Ana içeriğe atla

Pardayanlar Hezimetim

 Bir zamanlar kütüphanede henüz gönüllü olmadan önce okuduğum bir kitap vardı.Kalın bir romandı.İsmi bana o şartlarda çok ilginç gelmemişti ama sayfaları şöyle çeviriverince kitapta  ayrı bir sıcaklık hissetmiştim.
Kalın kitaplar ürkütmez beni.hemen yalayıp yutardım.Sanki hani karnın açtır da sofrada bulunan yiyecekler sana kalmayacakmış gibi hırsla saldırırsın ya,öyle.şimdilerde artık okuma şeklim de değişti..zamanla neler değişmiyor ki,okumamız değişmesin.
Kitabı okumaya başladım.Bir bölüm daha,bir bölüm daha,bu bölümde ne olacak diye okuyordum.O kadar heyecanlı sürükleyici ve tarihi öğreticiydi ki...aslında tarih kitabı okuduğunuzun bile farkına varmıyordunuz.Farkına varmadan Ortaçağ Avrupasının iç dünyasına girmiş,dürbünle gözetliyor gibi hissediyordum.Catherine De Medicis ,Henry'e değin uzanan çizgide şövalyelerin korkusuz kahramanlıklarını anlatan roman aslında bir düstur ediniyordu kendine.Kitabı okurken gözümde bir sinema filmi gibi canlandırmış,her bir kahramana ise bir aktör -aktris-füguran castı yapmış,zihnimde müzikleri ile ilgili de bir filigran oluşturmuştum bile.ardından Kitap ile ilgili yorumları da okuduğumda insanlar üzerinde de benim kadar etki bıraktığını gördüm.Tüm Zamanlar Yayıncılık'tan çıkan bu eser Michel Zevaco tarafından on cilt yazılmıştı.Ben ancak o yayıncılığın ilk  iki cildini okuyabilmiştim ne yazık ki.
Sonraki yıllarda kütüphanede belirli dönemlerde çalıştığım ve gönüllü olduğum zamanlarda bu kitabı alınması için listeye yazar olmuştum.Olmuştum da,gelmişti de....Ama aynı yayıncılıktan gelmedi.Erko Yayıncılık cep boylarında çıkarmıştı aynı seriyi.Ama olayın bağlantısı kopmuştu.O seriyle Erko yayıncılık'ın serisi uymuyordu.Madem aldınız telifini ,ilki nasılsa onu da öyle basın değil mi?Ne kadar yazdımsa hepsinde de öyle geldi.
Bu arada kitabı kime tavsiye etsem ,eee devamı yok mu diyorlardı.Anlayacağın onlar da ikisini  okudular.Ne okuduysak kârdır,diye.Çok da beğendiklerini söylediler.İçlerinden bazısı Erko Yay. ile devam etti.Ama o tadı alamadıklarını söylediler.
Anladım ki, kitap yayınlama konusunda yazar,çeviren,editör,yayıncılık gerçekten önemli.
yabancı dili öğrenmek istememin sebebi kitapların orjinallerini okumak.Çünkü bazı çevirilerin cümlesi de bozuk oluyor.(aynı sıkıntıyı Jane Austen'de düşünmüşümdür.Acaba yazarın cümlesi mi devrik yoksa çevirende mi var bir sakatlık diye) 
Büyük şehirlerde,sahafların çok olduğu illerde bu kitaplara ulaşabilmenin kolay olduğuna inanıyorum.Bir gün ben de internetten bir sahaftan bulursam çok sevineceğim.
Aslında bir seriyi okumaya başlarken devamı da var mı diye bakmakta fayda var.Ama bu kez Pardayanlar ile tanışamazdım ki ben :(

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

O o bir Türklerin Emile Zola'sı, O..o bir müzmin bekar , O kadın naturalisti...

*18 Ağustos 1864 doğumludur.Babasından etkilenmemiştir.annesine ise çok düşkündür. Annesi o dört yaşındayken veremden ölmüş ,bunun üzerine teyzesinin evine Aksaray'a yerleşmiştir. *Annesinin veremden ölmesiyle beraber evhamlı biri olur.Hatta Ahmet Mithat Efendi'nin kızını kendisiyle evlendirme teklifini nazikçe reddeder ve ömrü süresince evlenmez.Refik Ahmet Sevengil'in neden evlenmiyorsunuz sorusuna odasında bir nefese dahi tahammül edemediğini ,sinirli olacağını hatta bu sebeple misafirlikte bile kalmadığını dile getirmiştir. *Kadınların arasında uzun yıllar yaşadığı için onlardan etkilenmesi şüphesiz.Örgü ve tentene örmesi,reçel pişirmesi,evini bir kadın gibi titizce temizlemesi onun bu yönünü doğrular. *Sanat için sanat mantığından ziyade sanat toplum için yapılır görüşünü savunmuştur.Türklerin Emile Zola'sı diye bilinir öğretisel naturalizm akımında.'Deneysel Roman' Sadece belli bir kesimi anlatmaktansa halkın günlük hayatı üzerine yazmayı hedefle

Güzel İnsanlar Biriktirmişim,

Bugün bir huysuzluk vardı üzerimde.Gece de uyuyamamışım.Sabah gözümü bankanın mesajıyla açtım.Sağolsunlar,bugün şerefine,alışveriş edeceğim noktalardan ne alırsam üç katı fazla puan vereceklermiş.Ben ise ihtiyacım olmadıkça alışveriş etmeyi seven bir tip olmadığımdan bu mesaj bana yaramadı.Sağolsunlar yine de sağır sultandan önce doğum günümü kutlama lütfunda bulundular. Annem bugün  benim için  hazırlık yaparken  neli pasta  istediğimi sordu.Ben de beş karış suratla yapmamasını söyledim.Dedim ya ,doğum günüm benim için tam bir mutluluk kaynağı değil.Hatırlanmak,kutlanmak güzel şeyler.Sadece yanağıma iki öpücük ve seni seviyorum demeleri yeterli...Yoksa insanların benim için yorulmalarını istemiyorum.Hele hele oruçluyken...Ama annem bu...Koca kazık olmama rağmen tüm gününü mutfakta geçirme pahasına da olsa birbirinden leziz 4 çeşit yemeği yetiştirdi,üzerine bu moloz yığını düşmüş gibi duran bezmin bir kıza doğum günü pastası yaptı.Masayı da kurdu bir güzel...Gık bile demedi..Öyle

Cemal Süreya ,Keyif Sanat Kahvesi'nde

Camında Turgut Uyar'ın Göğe Bakma Durağı şiiri yazılıdır.Uşak'ın farklı ,özgün ,kültür sanat çalışmalarının  yapıldığı ,sahiplerinin de sıcak ,sanatsever oldukları aşikar;) Keyif Sanat Kahvesi'nde şiir okuma akşamlarımız başladı malum.Ben tabi ara ara kaçak olsam da ,her gittiğimde aldığım keyfi size anlatamam. Şiiri bu akşamlar sayesinde sevdiğimi itiraf etmeliyim.Bazı zaman ruhsuz okuyan arkadaşlarımın okumasından keyif almasam da ,onların şiire karşı duyarlılığı ,zaman geçtikçe okumalarında çaba sarfettiklerini görünce,bu tür ince şeylere önem verdiklerini  düşününce mutluluğum artıyor aslında.Bu yüzden bu açıdan bakınca tahammül edebiliyorum. düşünün,önceden şiir yazıp şiir okumayan,bildiği şiir ikiyi geçmeyen kişiyken şimdi başka şairler tanımak için çaba sarfediyor,sevdiğim şairlerin kitabını bizzat alıyorum. Ama şiir yazmıyorum artık !!! Boyumun ölçüsünü aldım,şiir yazmak ne kadar kolay görünse de zor zanaat ,bunun farkına vardım:-))) Sanırım iyi de o