Ana içeriğe atla

Şanse Pazar Radyo Yayınında bu hafta

Ola la la


Bayram gelmeden son hafta sonunda bir pazar gününden selamlar sevgiler kucak dolusu çiçekler!
bayram öncesi mağazaların tıklım tıklım olduğu gibi tıklım tıklım kalbimizin her zerresi !
Sözü hemen çok uzatmadan sözü Cat stevens'a bırakıyorum Lady D'arbanville !Bu hafta çok doluyum....çok !Sıkı durun ,Şanse Pazar ateş gibi geliyor :-))


Şanse pazar tiyatro günlerine başladı.Şehirde hummalı bir Veli çığlıkları duyuluyor.Çocuklar Şükriye'nin peşinden "anne,anne" diye koşturuyor.Çocuklar sevdi anne karakterini.Bir çocuk gelip gelip öpüyor Şükriye'yi yanaklarından.Sıkıca sarılıyor.Bir çocuğu sevmek için illa doğurmak gerekmediğini bir kez daha anlıyor Şükriye.Çocuğun bu yoğun sevgisi ondaki anaçlık duygusunu çıkartıyor olsa gerek.

Bir keresinde de duyma problemi olan ,çekingen bir çocuğun kendini ifade edemeyişine tanık olmuştu.Çocuğu alıp içine hapsetmek istiyordu.Onu orda tüm kötülüklerden korumak istediği...Bazen insanlar anne olunca anlarsın demekle kastettikleri bu mu demek ?Ama...Ama içinde sevmeyi bilen her yürek ve zihin için bu çok ağır bir söz değil mi !

Bazısı da diyor ki,"ben çocuk sevmem ama kendi çocuğum olunca o başka" çocukları sevmeyen insan nasıl insan sever!Onun dostları,arkadaşları,sevdikleri yok mudur ?Onlara nasıl tahammül eder ! Bizim lisede edebiyat öğretmenimiz vardı o da lise 1'lere girmezdi,çocuk oluyorlar diye. Oysa şimdi ilköğretim çocuklarıyla birlikte bilim kültür sanat merkezinde öğretmenlik yapıyor.Üstün zekalı çocuklar deniliyor bu çocuklara.Üstün zekalı da olsa çocuk çocuktur.Yaşımızdan olgun da olsak bir heyecanımız var değil mi sonuçta !

Çocuklar...Çocuk sevilmez mi hiç !
Çocuklar deyince Barış Manço akla geliyor hemen.Müsadenizle çocuklar şarkısı.Severek dinlediğim,klibini gördükçe kaybettiklerimize yad ettiğim şarkılardan.


nerde kaldım,heh ! Üstün zekalı çocuklardan açmıştım lafı.Geçen gün bu hocamı gördüm.Ekipten bir arkadaşım "gelelim hocam size de " dedi.Hoca bir laf etti ki  "bizim çocuklarımız üstün zekalı çok basit kalıyor " dedi. anında bir arkadaşım "kendimi çok aptal hissettim "diye kulağıma fısıldadı.
aynı çocuklar ben bir zamanlar Antoine de Saint Exupery'nin yazdığı Küçük Prens oyununda çıkıp gitmişlerdi sıkılıp.
ayrıca tiyatro oyununun üstün zekalı vasat zekalı diye ayrımı mı var allahaşkına ! Tiyatroyu izlersin.Beğenirsin ya da beğenmezsin.Oyunculuğunu beğenmedim,şu iyi değildi ,bu iyi değildi dersiniz .Bizim çocuklar üstün zekalı demek de ne oluyor !
Tiyatroyu izlersiniz ,anlayacağınız ya da ne anlam çıkardığınız size kalmıştır.Kitap içinde bu böyle,film için de bu böyle,sanatın ,edebiyatın çizgisi bu !
Gittiğimiz okullarda pek çok yerde çocuklar kent meydanını bile görmemiş çocuklar.İmkan vardı da onlar mı gitmedi !
yanlış anlaşılma olmasın o merkeze giden çocukları eleştirdiğim için söylemiyorum.Tepkim sınıflamaya ve böyle bir kategorilendirmeye karşı olduğumdan !
üfff daraldım be ,aç ordan afife ,bir latin salçası..pardon salsası...
marimar,rosalinda...ne izlenirdi bizim evde ..annem izlerdi star tv'de yayınlanırdı.Bir ara okul yıllarımda ben de takılmış kalmıştım.
söz hazır sanata kadar geldi ya.Geçenlerde bir okula gittiğimizde bir muhabbet açıldı.Hocalardan biri
-önceden beraber çalıştığımız bir hocaydı-
-erol günaydın'ı da kaybettik,dedi.Büyük kayıp diye ekledi.
Hocalardan biri -müdür yardımcısı - bence kayıp değil ,dedi .
Nasıl yani oldum bir an.
ama ben de büyük kayıp diye üzüldüğümü belirttim.
Çünkü benim için yerine koyamadığımız her değer bizim için büyük kayıptır.Erol Günaydın da yerine koyamadığımız değerlerin üstadı.Ortaoyun,halk seyirlik oyunlarının mihenk taşı.
o müdür yardımcısı dedi ki benim için değer 'Cengiz Küçükayvaz,Tuncer Salman " dedi.
bu şahıslar malum Uşaklı ya.Güya kendi yerel kültürüne sahip çık mesajı veriyor aklınsıra.
Şimdi bizim şehirde bu anlayış bir türlü dengesini tutturamamıştır.İnsanlar bazen mantığını manavdan gıdım gıdım mı alıyor diye merak içindeyim.
ya yerel kültürüne ,sanatçısına sahip çıkmazlar,dışarıdan geleni başının üstüne koyarlar,kendi sannatçısına yazarına sahip çıkmazlar,elin adamını İstanbul'dan geliyor,ankara'dan geliyor diye şişirirler.Hiç sormazlar "adam sen ne yaptın oralarda,nerelerden çalıştın" demezler.İstanbullu ya bilgilidir diye e-mağaza usulü sepetine koyarlar.
kimi de yerel kültürüne böyle sahip çıktığını düşünür,Erol Günaydın gibi  üstadların geçmiş sanat yaşanmışlıklarını,katkılarını hiçe sayar.
kafam kızdı.Patlat bir şarkı koy bir kadeh içiyoruz yine bu gece ..hadi biraz geçmişe gidelim.Çelik gelsin
küçük şehirlerde sanat-edebiyat dünyası da başka işler.
kimi de çocuk tiyatrosu bu..çocuklar bir şey anlamaz diye sallar geçer.Farkedilmeyeceğini sanır.Adam geçmiş zamanda nasıl bir tiyatro yaptıysa tiyatro terimlerinden ,usüllerinden haberi yok ,ortalıkta profesyonelim diye geçiniyor.Yok böyle bir şey ya ! Kendini eğitmeye kalkmıyorsan,yetiştirmiyorsan,kusura bakma ama okul piyesinden farkı yok oyununun.Anlamaz diye sallamalar.Çocuklar gülüyor diye argo söylemler...hatasını söylediğinde devamlı gardını almalar...
bir de iki sözcüğü allayıp pullayıp adına şiir diyenler var.Bunlar şiir kitabı çıkartıyorlar.Bir fular bir kemik gözlük.Saçlarını uzat.Küpeni tak.Bunlar insanların her yaptıklarına da burun kıvırırlar.enteller ya.Entellik kılık kıyafetle olsaydı ooooo ... Tamam,zaten zamanla değişiyorsun,kendine has bir stilin oluyor ama özentilikle olunmuyor bence bu.
kimi de bilmem kaç yaşında.Emekli öğretmen.Kapı kapı gezip kitabını sattırmaya çalışıyor zorla.Bence yazan insana bu da yakışmıyor.Öğretmenlerin elinin sıkı olduğunu söylemiş miydim ,ne bağdan olsunlar ne üzümden...
bir grup daha var ki,bundan önce şiir yazanları yok sayıyor sanki.Adam hayatında bir kere yarım yamalak Orhan Veli okumuştur.Şiirin a'sını b'sini çözdüm sanır.Bir kere Cemal Süreya ,Edip Cansever,Melih Cevdet okumamıştır.Her şiir dinletisinde o gün bir şairin şiirleri okunacak ya ,ne yapar eder araya kendi şiirini de sokuşturmak ister.
bir grup vardır ki ,senin önceden yazdığın öyküleri okumuştur.Tutar bir gün gelir :
-bana öykü yazmayı öğretebilir misin?
ben kiiiim ,öykü yazmayı öğretmek kiim!Boyum yüksek ama haddimi de bilirim.Tek diyebildiğim şey "oku oku oku,ne kadar okursak o kadar iyi"
bu arkadaş bir zaman kütüphaneye gelip aşk şiirleri istemişti benden."aşk şiirleri yazıyorum.En çok bunlar okunuyor  çünkü" diyen insanı da ilk kez gördüm.Şair hissettiği için yazar.Fırın mıyız biz ,ülkede en çok ekmek tüketiliyor .Hadi biz de açalım" ama şunu da düşünmezler kaç çeşit yapıyorsun,malzemen ne,temizliğin ne....Şair ve yazar için de bu geçerli.Kimi okudun,kimden esinlendin,ne yaşadın,gereksiz sözcük var mı,imgeler nasıl kullanılmış....hiiiiç !
Zuhal Olcay gelsin.Sen bana fazla iyisin !
Fazıl Hüsnü Dağlarca ile ilgili bir anı duymuştum şiir günlerimizden birinde.Uşaklı bir şair mi yoksa bizim Talat Abi'nin arkadaşlarından mı fazla hatırlamıyorum Fazıl Hüsnü'yü kitap fuarı gibi bir yerde görürler.Bizim şairimiz(!)Fazıl hüsnü'ye şiirlerini gösterir.Fikrini öğrenmek için değil,ben de yazıyorum gibi bir sohbet girişiminde.Ha bire konuşur durur bizimki.adam sıkılır tabi.Tereciye tere satar gibi bir durum söz konusu.Neyse en sonunda söz döner dolışır.Şiirin onun için ne anlama geldiğine dair konuşulurken Fazıl Hüsnü şöyle der "içinden gereksiz sözleri atın.Geriye kalan şiirdir"
Fazıl Hüsnü milliyetçiliği ve ülkücülüğü ile tanınan bir şair ama şiirlerinin felsefi,derin düşünceler barındıran bir dünyası var.Anlaması biraz zor ...hele bazılarını anlamak olanaksız...tut kelin perçeminden...bir laf attım ortaya,alınan alınsın...ben bunu dedim,siz nereye çekerseniz manasında...
Maksist,sosyalist,islami ,şu ya da bu ne olursa olsun her cumartesi bir şair okunuyor.Kimsenin siyasi güdüsünü pohpohlamıyoruz.
O kadar şiir dedik değil mi,hadi şiirli bir dinleti dinleyelim..Ahmet Arif'in dizelerinden Hasretinden Prangalar Eskittim..
Bir ara Keyif sahibimiz Talat abimiz Çıkmaz Sokak diye bir dergi yayınlıyordu.Derginin içeriği,kapağı,sponsoru dahil herşeyiyle Talat abi ilgilenirdi.Şiirleri bana göre oldukça etkileyici .ama ne var ki o şiirlerini yayınlatmayı pek düşünmüyor.Ki,bence edebiyat dünyası için bu mütevazilik bir kayıp !
o dönem içerisinde Talat abi'nin hocasının da gezi fotoğrafları yayınlanıyor.ama ne bileyim ,benimkisi biraz ukalalık gibi gelecek size ama,yazıda İsviçre'ye gittğinden bahsediyor .Ama maşallah İsviçre haricinde başının ağrıyışına,ağrı kesici alışına,midesinin bozulduğuna dair tüm tıbbi rahatsızlıklarını öğrendik.Ki,çoğu kişi böyle diyor.Talat abi'nin de hocası yani.Ne desin adam !
Bu beni bir dürttü.Talat abi bana bu konuda yazar mısın, dedi.Yazarım ,dedim ama tırstım bir anda.Adamı kütüphanede sık sık görüyorum.Kültüphanede de herkesi inletti -bu başka hikaye-ama kırmadan,incitmeden,yapıcı bir eleştiri yapmaya çalışaraktan yazıyı yazdım.Ama tabi benim ismimle yayınlanmadı.Talat Abi ne olur ne olmaz ,bunlar kaprisli adamdır diye ismimi gizledi.Ben yazıyı yazdım ya,ismimi yazsa da hoş o saniyeden sonra,yazmasa da :-))
dergi çıktı .Yazı yayınlandı.Onunkisi de ,benimkisi de.Uzun süre herkes beni merak etmiş.O hoca da sormuş durmuş.Talat abi de söylememiş. O günden sonra yazısı yayınlanmadı sanırım.O mu istemedi ,sonra ne oldu,bilmiyorum....
Laf aramızda-övünmek gibi olmasın-kibar dokundurmalarım çevremde yakın bilinir.Ona da söylenirken bu üslupta söylemeye çalıştım ama bu insanlar dünyanın kendi merkezinde döndüğünü düşündükleri için onu bile kendilerine hakaret gibi görüyorlar...
İnsanlar değişik değişik...ben de bir değişiğim mesela..Şanse Pazar Programının burda sonuna geldik sayın seyirciler!Bu hafta size şehirimizden,çocuklarımızdan,tiyatromuzdan yansıtmaları yazdık.
Siz bazılarınız yayını uzun bulup okumuş gibi yapacaksınız ama...duydum ki benim uzun yayınlarımdan sıkılmayanlar da varmış...İşte o sabırla okuyan takipçilerime
afiyet bal şeker olsun...Gününüz aydınlık...pazarınız çarşı dolsun..Bereket cüzdanınızda olsun,sevgiler yüreğinizde olsun...aklınız başınızda olsun...akıl dağıtılırken şapka kafanızdan olmasın...
Bayramda yayındayız efenim...bize takipte kalın:-))
Sevgiyle kalın ,esenlikle kalın...
Bizden ayrılmayın....Şanse Pazar burada programını bitiriyor....

Yorumlar

Unknown dedi ki…
sonuna kadar keyifle okudum yine.
bahsettiğin öğretmen hani şu üstün zekalı öğrencilere öğretmenlik yapan,zaten daha lise 1 lere çocuk diye girmiyordu dediğin an notu verlecek biriymş.belli ki dar bir dünya görüşü var.neyse,eleştirmek değil ama daha dediğim gibi o satırı okuduğumda devamında gelecek herşeye hazırlıklı oldum.
kendi insanını ön planda tutmak da bence amansız bir hastalık.bugün bu ülke bölgeler arası kutuplaşmalar yaşıyorsa bu sebepten denemez ama bu özelliğimizin iyi bilinmesi ve kullanılması büyük etkendir diye düşünüyorum.halbuki insana insan olduğu için değer vermek,saygı duymak nerede hani?mevlana,yunus emre ve daha niceleri uzakdoğu kökenli şair,filozoflar mı?
şiir günlerini kim düzenliyor uşakta?bu etkinlik nasıl oluşturulmuş? yabancı filmlerde görürdüm kitap okuma günlerini.hani o hafta herkes bir kitabı okur ve o gün geldiğinde kitap hakkında konuşulur,yorumlanır.çok özenmişimdir buralarda da olsa diye ama biraz hayal gibi bizim için.ama şiir günü de hayal gibi görünse de yapılabiliyor demek ki.
sondaki kekler de çok hoşuma gitti,ilham aldım:)
Şükran dedi ki…
aslında çok da dar görüşlü bir insan değil.tiyatroya onun sayesinde başladım ama biraz memur zihniyeti var Ebrucum.Kişisel gelişim kitaplarını çok tüketmesine ve uygulamamasına bağlıyorum.Benim sevdiğim bir hoca olduğu için ağzımı açamadım.Çünkü bezen sert gelebiliyro sözlerim:)
ebru ,insanlar yunus emre'yi mevlana'yı anlayarak okumuyor.Sırf koltuğunu kabartmak,milliyetçi duygularından okuyor.Böyleleri ancak facebook da duvar fotoğrafı paylaşıyor.her paylaşan ona sahip midir,tartışılır.Bizim kültürümüzden insanlar ama anlayıp uygulamak zor geliyuor bize.
şiir akşamı her cumartesi akşam 8'de başlıyor.Her hafta bir şair.Keyif Sanat Kahvesi'nde yapılıyor.Katılmanı isterdim ben de.Biz başta öykü günü diye başladık.3 kişiyle başladık.Sonra sonra duyuldukça gelenler çoğaldı.Bazı zaman bir kişi geldi yine devam ettik.kafa dengi birini bulsan....
o pastaların sana fikir vermesin eçok sevindim,çünkü aklıma sen gelmiştin.sonuna kadar okuyacağını düşündüğüm için ve pastacılık ilgin için...:)
Unknown dedi ki…
dogru dusunmussun bak:)

Bu blogdaki popüler yayınlar

O o bir Türklerin Emile Zola'sı, O..o bir müzmin bekar , O kadın naturalisti...

*18 Ağustos 1864 doğumludur.Babasından etkilenmemiştir.annesine ise çok düşkündür. Annesi o dört yaşındayken veremden ölmüş ,bunun üzerine teyzesinin evine Aksaray'a yerleşmiştir. *Annesinin veremden ölmesiyle beraber evhamlı biri olur.Hatta Ahmet Mithat Efendi'nin kızını kendisiyle evlendirme teklifini nazikçe reddeder ve ömrü süresince evlenmez.Refik Ahmet Sevengil'in neden evlenmiyorsunuz sorusuna odasında bir nefese dahi tahammül edemediğini ,sinirli olacağını hatta bu sebeple misafirlikte bile kalmadığını dile getirmiştir. *Kadınların arasında uzun yıllar yaşadığı için onlardan etkilenmesi şüphesiz.Örgü ve tentene örmesi,reçel pişirmesi,evini bir kadın gibi titizce temizlemesi onun bu yönünü doğrular. *Sanat için sanat mantığından ziyade sanat toplum için yapılır görüşünü savunmuştur.Türklerin Emile Zola'sı diye bilinir öğretisel naturalizm akımında.'Deneysel Roman' Sadece belli bir kesimi anlatmaktansa halkın günlük hayatı üzerine yazmayı hedefle

Güzel İnsanlar Biriktirmişim,

Bugün bir huysuzluk vardı üzerimde.Gece de uyuyamamışım.Sabah gözümü bankanın mesajıyla açtım.Sağolsunlar,bugün şerefine,alışveriş edeceğim noktalardan ne alırsam üç katı fazla puan vereceklermiş.Ben ise ihtiyacım olmadıkça alışveriş etmeyi seven bir tip olmadığımdan bu mesaj bana yaramadı.Sağolsunlar yine de sağır sultandan önce doğum günümü kutlama lütfunda bulundular. Annem bugün  benim için  hazırlık yaparken  neli pasta  istediğimi sordu.Ben de beş karış suratla yapmamasını söyledim.Dedim ya ,doğum günüm benim için tam bir mutluluk kaynağı değil.Hatırlanmak,kutlanmak güzel şeyler.Sadece yanağıma iki öpücük ve seni seviyorum demeleri yeterli...Yoksa insanların benim için yorulmalarını istemiyorum.Hele hele oruçluyken...Ama annem bu...Koca kazık olmama rağmen tüm gününü mutfakta geçirme pahasına da olsa birbirinden leziz 4 çeşit yemeği yetiştirdi,üzerine bu moloz yığını düşmüş gibi duran bezmin bir kıza doğum günü pastası yaptı.Masayı da kurdu bir güzel...Gık bile demedi..Öyle

Cemal Süreya ,Keyif Sanat Kahvesi'nde

Camında Turgut Uyar'ın Göğe Bakma Durağı şiiri yazılıdır.Uşak'ın farklı ,özgün ,kültür sanat çalışmalarının  yapıldığı ,sahiplerinin de sıcak ,sanatsever oldukları aşikar;) Keyif Sanat Kahvesi'nde şiir okuma akşamlarımız başladı malum.Ben tabi ara ara kaçak olsam da ,her gittiğimde aldığım keyfi size anlatamam. Şiiri bu akşamlar sayesinde sevdiğimi itiraf etmeliyim.Bazı zaman ruhsuz okuyan arkadaşlarımın okumasından keyif almasam da ,onların şiire karşı duyarlılığı ,zaman geçtikçe okumalarında çaba sarfettiklerini görünce,bu tür ince şeylere önem verdiklerini  düşününce mutluluğum artıyor aslında.Bu yüzden bu açıdan bakınca tahammül edebiliyorum. düşünün,önceden şiir yazıp şiir okumayan,bildiği şiir ikiyi geçmeyen kişiyken şimdi başka şairler tanımak için çaba sarfediyor,sevdiğim şairlerin kitabını bizzat alıyorum. Ama şiir yazmıyorum artık !!! Boyumun ölçüsünü aldım,şiir yazmak ne kadar kolay görünse de zor zanaat ,bunun farkına vardım:-))) Sanırım iyi de o