Ana içeriğe atla

Tiyatro İzlenimlerimde Acı Tatlı

Bizim Uşak küçük bir il .
Bu küçük ilde herkesin buluşma yeridir Atatürk Heykeli önü.Hemen arkasında Valilik ve adliye vardır zaten.Tüm bankalar,iş merkezleri ,doktor muayenehaneleri,bankalar ne ararsan burdadır.İsmetpaşa Caddesidir burası.Eski Uşaklılar ,Uşak Lisesi mezunları bir zamanlar Mecburiyet Caddesi demişlerdir.Başka caddeler de vardır ama en işlek,en merkezi,cafe ve restorantları olduğu yerdir burası.

Caddede eviniz olunca bile hayatınız merak edilir.İstanbul'da Bebek ,Kadıköy nasıl merkezse Mecburiyet de böyledir .
Hatta merkezde oturduğum için arkadaşlarımın benim hep süslenerek bakkala gittiğimi düşünenleri vardır.Hani bazı anneler kızları için söyler ' Benim kızım rujunu sürmeden ,makyajını yapmadan şurdan şuraya gitmez '
Hadi be ordan sende ! Sanki magazincilere yakalanacağım !Sanki Nişantaşında oturuyorum.Yok öyle saçmalık! Her insan evladı gibi bakkala gidiyorum ve ekmeğimi alıp çıkıyorum.
Yalnız senin gibi unlu ekmek almıyorum.Bayağı olimpik bronz, gümüş, altın madalya karışımlı,süslü ekmekler alıyorum.Kilo yapmıyor onlar.Üzerinde de de yazıyor : Şanselize Şükriye, bakkalımdan ekmek aldı diye :-)))

Böyle komiklikleri oluyor bazı insanların.Oh oh ne güzel ,burda her akşam oturuyorsundur ,manzarayı izleyip , diyenler var. Ne manzarası göreceğim. E.T filmindeki canlılar gibi görüyorum caddeden geçen insanları.Gözlük takmadan göremiyorum uzağı ben.
Hahaha:-))Sanırsın ki Çamlıca'dan deniz manzarasına hulyalı hulyalı göz kırpıştırıp durursun!Arada bir oturduğum olur .Ama çok nadirdir hani.Şükrediyorum tabi böyle bir olanağım olduğu için ama abartmaya da lüzum yok henüz!
Uşak Merkez Atatürk Heykeli Önü
Ama şu saniyeden sonra abartabilirim.bugün çocuk tiyatromuz için okullara görüşmeye gittik.Bir hocamızdan dinlediğimiz olay beni çok şaşırttı ve üzdü.

Küçücük şehrimde ,bir avuççuk şehrimde Atatürk Heykelini görmeyen 8.sınıf çocuklar varmış.
Valilik nerde,diye soran.Şehir merkezini bilmeyen,gelmeyen çocuklar.Yürüsen 25 dakika ancak tutan bir mesafe....
Düşünebiliyor musunuz?İstanbul'da olup da denizi görememek gibi bir şey.Bu bana abartılması gereken bir gerçeklik duygusunu yüzüme tokat gibi şaklatan bir durum !

Geçen sene de yine böyle toplasan 25 dakikadan bile az olan mesafede bir okul -varoş ,ücra dediğimiz okullar bunlar- 6.sınıf bir çocuğa sorduk : Tiyatro için geliyoruz ,gelecek misiniz, diyoruz.
"Tiyatro ne ki " diyor bize. Bakın İstanbul,İzmir,Bursa,büyük şehirlerden bahsetmiyorum.
 Küçük bir şehirden ,ulaşımın çok sıkıntılı olmadığı bir yerden bahsediyorum.Çok sık gelmese de senede en azından 5 kez tiyatro izleyebileceğiniz bir şehirden bahsediyorum !
Ve bu çocuğun okuduğu okul ,tiyatroya izin vermiyordu.Biz kırdık bu zinciri,çok şükür.Bu sene ilk gideceğimiz okul da orası !

İşte bu yüzden tiyatroyu çok seviyorum.İşte bu yüzden onlara tiyatroyu götürmek istiyorum.İşte bu güzel çocuklar için Tiyatrro daha anlamlı!
Adını duyurmuş zenginlerin okuduğu devlet okulları için değil sadece,kolejler için değil ,asıl bu çocuklar için önemli Tiyatro!
Köyler,beldeler,ilçeler,küçük kasabalar için önemli !
Herkesin,her konservatuar öğrencisinin,mezununun görmesi gereken yerler ,yaşaması gereken anlar...O çocukların gözlerindeki ışık...İmza telaşları,fotoğraf telaşları....O kadar utanıyorum ki benden imza istediklerinde.
Ben kimim ki diyorum ama...O çocuğun hayatında ilk yakından gördüğü tiyatrocuyum ben....
Kendimi çok şanslı görüyorum bu yüzden....Bu çocuklar ki, geleceğimizin aydınlık yüzleri....Seviyorummmm....Çok hem de....
İyi ki bu işi yapıyorum,kendimi bazen çok eleştirsem de....

Yorumlar

Unknown dedi ki…
bence de çok özel,önemli bir şey yapıyorsun.
o çocukların yerine kendimi koymam çok zor değil ve verdikleri tepkiler de çok samimi çünkü onlar henüz hiçbir kalıba girmemiş saf maddeler.
ne mutlu sana ki onların hayatı algılayışlarında bir farklılık yaratacak birşeyler yapıyorsun.hem de tiyatro gibi enfes bir işle.
çok imrendim sana:)
Şükran dedi ki…
Oğluşunu al gel bir gün ,izlemeye beklerim :-))Belli mi olur bir gün aydın'a da düşürtürüz yolumuzu :-))Teşekkürler Ebrucum:)
Ebygale dedi ki…
kesinlikle çok özel yaptığınız şey, minicik yüreklere dokunmak, onlara tiyatro sevgisi aşılamak, ne mutlu size, sevgiler...
Profösör dedi ki…
Ben ed tiyatroyu severim. Özellikte lise yıllarımda, MTTB'de tiyatro kulübünün müdavimiydik. Sonra da orada ilk kez milli sinemayı kurduk ve sinema kulübünün ilk kurucularından olduk. Sir ara profösyonel tiyatro dekoratörlüğü de yapmışlığım olmuştur.
Şükran dedi ki…
oo ne kadar güzel:-))Tiyatroyla bir şekilde tanışıyorsan zaten ve içinde oluyorsan,ilerde zaten bir şekilde yeni başlangıçların kurucularından oluyorsunuz:))Tiyatroya bakışınız yüzeysel değildir bu durumda;)
deeptone dedi ki…
ilk kısımda yine çok neşelisin. pek keyiflisin bak bu son yazılarda.

ikinci kısımsa duygusal. ne güzel tebriks valla. güzel amaçlar.
:)
Şükran dedi ki…
değil mi ama aynı yazıda ne kadar çok değişiyor ruh halim!

Ama ikinci kısım işin gerçek tarafıydı ,ondan biraz duygusal.
İnşallah bir gün kendi tiyatromu kurduğumda bu güzel amaçlar güpgüzel olacak:)

Bu blogdaki popüler yayınlar

O o bir Türklerin Emile Zola'sı, O..o bir müzmin bekar , O kadın naturalisti...

*18 Ağustos 1864 doğumludur.Babasından etkilenmemiştir.annesine ise çok düşkündür. Annesi o dört yaşındayken veremden ölmüş ,bunun üzerine teyzesinin evine Aksaray'a yerleşmiştir. *Annesinin veremden ölmesiyle beraber evhamlı biri olur.Hatta Ahmet Mithat Efendi'nin kızını kendisiyle evlendirme teklifini nazikçe reddeder ve ömrü süresince evlenmez.Refik Ahmet Sevengil'in neden evlenmiyorsunuz sorusuna odasında bir nefese dahi tahammül edemediğini ,sinirli olacağını hatta bu sebeple misafirlikte bile kalmadığını dile getirmiştir. *Kadınların arasında uzun yıllar yaşadığı için onlardan etkilenmesi şüphesiz.Örgü ve tentene örmesi,reçel pişirmesi,evini bir kadın gibi titizce temizlemesi onun bu yönünü doğrular. *Sanat için sanat mantığından ziyade sanat toplum için yapılır görüşünü savunmuştur.Türklerin Emile Zola'sı diye bilinir öğretisel naturalizm akımında.'Deneysel Roman' Sadece belli bir kesimi anlatmaktansa halkın günlük hayatı üzerine yazmayı hedefle

Güzel İnsanlar Biriktirmişim,

Bugün bir huysuzluk vardı üzerimde.Gece de uyuyamamışım.Sabah gözümü bankanın mesajıyla açtım.Sağolsunlar,bugün şerefine,alışveriş edeceğim noktalardan ne alırsam üç katı fazla puan vereceklermiş.Ben ise ihtiyacım olmadıkça alışveriş etmeyi seven bir tip olmadığımdan bu mesaj bana yaramadı.Sağolsunlar yine de sağır sultandan önce doğum günümü kutlama lütfunda bulundular. Annem bugün  benim için  hazırlık yaparken  neli pasta  istediğimi sordu.Ben de beş karış suratla yapmamasını söyledim.Dedim ya ,doğum günüm benim için tam bir mutluluk kaynağı değil.Hatırlanmak,kutlanmak güzel şeyler.Sadece yanağıma iki öpücük ve seni seviyorum demeleri yeterli...Yoksa insanların benim için yorulmalarını istemiyorum.Hele hele oruçluyken...Ama annem bu...Koca kazık olmama rağmen tüm gününü mutfakta geçirme pahasına da olsa birbirinden leziz 4 çeşit yemeği yetiştirdi,üzerine bu moloz yığını düşmüş gibi duran bezmin bir kıza doğum günü pastası yaptı.Masayı da kurdu bir güzel...Gık bile demedi..Öyle

Cemal Süreya ,Keyif Sanat Kahvesi'nde

Camında Turgut Uyar'ın Göğe Bakma Durağı şiiri yazılıdır.Uşak'ın farklı ,özgün ,kültür sanat çalışmalarının  yapıldığı ,sahiplerinin de sıcak ,sanatsever oldukları aşikar;) Keyif Sanat Kahvesi'nde şiir okuma akşamlarımız başladı malum.Ben tabi ara ara kaçak olsam da ,her gittiğimde aldığım keyfi size anlatamam. Şiiri bu akşamlar sayesinde sevdiğimi itiraf etmeliyim.Bazı zaman ruhsuz okuyan arkadaşlarımın okumasından keyif almasam da ,onların şiire karşı duyarlılığı ,zaman geçtikçe okumalarında çaba sarfettiklerini görünce,bu tür ince şeylere önem verdiklerini  düşününce mutluluğum artıyor aslında.Bu yüzden bu açıdan bakınca tahammül edebiliyorum. düşünün,önceden şiir yazıp şiir okumayan,bildiği şiir ikiyi geçmeyen kişiyken şimdi başka şairler tanımak için çaba sarfediyor,sevdiğim şairlerin kitabını bizzat alıyorum. Ama şiir yazmıyorum artık !!! Boyumun ölçüsünü aldım,şiir yazmak ne kadar kolay görünse de zor zanaat ,bunun farkına vardım:-))) Sanırım iyi de o