Ana içeriğe atla

Rüzgar gibi geldi geçti lise yılları da...

Kabak çiçeği gibi açıldın kızım , deyip takılmıştı o gün annem benim için.Şaşkınlık vardı halinde.Ama şikayetçi görünmüyordu bu halimden.
Zaten annem öyle mızmız ,aşırı kontrolcü,ısrarcı ,devamlı nasihatlar veren bir anne olmadı ki..Nedir bu halin ,bile demedi bana.Kızım aklını başına topla,da demedi. Ben de bu yüzden anneme karşı hep açık oldum.Bir şeyimi saklamadım.Zaten söz konusu ben olunca ağzımda bakla ıslanmazdı ki benim :-))Kendime dair bir şey saklayacak olsam 1.gün zor dayanır,hatta söylememek için erken uyur numarası yapar;ertesi gün dayanamaz mutlaka söylerdim.Zaten kendini savunma konusunda vasat olan ben ,başka arkadaşlar haksızlığa uğrayınca direkt mahallenin abisi kesiliyordum.Güçsüzlerin yanında,ezenlerin karşısında ! Osman Sınav'ın dizi fragmanları gibi oldu ,he:-))



Dido-Thank you

Liseye ilk başladığım gün ,ruhumda bir coşku uyanmıştı.Büyüdüm,olgunlaştım sevinci miydi bilmem ...Belki kabus gibi geçen ilköğretim yılımın izlerini silmekti derdim...Süet, siyah ,yeni moda bir ayakkabım vardı.İlk defa siyah önlüğün dışında adamakıllı bir forma giyiyordum.Bir tanıdığın kızı ,benimle aynı liseden mezun olmuştu.Ondan almıştık eteği,süveteri ve ceketi.Uzun olan pileli eteği boyuma ve isteğime göre kıvırıvermişti annem, elinde zürfile yaparak.Ne klas duruyordum ama aynada...
Ama çok mu zayıftım ne..Saçlarımı bir keresinde ikiye ayırıp topuz yapmıştım.
Sınıfa yeni gelen Ender bu halimi görünce daha insaflı davranmıştı ,Safinaz derken.Ben kendimi bu halimle telefon ahizesine benzetmiştim,alıcı ve vericisi olan:-))Sınıftan çıkarken sınıfın kapısını tıklatan ben şaşkolozunu asla unutamam:-)))Hahahahayyyy!

İlk gün okul eteğimin altına yeşil çorap giymiştim.Kendimi kurbağa yavrusu gibi hissettim.Süveteri de giyip okul ceketini de üzerime geçirince hamam sefası yaşar gibi olmuştum okul bahçesinde.Öğleden sonra gittiğimde ben de diğer öğrenciler gibi rahat takılmaya başlamıştım.

İlk gün merhabalaşacak arkadaşlar bile bulmuştum,ne güzel !


                                      Şebnem Ferah-Sigara

İlk sene başlamıştım hemen sosyal faaliyetlerin içine girmekten.Hemen okulun kütüphanesinde çalışmaya başlamıştım.Tiyatro kurslarım başlamıştı hafta sonu.9 kişi hocanın arabasına doluşur, tee bilmem nerdeki okulun tiyatro salonuna giderdik çalışmak için.Bizden büyük ,mezun olmuş ablalarımız vardı.Bazı zaman okul kapalı olurdu.Hocamız,ısınma hareketlerini yaptırırdı.Bazı zaman hocanın evine giderdik çalışmak için.Bazı zamanlar yürüyerek tek sıra halinde yürürdük esprisine.Sol sağ sol diye...
Onur Hocamız tiyatro öğretmenimizdi.Bayandı.Kendisinden oldukça iri yarı biri arabayı sürüyordu.İçimizden biri sordu ;hatırlamıyorum :
-Babanız mı hocam ,diye.
Kahkahayı koparmıştı Onur Hoca."Eşim benim"dedi.Hay Allah dedik,pot kırdık !Allahtan kompleks yapıp bozulmamıştı !
Biz daha çömeziz tabi o zaman .Mezun olan ablalarımızın ,abilerimizin kendi aralarında konuştukları konular oluyordu.Bazen anlaşmazlıkları,tartışmaları,provadan çıktıktan sonra okey oynamaya gittikleri biz de sükse uyandırıyordu o zamanlar.Fatoş'un oldum olası bir üniversiteli hayranlığı vardı zaten.Bazen Fatoş'u da aralarına alırlar,öyle giderlemiş.Fatoş anlat anlat bitiremezdi:))

Fatoş ile chat yapmaya giderdik.Ben o zaman bilmiyorum tabi böyle bilgisayar kullanmayı.Seneler sonra blogger şemamı oluşturmak için html kodlarıyla uzaktan da olsa akraba olacağım hiç aklıma gelmezdi hani.Ben söylerdim,Fatoş yazardı o zamanlarO tanışırdı ,kafası attı mı bana verirdi..Ne dostluk ama değil mi,aramızda bir flörtün lafı mı olurmuş hiç ;)
Öyle zırt pırt harçlığımız olmazdı öyle.Arada bir hafta sonları pideciye giderdik.Arada bir sabahları da bir cafeye gider çay içerdik.Evde sen taze kaynayan çayı içme,git orda para ver,çay iç :))Çocukmuşuz daha be !!


Ayna-Anlatmalıymış Meğer

Ayna ,o seneler çok meşhur.Uşak'a gelecek.Bilet parası da o gün için pahalı.Fatoş'un durumları da belli.Gidemeyecek.Okulumuzun karşısında elektrik direğinin oraya Ayna posteri yapıştırmışlar.Kimse cesaret edemiyor herkesin içinde ,onu ordan çıkarmaya ,almaya.Fatoş'u ağlıyor görünce içim cızlamıştı.Umrumda değildi herkes benim !Koşup bir hışımla çıkarmıştım onu ordan.Alt tarafı bir poster canım!Fatoş ile dostluk bağımızın güçlenmesi bu cesaretimle olmuştu.



Candan Erçetin-Unut Sevme Beni

Aynı sınıfta olsak da mektuplaşıyorduk.Sonra farklı bölümlere gidip de sınıflarımız ayrılınca yine de kopmadık.Mektuplaşmaya devam ettik.O kendi sınıfında olanları,arkadaşlarını,öğretmenlerle arasında geçenleri ben de kendi sınıfımda olanları filan anlatıyordum.Tiyatro koluna iki senedir onunla devam ediyorduk.Kurduğuımuz hayalleri öykü gibi yazar birbirimize okuturduk.O hemen yırtar,yakardı.Ben saklardım.Onun hep ajandası olurdu.Özenirdim ajandası olduğu için ona.Kızardım ona ,bu kadar güzel ajandaya yazı yazıyor,sonra atıyor diye...

Kütüphaneye giderdik.O zaman hep böyle siyah ciltli kitaplar oluyordu.Ben severdim ,güzel de seçerdim kitapları.Ben okuyunca Fatoş'a veriyordum.Kendi kitaplarını okumaz benimkini okurdu.Sonra zaten onun adına da kitap seçmeye başladım.O zamanlar kütüphanede gönüllü çalışmayı kafamıza koymuştuk ama nereye başvuracağımızı bilmiyorduk.

                                          Tarkan-Kuzu Kuzu
İpek Ongun okuduğumuz günler geldi sonra.Her çıkan kitabını almaya çalışıyordum.Hayranıydık onun.Fatoş'a ,Serra'nın hayatı sonra pek dokunmaya başlamıştı.Onun hayatı mükemmel ,bizim değil diye...Sonra duydum ki çoğu kişi böyle düşünüyormuş o yıllarda...Ben etkilenmemiştim.Serra'ya karşı diş de bilemedim.Bazen evet saçma geliyordu ama Serra ,İpek Ongun'un gençlere anlatmak istediğini örnekle gösteriyor gibi gelmişti bana.Hayatımda bana katan ne değer varsa bu kitapların sayesinde edindiğimi düşünüyorum...Neyse ,bu başka bir blog yazısı....Biz o zaman İpek Ongun'a mektup da gönderdik..Ve cevabı gelmişti de...Nasıl havalara uçmuştum....İçimde sevincini duyarım şimdi bile.Okulun bahçesinde hoplayıp zıplayıp çığlık atmıştım..Fatoş,biraz ağır abi,olgun takılmıştı....Sonra bir mektupta beğendiğimiz beğenmediğimiz yönlerimizi konuştuğumuzda bunu söylemişti.Çok sevindiğimde hoplayıp zıplayıp çığlık atışım ona abartı geliyordu.Kırılmamıştım.Ama değiştiremedim.Ne yapayım içimden geliyor !Halâ öyleyim.Biri ev alsa ben almış gibi seviniyorum.Kimin çok sevinci varsa,istediği varsa ben de varmış olmuş gibi seviniyorum.
Matematikten yine kaldım ya ben. Bir arkadaşım geçmişti.Onun adına çok sevindim mesela ben.
Bir bebek haberi mi aldım, çok seviniyorum !
Sevincim,hoplayarak zıplayarak!Kendimi kaybediyorum :-))


                          Britney Spears-Ooops I Did Again
Bir arkadaşım bana eteğin kısa demişti.Hep kısa giyiyorsun demişti.bunu söyleyen kısa boylu,hafiften şişkocuk bir arkadaştı. Ben kendimi savunamadığım için direkt Fatoş söylerdi ve kapatırdı ağzını :
"Ama ona yakışıyor .Uzun boylulara çok yakışıyor "


Tarık-Of Deli Gönül

Ansiklopedilerle gezerken bir gün ileride kendi dergimi çıkarırım derken yine Onur Hoca sahip çıktı çalışmama.Okul gazetemiz basıldı.Genel koordinatör olmuşum.Bir bayram mesajı ,tamam o kadar !Onun dışında içinde ne var ne yok Başak diye arakdaş ayarlamıştı.Pabucumun koordinatörü.Tee o zamandan varmış profesyonellik ki,beğenmedim.Çok basit ve avam buldum.Bir tane bana bırakmışlardı hatıra olsun diye,ben de böyle rezil gazeteyi evime götürmem diyerek gurur yapmış arkadaşıma vermiştim.

Bir kere de çıkma teklifi almıştım.Bir akşam üstü uğrayışımda kafandakini çıkar da saçına fön çekeyim diye laubali konuşunca haftasonu için randevu verip saatlerce bekletmiştim onu parkta.Ne bekliyordum ki ,tutup da benimle Dostoyevski mi konuşsaydı,değil mi yani !Zaten çok saçmaydı bu lise yıllarında çıkma muhabbeti.Ne o,koca budalası gibi :)

O senelerde de gizliden gizliye yine yalnız olduğumu düşünüyordum.Kızlar hep erkek konuşuyordu aralarında.Birbirilerinin dedikodusunu yapıyorlardı.Yazılı zamanı gelince kızlar samimileşirdi.
Kızlar erkekler diye gruplaşma olmuştu sınıfta.Hepimiz rehberliğin yolunu tutmuştuk.


                                  NSYNC -Bye Bye Bye

Bazı hocalarıma katlanamazdım.Öğretmen diye geçinirlerdi ortalıkta.Biri habire kitabı okuyordu.bir arkadaşımız soru sordu mu, dershanendeki hocana sor,derdi.
Bir hocamız vardı .Adı Banu Alkan'dı.Şuh,boylu,poslu,afrodit (!)kadın beklerken miyon tipli,bakır kızıl renkli,küt saçlı,mini mini bir kadın gelmişti sınıfa.Banu Alkan diye afroditi çağrıştıran espriler yapınca çok kızardı.Bilim Tarihi diye derslerimiz olurdu.20-25 dakika ders işler.Gerisinde kitap okuturdu bize.Benim hep yanımda kitabım olurdu.Diğerlerine de yazı yazdırırdı.Kitap okuduğum için de beni pek severdi,sağolsun!Biraz ilginç bir hocaydı.Sağı solu belli olmazdı.Fatoş'un da ani çıkışları olduğu için pek geçirnemediler.
Biyoloji hocamız bana göre çok iyiydi.Tatlı-sert Mahmut hoca karakterinde bir öğretmendi.Bu hoca da zıt bir hocaydı.Bu yüzden biyolojiye ,hatta genetik bilimine hep ilgi duymuşumdur.Fatoşum,bu hoca yüzünden liseyi dışarıdan bitirmek zorunda kaldı! Ah Fatoş,bir dilini tutamazdı ki :) 
Bazen tepki verirken bile düşünmek gerekir.Ani bir öfkeye kapıldığınızda ödediğiniz bedel ağır olabiliyor.Haklıyken haksız duruma düşmek pek istenildik durum olamaz değil mi !

Ne giydiğim,ne taktığım,saçımı nasıl yaptığım o günlerde de çok söz konusu edilidği için biraz bağışıklık kazanmıştım.Ama yine de insanların bu üst baş etiketi durumu,gözleğimi dahi inceleme durumları hocalarımda müstehzi bir gülüşe sebep oluyordu.


                                 Bon Jovi -It's My Life

Bazı hocalarımın ders işleyişlerini sevmezdim.Bir sanat tarihi hocam vardı mesela.Dersinde fenalık geçiriyordum resmen.Şimdilerde merak ve hobi niyetine okuduğum sanat tarihi kitaplarını ,o yıllarda dersine katlanamıyordum.Hoca da kitabın cümlesi cümlesine okuyor.Hiç bir yorum ,değerlendirme,örnek yok.
O yıllarda arka sıralarda oturuyorum. 'Piyano Piyano Bacaksız' okuyorum.Okul kıyafeti olarak sadece etek giyiyorum.Üstüm başka.Ceket yok.Derste kitap okuyorum. Hoca ikaz ediyor.Bırakıyorum.aklım kitapta.Hocanın dedikleri basıyor bana.Dayanamıyorum.,Alıyorum bir daha elime. 3 kez uyardı beni sağolsun:)3.sünde çağırdı .Şu var mı?Yok!Bu var mı ?Yok ! Kitabı getir .
Getirdim .Kitabın arkasına baktı.Önüne baktı.Arasına baktı.Pencereyi açtı.Açmasıyla dışarı fırlatması bir oldu!Kafamdan kaynar su dökülse bu kadar haşlanabilirdim herhalde !Saatine baktı.Eşyalarını toplayıp çıkmıştı.Ben sırama gittim.Zil çaldı.Ömrümün en rezil günlerinden birini daha yaşıyordum.
Birini rahatsız edebilirdim.Konuşarak arkadaşlarımı rahatsız edebilirdim.Ama ancak dinlemeyerek kendime hata yüklemiştim.Ama bedeli kitabımı fırlatmak olmamalıydı!Bir dahaki yazılıda monalisa sorusu yerine şunları yazacaktım
Hocam,
0 verseydiniz.bundan daha iyiydi.Ama kitabımı dışarıya atmakla haklıyken haksız duruma düştünüz.Evet hatalıydım .Ama sonuçta konuşarak arkadaşlarımı rahatsız etmedim.Bir zararım olduysa kendime yaptım.Keşke sanat tarihi dersini daha güzel işleyebilseydik,diye yazmıştım.
Bir daha da o hocayı görmedim zaten....

Sevgili güzel insan Ebru'nun yazma önerisi olmasa bu konuyu da ,zihnimdeki bazı şeyler gibi rafa kaldıracaktım.O seneler bu şarkıları dinliyorduk işte.Belli başlı yabancı şarkılar olarak bunlar da çınlıyordu kulaklarımızda...Güzel yıllardı yine de...




Yorumlar

Unknown dedi ki…
öyle güzel anlatıyorsun ki aklıma kendi lise yıllarım gelirken bir yandan da sen oluyorum,yaşadıkların canlanıyor gözümde.
hangi birinden başlasam bilemedim,en iyisi yukarı çıkıp tekrar okuyarak yazayım:)
öncelikle yazı puntonu büyütmekle cidden çok iyi yapmışsın,böyle okuması daha kolay olmuş:)
dido,şebo,vs.. en sevdiğim parçalardan koymuşsun.
sen o zamanlardan belliymişsin aslında.bu ne faallik,her türlü etkinlikte varsın.ve tabi ki tiyatro.o dönemler başlamış demek.
okuduğun okul da iyiymiş ki bu tarz etkinllikler çokmuş,sanat tarihi dersi falan..bizde yoktu böyle şeyler.okulumuz da yeniydi.ben 2. mezunlardandım.o nedenle bizim dönemde bizimle kurulmaya başlamıştı herşey.okulun basketbol takımında oynuyordum ben de.ama kendi çapımızdaydık hiç öyle okullararası karşılaşmamız bile olmamıştı:)
Fatoşla flört paylaşma durumu çok komikmiş.aklıma çok güzel hareketler bunlar ekibinin bir oyunu geldi.
mektuplaşma olayı bizde de vardı.uzun mektuplar,kısa mektuplar,notlar..hepsini özenle saklarım hala.arkadaşlarla toplandıkça bazen çıkartıp okuyup gülüyoruz hala.ne çok eğlenirdik saçma sapan şeylerle bile..
kütüphane de yoktu bizde.ben de yaşadığım şehrin ilçe kütüphanesine üyeydim.orada okudum bütün klasikleri ve hepsinin de cildi siyahtı gerçekten:)değişik küflü kokuları olurdu,hala burnumda.
ipek ongun..benim için de önemlidir.ilk kez hissettiğim şeyleri bir yetişkinden duyuyordum o nedenle idolümdü benim de.sonra buket uzunerle tanıştım.benim hayallerimi gerçekleştirmiş bir kişi olarak ona hayranlık duymaya başladım.ben de ona e-mail yazmıştım,cevap vermişti.çok önemliydi benim için de.
başkalarının sevinçlerine sevinebiliyorsan hala içinde kıskançlık gibi kötü bir huy beslemiyorsun demek,şükretmeyi biliyorsun.ne güzel özellikler bunlar.
ilk reddedişini lisede yaptın demek:)bense ilk reddedilişimi yaşamıştım.
hocalar,ayrı bir konu.bugünümüzü şekillendiren kişiler.onlarla sevdik bazı kavramları,onlar nedeniyle sevemedik bazılarınıysa.
sıra altında kitap okumak ne keyiflidir.keşke hocalar da hatırlayabilse o keyfi di mi ya?
ilk başkaldırını da o zamanlar mı yaşadın?
benim de benzer bir başkaldırım olmuştu bir hocaya.benim için bir devrimdi:)
iyi ki yazmışsın.çok da güzel yazmışsın,bence de güzel yıllarmış.
Şükran dedi ki…
Ebrucum,bu içten yorumun da yazmamı az tetiklemedi hani arkadaşım;)
evet ,o zamanlardan gördüğüm arkadaşlar beni gördüklerinde öyle söylerler halâ,
İlk baş kaldırışımdı,arkası da geldi:)Antipatik görünme uğruna bile vazgeçemedim bundan.
faallik konusunda benim de öyle uluslararası bir başarım olmadı.Spor derslerini sevmediğim için derslerden kaçmanın yolunu arardım ben:)
Ah o mektuplaşmalar ne güzeldi o zamanlar...Biz halâ devam ediyoruz ama o yıllar bir başka ya:)
Benzer şeyleri yapıyor ve keyif alıyormuşuz..Ne güzel değil mi..Sevindirik oldum şimdi ben :)
Profösör dedi ki…
Biri ev alsa ben almış gibi seviniyorum.Kimin çok sevinci varsa,istediği varsa ben de varmış olmuş gibi seviniyorum.

Süperssssssssssssssssssss in....
Şükran dedi ki…
Ah ne desem,çok mahcup oldum şimdi :( süper değilim aslında ama böyle olunması gerektiğine inanıyorum.Sevincimizi,mutluluğumuzu katlandıran güzel şeyler bunlar:)
Demek ki burda tanıştığım güzel insanlar da böyle bir özelliğe sahipler ki, beni bu yzüden onurlandırıyorlar:)Çok teşekkür ederim
deeptone dedi ki…
ohoooo önceki yazıda zaz burda dido, sonra onur hoca iyiymiş, fatoşla flörtözlük, mektuplaşma, evet ya senin aktif biri olacağın belliymiş ki. :) tamam işte içi dolu turşucuksun.
:)

Bu blogdaki popüler yayınlar

O o bir Türklerin Emile Zola'sı, O..o bir müzmin bekar , O kadın naturalisti...

*18 Ağustos 1864 doğumludur.Babasından etkilenmemiştir.annesine ise çok düşkündür. Annesi o dört yaşındayken veremden ölmüş ,bunun üzerine teyzesinin evine Aksaray'a yerleşmiştir. *Annesinin veremden ölmesiyle beraber evhamlı biri olur.Hatta Ahmet Mithat Efendi'nin kızını kendisiyle evlendirme teklifini nazikçe reddeder ve ömrü süresince evlenmez.Refik Ahmet Sevengil'in neden evlenmiyorsunuz sorusuna odasında bir nefese dahi tahammül edemediğini ,sinirli olacağını hatta bu sebeple misafirlikte bile kalmadığını dile getirmiştir. *Kadınların arasında uzun yıllar yaşadığı için onlardan etkilenmesi şüphesiz.Örgü ve tentene örmesi,reçel pişirmesi,evini bir kadın gibi titizce temizlemesi onun bu yönünü doğrular. *Sanat için sanat mantığından ziyade sanat toplum için yapılır görüşünü savunmuştur.Türklerin Emile Zola'sı diye bilinir öğretisel naturalizm akımında.'Deneysel Roman' Sadece belli bir kesimi anlatmaktansa halkın günlük hayatı üzerine yazmayı hedefle

Güzel İnsanlar Biriktirmişim,

Bugün bir huysuzluk vardı üzerimde.Gece de uyuyamamışım.Sabah gözümü bankanın mesajıyla açtım.Sağolsunlar,bugün şerefine,alışveriş edeceğim noktalardan ne alırsam üç katı fazla puan vereceklermiş.Ben ise ihtiyacım olmadıkça alışveriş etmeyi seven bir tip olmadığımdan bu mesaj bana yaramadı.Sağolsunlar yine de sağır sultandan önce doğum günümü kutlama lütfunda bulundular. Annem bugün  benim için  hazırlık yaparken  neli pasta  istediğimi sordu.Ben de beş karış suratla yapmamasını söyledim.Dedim ya ,doğum günüm benim için tam bir mutluluk kaynağı değil.Hatırlanmak,kutlanmak güzel şeyler.Sadece yanağıma iki öpücük ve seni seviyorum demeleri yeterli...Yoksa insanların benim için yorulmalarını istemiyorum.Hele hele oruçluyken...Ama annem bu...Koca kazık olmama rağmen tüm gününü mutfakta geçirme pahasına da olsa birbirinden leziz 4 çeşit yemeği yetiştirdi,üzerine bu moloz yığını düşmüş gibi duran bezmin bir kıza doğum günü pastası yaptı.Masayı da kurdu bir güzel...Gık bile demedi..Öyle

Cemal Süreya ,Keyif Sanat Kahvesi'nde

Camında Turgut Uyar'ın Göğe Bakma Durağı şiiri yazılıdır.Uşak'ın farklı ,özgün ,kültür sanat çalışmalarının  yapıldığı ,sahiplerinin de sıcak ,sanatsever oldukları aşikar;) Keyif Sanat Kahvesi'nde şiir okuma akşamlarımız başladı malum.Ben tabi ara ara kaçak olsam da ,her gittiğimde aldığım keyfi size anlatamam. Şiiri bu akşamlar sayesinde sevdiğimi itiraf etmeliyim.Bazı zaman ruhsuz okuyan arkadaşlarımın okumasından keyif almasam da ,onların şiire karşı duyarlılığı ,zaman geçtikçe okumalarında çaba sarfettiklerini görünce,bu tür ince şeylere önem verdiklerini  düşününce mutluluğum artıyor aslında.Bu yüzden bu açıdan bakınca tahammül edebiliyorum. düşünün,önceden şiir yazıp şiir okumayan,bildiği şiir ikiyi geçmeyen kişiyken şimdi başka şairler tanımak için çaba sarfediyor,sevdiğim şairlerin kitabını bizzat alıyorum. Ama şiir yazmıyorum artık !!! Boyumun ölçüsünü aldım,şiir yazmak ne kadar kolay görünse de zor zanaat ,bunun farkına vardım:-))) Sanırım iyi de o