti ama sayfaları şöyle çeviriverince kitapta  ayrı bir sıcaklık hissetmiştim. Kalın kitaplar ürkütmez beni.hemen yalayıp yutardım.Sanki hani karnın açtır da sofrada bulunan yiyecekler sana kalmayacakmış gibi hırsla saldırırsın ya,öyle.şimdilerde artık okuma şeklim de değişti..zamanla neler değişmiyor ki,okumamız değişmesin. Kitabı okumaya başladım.Bir bölüm daha,bir bölüm daha,bu bölümde ne olacak diye okuyordum.O kadar heyecanlı sürükleyici ve tarihi öğreticiydi ki...aslında tarih kitabı okuduğunuzun bile farkına varmıyordunuz.Farkına varmadan Ortaçağ Avrupasının iç dünyasına girmiş,dürbünle gözetliyor gibi hissediyordum.Catherine De Medicis ,Henry'e değin uzanan çizgide şövalyelerin korkusuz kahramanlıklarını anlatan roman aslında bir düstur ediniyordu kendine.Kitabı okurken gözümde bir sinema filmi gibi canlandırmış,her bir kahramana ise bir

Daktilo dediğin hayata benzer,kardeşim

Lise yıllarında bilgisayar kullanmasını bilmezdim.O seneler bilgisayarlar yeni ve lüks sayıldığı için okullarda pek yaklaştırılmazdık.Bilgisayar derslerimiz hep  GB,MB gibi kuramlar üzerinde kuruluydu.Sanki aklımızda kaldı! Ne zaman elimiz klavye tuşu gördü o zaman anladık bilmem ne megabyte olduğunu. Bir arkadaşımız vardı sınıfta.Bir tek onun bilgisayarı vardı.Yazıcısı da vardı.Dönem ödevini onunla yapardı. Ama o o seneler hiç özenmedim bilgisayara.Aslına bakarsan illa bir bilgisayarımız olsun diye tutturan bir insan da değildim. Ben daktilomun olmasını isterdim.Tiyatro oyununda bir kere daktilo kullanmıştım.Ben yazdıkça onun şak şak diyen sesini, elimle şöyle bir itivermemle tırrrr eden sesi sevmiştim ben. Abimler her bilgisayar alalım dediğinde 'ben daktilo alalım' derdim.Tabi kardeşimle abim yazı yazmayı çok sevdiğimi biliyorlardı.Abim 'bilgisayarda hatalarını silebilirsin,daktiloda silemezsin' diyordu.Bazen aklıma yatmıyor değildi doğrusu. Hatta 'tamam ,

Yaşadıklarımdan Öğrendiğim Bir Şey Var

Yaşadıklarımdan öğrendiğim bir şey var Yaşadın mı, yoğunluğuna yaşayacaksın bir şeyi Sevgilin bitkin kalmalı öpülmekten Sen bitkin düşmelisin, koklamaktan bir çiçeği İnsan saatlerce bakabilmeli gökyüzüne Denize  saatlerce  bakabilir, bir kuşa, bir çocuğa Yaşamak yeryüzünde, onunla karışmaktır Kopmaz kökler salmaktır oraya... Kucakladın mı, sımsıkı kucaklayacaksın arkadaşını Kavgaya tüm kaslarınla, gövdenle, tutkunla gireceksin Ve uzandın mı bir kez sımsıcak kumlara Bir kum tanesi gibi, bir yaprak gibi, bir taş gibi dinleneceksin. İnsan bütün müzikleri dinleyebilmeli alabildiğine Hem de tüm benliği seslerle, ezgilerle dolarcasına İnsan balıklama dalmalı içine hayatın Bir kayadan zümrüt bir denize dalarcasına. Uzak ülkeler çekmeli seni, tanımadığın insanlar Bütün kitapları okumak, bütün hayatları Tanımak arzusuyla yanmalısın Değişmemelisin hiçbir şeye Bir bardak su içmenin mutluluğunu Fakat ne kadar sevinç varsa yaşamak özlemiyle dolmalısın Ve kederi de yaşamalısın, namusluca, bütün be

Aksesuarlaştıramadıklarımızdan mısınız,Zorakileştiremediklerimizden mi?

Hep derler ,bağımlı olmak diye.Nedir bağımlı olmak diye kastettiğimiz? Bağlı kalmak ayrı ,bağımlı olmak ayrı.İşte ben de bu ayrımda bu başlığı düşünüyorum ne zamandan beri. Bağımlı olmak,kendi kararlarını verememek,hep birilerine bağlı olarak yaşamak.Arkadaşlarım olmadan yemeğe gitmem,yanımda biri olmadan alışverişe gitmem.bilmem kim x konuşursa ben de konuşurum,gibilerinden...korkunç bir özbenlik düşüklüğü durumu bana göre. Zaman zaman düşünüyorum ben de bağımlı bir insan mıyım diye?Ailemizdeki acı kayıptan sonra annemin üzerine daha çok düşmeye başlamıştım.Annemin içine kapanışını engellemeye çalışıyordum.Belki bu yolla birbirimizin acısını ancak biz biliriz diye mi düşünüyordum ben de acaba?Zaman zaman ben de düşünmüşümdür ben de...acaba...diye. Alışveriş ederken ancak annemle veya bir arkadaşımla alışveriş ediyor,içime çok sinen bir şey olduğunda da tek başıma alışveriş yapabiliyorum.Tek başıma şehir dışına çıktığımda yol iz bulabiliyorum,çok şükür.Yanımda biri olmadan bir resto
Ocak ayına bir girdim pir girdim.bir yerlerde iyi gelişmeler olduğu kesin,kesin olmasına da bu yıl bana yine de pek bir şey vaat etmiyor sanki beee! Evet içimde böyle bir boşvermişlik hissi var.Ama bir yandan kelebekler uçuyor kalbimde. kelebek derken,hani aşık oldum anlamında değil.Yeni kıpırtılar. Bu başka bir aşk,illa ki kelebek uçmanın anlamı aşkta aranacaksa. ** yeni yıla televizyon karşısında geçmenin de tadına doyulmuyor doğrusu.aman da ne şenlik!kumanda ile bir zapla oraya,bir zapla şuraya....eskisi kadar da yılbaşı programları o kadar şenlikli değil.önceden saat 00:00 olduğunda  kutlanırdı.şimdi ise saatin 23:00 de kutlanıyor.saat 00:00 mı oldu diye handikap yaşar olduk.Benim için yılbaşı yemek,pasta,kuruyemiş ve kestaneden ibaret hale geldi.daha ne olsun değil mi?çevremizde 'biz de yılbaşı kutlanmaz,bizden geçti'diye bir sendengeçmişlik kol gezer.Evde durmaya mecbur kalmış gençlere daha baştan ofsayt bir durumdur bu. Yılbaşı demek,tıkınma demek.yılbaşı demek

Blog Dünyasına Ben Geldim,elim de boş gelmedim

Yılın ilk gününde bir blog doğdu. Bu blog için pek edebi bir şeyler beklemeyin doğrusu.Bu blog paylaşım için ,tamamen kendime yönelik bir çalışma olacak. Okuduklarım,dinlediklerim,izlediklerim,düşüncelerim,muhalefetim,dileklerim,sevdiklerim,sevmediklerim,iyilerin,kötülerim, paylaşmalarım,hesaplaşmalarım,etkilendiklerim,umuruma takıp da takmamış gibi rol yapmışlığım,ukdelerim,saçmalarım,yaratılarım,alakalı alakasız herşeye ilgi duyan maymun iştahlılığımla,kimi zaman yerin dibine geçiren benliğimle,kimi zaman ise sarsılmaz bir ego ile düşecek satırlara.... Günlük gibi işte ,anlayın siz:))