Ana içeriğe atla

Tiyatro Diye Çıktık Yola...

Nerdeyse tüm günlerimiz doldu.Önümüzdeki haftadan itibaren her gün bir okuldayız.Kimi zaman iki okula gideceğiz.Kimi zaman tek seansta bitirirken kimi zaman aynı oyunu bir kaç defa oynayacağız.Kimi zaman aynı okulda üst üste oynayacağız.Yani bugünlerin kıymetini ,her gün buraya blog yazarak çıkartıyorum desem yeri.Kitaplarımı da akşam yatarken ,sabah kalktığımda okuyorum ilaç niyetine.Sesli kitap okumak için de maliyeye gidiyordum.İki gündür gidemiyorum.Bugün ise sabahleyin omuzuma giren bir ağrı ile uyandım.Yan yan bakıyordum insanlara .Boynumu da döndüremiyorum.Ne oldu anlamadım.
Komiktim anlayacağınız.Bir o kadar da gergindim ,bundan dolayı.Umutsuz olduğumuz bir kaç okul vardı ki ,bu canımın acısıyla (!)iyi bir dokundururum diyordum ki ,Allahtan buna gerek kalmadı:-)
*****
Bugün de bir hoca ile görüştük de...Dörtartıdörtartıdört sisteminin sancıları olacağını ama bunun iyiye de işaret olduğunu söyledi.Bir zaman meslek liselerinin uğradığı zarar konuşuldu.Ki,haklı.Bir dönem meslek liseli çıkışlı olanlar üniversite sınavında dezavantajlı durumdaydı.Şimdi bu sistemle beraber bunun da değişebileceği konuşuldu.Meslek liselerinin de ortaokul bölümünün açılacağını belirtti ,hoca bize.Ne diyelim ,bu da durumun bir başka yönü tabi.
Ama çoğu öğretmenin ortak kanaati şu: Pilot bir uygulama olmalıydı.Ben de aynı kanaatteyim.Bu sistem değişkliğinde bir süreç olmalıydı.Amaç, imam hatiplerin önünü açmaksa 6'dan sonra devam edebilirdi çocuk.5.sınıfın 2.kademe olarak düşünülmesi de bence karışıklığı beraberinde getiriyor.Çünkü yaş grubu itibariyle 6.sınıfta ergenliğe giren bir çocukla 5.sınıfın çocuğu aynı olabilir mi ! Bu da bir muamma tabi!
Ayrıca bunun  için okulların fiziki şartları uygun olmayabiliyor.Bu da sistemi çift tedrisata dönüştürüyor.1.kademe çocukların öğleci olduğunu düşünürseniz bu çocukların okuldan çıkış saati 7.Bu da veliler için ayrı bir endişe konusu.
****
Türkiye'de her gelen hükümet varolan eğitim sistemini değiştirmeye kalkıyor.Varolan iyi olan, doğru olan bir şeyleri koruyup üzerine bir şeyler konulmuyor.Bu da ciddi sorunlar doğurabiliyor.Maddi ,manevi.Olan yine çocuklara oluyor.Yani 1.sınıftan başlayıp 8.sınıfı kapsayan gruba oluyor.
Seçmeli dersler arasında bir çok ders var.Peygamberin hayatı,kuranı kerim,arapça,matematik.En az 10 kişi olmak koşuluyla yeni sınıf açılıyor.Şu an en talep edilen ders kuranı kerim dersi.
Kitaplar yok.Bazıları kendi tecrübesiyle ders yapıyormuş.
****
Bizim tiyatro meselesine gelince..ee.
Bazı öğretmenler ise ilgilenirmiş gibi yaptılar.Oyunculuklarını beğenmedim.Çok kötü oynadılar.Kadının gelişi bir metreden belli ediyor kendini.Beden dili ve duygusal zeka denen bir şey var.Saksı taşımıyoruz sonuçta ;anlıyoruz o kadar!

Bakın şekilciliğe karşıyım.İnsan önemli.Eğitimcilik önemlidir.Ama bazı öğretmenler maalesef bu işi itibarsızlaştırıyor.Bizim öğretenlerimizde gördüğümüz saygı şimdi öğretmen olan arkadaşlarımızda yok.Eve giydiği düz penyeyi giymiş gelmiş gibi özensiz duruyorlar.Öğretmen dediğin en azından amacına uygun olmalı.
Bu ,senin öğrencine saygındır.Kendine saygıdır.
Saygı kıyafetle mi olur diyebilirsiniz.Saygıyı bu şekilde ölçütlendiriyorsunuz diyebilrisiniz.Şekilci değilim diyorsunuz,bu yaptığınız ne peki,diyebilirsiniz.
Siz nasıl görüyorsunuz bilmiyorum ama ben eğitimci olan insanların biraz özenli olmaları gerektiğine inanıyorum.
Ben hatırlıyorum,bir öğretmenimin en basit giysisi bir gömlek bir kumaş pantolondu.Ama öğretmen sınıfa girdiğinde gözümüz gönlümüz açılırdı.Bir de bir resmiyyeti,bir saygnlığı vardı. İçlerinde çok güzel giyinen güzel öğretmenlerimiz olurdu.Herkes katılımcı olurdu dersinde.Tabi bunda derse hakim olmasının yönü de var.Sade,gösterişsiz giyinenler de olurdu bir öğretmen havasını alırdık onlardan.Bir de ,şimdiki gördüklerime bakın !


Büyük bir şehirde öğretmenin kazancına,harcayışına bir şey diyemem ama Uşak şartlarında bir öğretmen 2.yılında ,taş çatlasın 3.yılında ,eşi de öğretmense, bir ev ve altına bir jeep alabiliyor.Burdan anlayın!
Alamasa anlarız hani!

Bugünlerde ara ara yazıyorum böyle okul izlenimlerimi.Yoksa hergün okullardayız.Eee insan bu kadar okul ziyaretinde bulununca,içimde de bir eğitim damarım da kaynıyorsa sormadan edemiyorum.Sorgulamadan kabul edemiyorum.Yazmadan da duramıyorum.Belki içinizde hayatın bu alanıyla ilgili olan arkadaşlar vardır diye düşünerek.
Masıl ilgilendirmesin,kiminizin çocuğu var.Kiminizin olmak üzere.Kiminizin ilerde olacak.Olmasa bile tüm çocuklar, bizim evlatlarımız.
Ayrıca Halil Cibran'ın Çocuklar üzerine yazdığı nesiri burda paylaşmadan geçemem :
Böyle durumlarda aklıma Halil Cibran’ın ‘Çocuklar’ şiiri geliyor.







Çocuklar


Çocuklarınız sizin çocuklarınız değil,

Onlar kendi yolunu izleyen Hayat’ın oğulları ve kızları.

Sizin aracılığınızla geldiler ama sizden gelmediler

Ve sizinle birlikte olsalar da sizin değiller.

Onlara sevginizi verebilirsiniz, düşüncelerinizi değil.

Çünkü onların da kendi düşünceleri vardır.

Bedenlerini tutabilirsiniz, ruhlarını değil.

Çünkü ruhlar yarındadır,

Siz ise yarını düşlerinizde bile göremezsiniz.

Siz onlar gibi olmaya çalışabilirsiniz ama sakın onları

Kendiniz gibi olmaya zorlamayın.

Çünkü hayat geriye dönmez, dünle de bir alışverişi yoktur.

Siz yaysınız, çocuklarınız ise sizden çok ilerilere atılmış oklar.

Okçu, sonsuzluk yolundaki hedefi görür

Ve o yüce gücü ile yayı eğerek okun uzaklara uçmasını sağlar.

Okçunun önünde kıvançla eğilin

Çünkü okçu, uzaklara giden oku sevdiği kadar

Başını dimdik tutarak kalan yayı da sever.



Yorumlar

Unknown dedi ki…
şiire ba yıl dım!!
hatta şu an yanımda oturan eşime de okudum o da hemen bana da göndersene dedi:)
bu arada uşak'a gelip yaşayasım geldi.3. yılda ev ve jeep bu devirde nasıl alınıyor gerçekten merak ettim.
bu 4+4+4 ile ilgili düşüncelerimi yazmak isterdim ama ne burası uygun ne de argosuz yazabilecek bir dil bulabiliyorum.
bu ülkeden kaçan insanları ve burada kalmak zorunda olanları bir kez daha yad ederek beynimi uyuşturarak mutlu hissetmek üzere sözü Yalan Dünyaya bırakıyorum:)
Şükran dedi ki…
Halil Cibran felsefeyi şiir olarak yazanlardan ve böyle kısa kısa şiirleri vardır.evlilik,ölüm ,hayat vb. üzerine.Şiddetle tavsiye ederim:))
Bahsettiğim öğretmen demeye bin şahit ister dediğim kişilerde oluyor bu.Sen ben yapamayız onu Ebru,anladın sen;)
Ben de Yalan Dünya'yı izledim öyle geldim,koptum valla :-))
o argolu şiirlerini okumak isterdim:)İçimden bazen benim de geçiyor...
Unknown dedi ki…
bir çıkışımda bakıcam Halil Cibran kitaplarına.okumak için büyük merak uyandırdın.
ben argoyu şiirde değil konuşma ve düzyazı dilinde kullanıyorum canım:)şiir dendi mi ben daha romantiğim:)

Bu blogdaki popüler yayınlar

O o bir Türklerin Emile Zola'sı, O..o bir müzmin bekar , O kadın naturalisti...

*18 Ağustos 1864 doğumludur.Babasından etkilenmemiştir.annesine ise çok düşkündür. Annesi o dört yaşındayken veremden ölmüş ,bunun üzerine teyzesinin evine Aksaray'a yerleşmiştir. *Annesinin veremden ölmesiyle beraber evhamlı biri olur.Hatta Ahmet Mithat Efendi'nin kızını kendisiyle evlendirme teklifini nazikçe reddeder ve ömrü süresince evlenmez.Refik Ahmet Sevengil'in neden evlenmiyorsunuz sorusuna odasında bir nefese dahi tahammül edemediğini ,sinirli olacağını hatta bu sebeple misafirlikte bile kalmadığını dile getirmiştir. *Kadınların arasında uzun yıllar yaşadığı için onlardan etkilenmesi şüphesiz.Örgü ve tentene örmesi,reçel pişirmesi,evini bir kadın gibi titizce temizlemesi onun bu yönünü doğrular. *Sanat için sanat mantığından ziyade sanat toplum için yapılır görüşünü savunmuştur.Türklerin Emile Zola'sı diye bilinir öğretisel naturalizm akımında.'Deneysel Roman' Sadece belli bir kesimi anlatmaktansa halkın günlük hayatı üzerine yazmayı hedefle

Güzel İnsanlar Biriktirmişim,

Bugün bir huysuzluk vardı üzerimde.Gece de uyuyamamışım.Sabah gözümü bankanın mesajıyla açtım.Sağolsunlar,bugün şerefine,alışveriş edeceğim noktalardan ne alırsam üç katı fazla puan vereceklermiş.Ben ise ihtiyacım olmadıkça alışveriş etmeyi seven bir tip olmadığımdan bu mesaj bana yaramadı.Sağolsunlar yine de sağır sultandan önce doğum günümü kutlama lütfunda bulundular. Annem bugün  benim için  hazırlık yaparken  neli pasta  istediğimi sordu.Ben de beş karış suratla yapmamasını söyledim.Dedim ya ,doğum günüm benim için tam bir mutluluk kaynağı değil.Hatırlanmak,kutlanmak güzel şeyler.Sadece yanağıma iki öpücük ve seni seviyorum demeleri yeterli...Yoksa insanların benim için yorulmalarını istemiyorum.Hele hele oruçluyken...Ama annem bu...Koca kazık olmama rağmen tüm gününü mutfakta geçirme pahasına da olsa birbirinden leziz 4 çeşit yemeği yetiştirdi,üzerine bu moloz yığını düşmüş gibi duran bezmin bir kıza doğum günü pastası yaptı.Masayı da kurdu bir güzel...Gık bile demedi..Öyle

Cemal Süreya ,Keyif Sanat Kahvesi'nde

Camında Turgut Uyar'ın Göğe Bakma Durağı şiiri yazılıdır.Uşak'ın farklı ,özgün ,kültür sanat çalışmalarının  yapıldığı ,sahiplerinin de sıcak ,sanatsever oldukları aşikar;) Keyif Sanat Kahvesi'nde şiir okuma akşamlarımız başladı malum.Ben tabi ara ara kaçak olsam da ,her gittiğimde aldığım keyfi size anlatamam. Şiiri bu akşamlar sayesinde sevdiğimi itiraf etmeliyim.Bazı zaman ruhsuz okuyan arkadaşlarımın okumasından keyif almasam da ,onların şiire karşı duyarlılığı ,zaman geçtikçe okumalarında çaba sarfettiklerini görünce,bu tür ince şeylere önem verdiklerini  düşününce mutluluğum artıyor aslında.Bu yüzden bu açıdan bakınca tahammül edebiliyorum. düşünün,önceden şiir yazıp şiir okumayan,bildiği şiir ikiyi geçmeyen kişiyken şimdi başka şairler tanımak için çaba sarfediyor,sevdiğim şairlerin kitabını bizzat alıyorum. Ama şiir yazmıyorum artık !!! Boyumun ölçüsünü aldım,şiir yazmak ne kadar kolay görünse de zor zanaat ,bunun farkına vardım:-))) Sanırım iyi de o