Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Mayıs, 2013 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Mıknatıs : Dikkatinizi Çekerim

Selam sabah , Bugün bodoslama konuya dalıyorum.Gündemden haberlerime dalıyorum.Çok dalarsam çıkarın beni.Yüzme bilmem ben ,bakın! Dikkatinizi çekerim : Sivil toplum hareketi konusunda bir girişim bugünlerde dikkatimden kaçmadı.Her zamanki gibi Semi Mutlu Eller doğru bir konuya parmak basıp bu hareketi sayfasında duyurdu. Aşağıdaki bağlantıda Semi Mutlu Eller'in sayfasından yazıya ulaşabilirsiniz....Ben kendisini severek zevkle takip ediyorum:) Katı Atıklar   yazının başlığı ise Ayna Ayna Söyle Bana...Burda da küçük bir süpriz var ki, ismi de ordan geliyor zaten.İmrendim doğrusu :) Dikkatinizi Çekerim : Zaman zaman belirtirim Mahfi Eğilmez'in kulağını çınlatıveririm.Kendisi de yazdığı yazılarıyla sanki çınlatılmak ister. Analiz Yeteneği Nasıl Geliştirilir ?   Geleceğinizi Planlamak Mahfi Eğilmez ünlü bir ekonomist.Yüksek lisansını Hititler üzerine yapan bir bir tarih araştırmacısı.Anitta'nın Laneti diye bir kitabı vardır hatta Hititler konusunda yazdığı.

Keyif Sanat Kahvesi'nde Bir Şiir Akşamı

Bugün ne yaptım dersiniz, Uzun süreden beri gidemediğim Keyif Sanat Şiir Akşamına katıldım.Orhan Alkaya'nın şiirlerini okuduk.Biraz geç katılabildim ama olsun katıldım ve keyifli bir akşam geçirdim.Akşamın son demlerine denk geldiğim için de kapanışın yıldızı da oldum haliyle.Şiir akşamını şairin kitaba da adını verdiği Tuz Günleri şiiri ile noktaladık. Orhan Alkaya aslında pek bize yabancı sayılmayan bir şair. Kendisi hakkında küçük bir bilgiyi de burada paylaşıyorum. Vikipedia Alıntı : Orhan Alkaya ,   (d.  1958 ,  İstanbul )   Türk şair, yazar, tiyatro ve sinema oyuncusu, yönetmen, gazeteci. İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi  ve Marmara Üniversitesi Basın Yayın Yüksek Okulu’nda okuyan Orhan Alkaya, günlük gazetelerde ve dergilerde değişik sanat disiplinleri üzerine eleştiri yazıları, siyasi makaleler, denemeler yazdı.  Şehir Tiyatroları ’nda oyunculuk ve yönetmenlik görevlerinde bulundu.  12 Eylül Darbesi  sürecinde  1402 sayılı sıkıyönetim kanunu  ile gö

İncelikler yüzünden

Çok şey yazdım.Sildim.Bu dördüncü olacak. Uzun cümlelerimin hasılı  İncemiydik kaba mıydık,görgülü müydük bilmem önceden  görgümüz gitmiş,               inceliğimiz gitmiş,                           incelik yüzünden hep incitilmişiz...                                                                      incinmişiz... hepimiz insan doğuyoruz ama insan ölüyor muyuz ,bilinmez  hakkın,adaletin,hoşgörünün,bilgeliğin,dürüstlüğün sözlerde,                                    sosyal medya duvarında profil süsleyen sözler olduğunu görüyoruz, Masa başı insanlar olmaya özendik, masa başı insanlar olmak için düşüncemizi,hürriyetimizi,duygularımızı takas ettik  Koltuklar önemli sayıldı hep devlette,bürokside  Bazı ülkelerden iyiydik ,bazı ülkelerden geri.... Bu ülkede kim eğitimin,sanatın ekonomiden siyasetten önemsiz olduğunu söylüyorsa o aslında onların daha önemli olduğunu bildiği için söylemiyordur... Bugün geldiğimiz nokta incitilmişlik...bir kültür yobazl

Pazar yeri gibi burası,isteğin bini bir para

Hazirana kadar bu oyunu çalışmayı hızlandırmalı ve ezberi bitirmeliyim. Hazirana kadar bir çok insana yardım etmeliyim. Başka insanların da hayallerini gerçekleştirmeliyim. Artık ödemeleri bitirip birikimlerime geçmeliyim. Daha çok kitap..daha çok film...daha çok il..daha çok insan..daha çok dergi..Daha çok sergi...daha çok üretmeliyim... Günlük konuşma kalıplarında fransızca cümlelere daha çok hakim olmalıyım... Bir enstrüman çalmalıyım..bir gitar,bir mızıka, bir bateri ,bir perküsyon ,bir şan dersi beni geliştirecek ve öfkemi kontrol etmemi sağlayacaktır iki -üç kişilik bir grup oluşturmalıyım kendime,ortak paydada buluştuğumuz... Seyahatlere vakit ayırmalıyım,dil okullarını değerlendirmeli,yurt dışında çalışmalara katılmalıyım... Bir daktilo almalıyım.. Bir cansız mankenim olmalı mesela... Daha fazla vitamin mineral ,daha fazla omega-3 almak gün boyunca daha zinde olmamı sağlayacaktır Pilatesi hayatıma koymamın zamanı geldi,ertelememem gerekiyor Bu yaz bir gördüğüm o tu

Karmaşık Cumartesi

Bazen insan kendi içinde gizemlerle dolar.kendi içine kapanır.Duygularını,düşüncelerini bir potada eriterek zihninde yaşar ve kalbinde hisseder .Kimi zaman heyecan ve coşkuyla taşarak sevinçten,kimi zaman yine coşkuyla taşarak üzüntüden,kimi zaman ise kızgınlık bir lav olur çıkar yanardağından...ama hep içine içine.. Sonra bir bakmışız içimizdeki biriktirdiklerimiz taşmaya başlamış.Ağırlığımız bize yük olmuş.İlk başta aynı yüktü sırtımıza binen ama biz o duyguyla yürümeye başladıkça elimizdekiler bize yük olmaya başlamış. Nasıl ki 5 kiloluk bir poşet  ilk taşıdığımızda bize normal ve taşınabiliyor geliyor;yürümeye başladığımızda ve mesafe arttığında poşetin artık bize fazla ağır geldiğini de duyumsuyoruz. Gerçek,somut ve bir fizik kuralı olarak öngörülen bu örnek aslında hayatımızın anlamlarında da mevcut. Kendi içimizde yaşadığımız duygular da buna benziyor bence.Kimimiz içimizde neyse dışımıza da söyler,içi gam tutmaz.Karşındakinin kalbi mi kırılacakmış kırılmayacakmış umrunda ol