Ana içeriğe atla

Harcanıyoruz be:(




Harcıyoruz arkadaşım.Bir tek para harcamıyoruz.İlişkileri harcıyoruz,sevgiyi bir sandviç gibi yenip yutacak bir şey sanıyoruz.Hayatı harcıyoruz.İnsanları harcıyoruz.Değerlerimizi ,verdiğimiz sözleri,vaatlerimizi harcıyoruz.
Bir gün önce söylenenler unutuluyor.Ertesi gün birine söyleniyor.Sanki sana söylenmemiş gibi.Sanki sen evet dememiş gibi.Nasıl bir dünya burası Tanrım!Nasıl bir dünya burası,yanlış yere mi düştüm ben.Başka bölümde olmam gerekti benim.Bu insanlarla,bu harcayan insanlarla mı yaşamak zorundayım ben!
İçim acıyor.İçim acıyor.Güvenimi kaybetmekten korkuyorum ben.Tekrar korkak olmaktan,bir gün birini sevmemekten...Bir gün birini sevip beni canevimimden vuruşundan korkuyorum...
Bu dünyaya göre çok fazla düşünüyorum.annem söylüyor,çok inceymişim ben.İnce olmak kötü mü anne?Çizgilerimi nasıl ayarlamam gerekiyor?Bir word belgesi değiliz ki çizgilerimizi ayarlayabileyim!Bu dünyaya senin aracılığınla geldim ben.Bir insan nasıl kalın ayrıntılarda yaşasın!Alıngan olmamayı öğrendim.Nasıl özgüvenimi sağlayacağımı.Nasıl giyineceğimi kuşanacağımı,nasıl davranacağımı...Ama incelikler yüzünden öğrenemedim bodoslama yaşamayı...
Bize hayat hep güven ver güven al şeklinde öğretildi.Oysa herkese güven verilmiyormuş.İnsanlara güven verirsen önemsenmiyormuşsun.Güven verirsen insanlar...insanlar nasıl olsa elimin altında diye daha çok incitiyorlarmış.Sen şimdiye dek herkesle fikrini,bilgini paylaşırken onlar seni aptal yerine koyuyorlarmışOnlar sana kibirle bakıyormuş.Sen insanları horgörme kızım,derdin.sen hiç kimseyi küçümsemedin.Biz senden çok şey öğrendik anne..Ama öğrendiklerimiz bu hayata göre değilmiş.....
Canım acıyor..ilk defa abimin ölüşüne üzülemiyorum ona özlemimden başka...Çünkü yaşasaydı,bilseydi bu hayatta insanların bozuk para gibi harcanışını o da çok acı çekerdi...Ben sevdiklerimin acı çekmesini istemiyorum....bunu istemiyorum....istemiyorum...
Bu blog yazısı da harcanacak..kaynayacak bir yerde...Olsun,bir yarışmaya katıldım ben.Yarışmak da güzeldi diyecek kadar saflıkta ve aptallığın doruğundayım şimdi.....

Yorumlar

Unknown dedi ki…
İkidir yorum sayfasını açıp, iki satır yazıp kapıyorum çünkü ne yazsam manasız geliyor.
Öğrendiğim birşey varsa şu hayattan,
o da insanlara güvenmek gerektiğiydi.
Hakeden, güveninin karşılığını aşkla,sevgiyle,dostlukla,fedakarlıkla,binbir güzellikle veriyor. Haketmeyense hakedeni bulmana önündeki bir kişinin sıradan çıkması gibi bir adım daha yaklaştırıyor.
Sonuçta yarışı hep sen kazanıyorsun aslında güvendikçe...
Profösör dedi ki…
.
Güven sağlam bir inanca dayalıdır. Zaten sağlam bir inanç güveni getirir. oysa etrafımıza baktığımızda kime nasıl güvenilir konusunda tam bir netlik yok. herkes birbirini acımadn harcayabiliyor. Sahte gülüşler artık sırıtır oldu. Böyle bir dünyada yerimiz ne olmalıdır. ancak karşımızdaki kişinin bencil olmaması onun fedakarlığıyla eşdeğerlidir.

Ayrıca senin bloğun çok önemli. Benim bloğumun önemi kadar. en azından yürekli dostları tanımanın güzelliğini yaşatıyorsunuz. 



Şükran dedi ki…
Hakkınız var Profesör,gerçekten öyle...bu ortak payda ki ,sizin de yazdıklarınız insanlara,paylaşımlara,iyi insanlara dair..Blog yazısı yazmanın en sevdiğim taraflarımdan birisi de bu,demiş olduğunuz gibi..Yürekli insanlar !!:)
Şükran dedi ki…
Ebrucum,seni anlayabiliyorum bazen ben de bir yazı karşısında ne yorum yapacağımı şaşırıyorum.Bu aslında ne diyeceğimimi bilmemekten değil,nasıl söyleyebilirim düşüncesiyle doğuyor...
Hüznün çabuk geçiyorsa iyi dedin ya hani arkadaşım,bu satırları yazarken oldukça debdebeli bir ruh halindeydim ben.Ama evet bu halim fazla uzamıyor.ama o halim geçince düşününce bir değişim yaşıyorum...
Söylediklerine hakikaten katılıyorum tüm yüreğimle.Ama bazen insan güven verebilecek ya da güveni alabilecek insanları ayırma gereğini yaşatıyor..bunu da koşullar hazırlıyor....:)Teşekkürler güzel insan...
deeptone dedi ki…
uffff haklısın hayat bu dediğin şey.
boşver ince düşün yine sen.
inceliklere zaman ayıranlar da olsun bu dünyada.
:)
yarışma da iyidir yaw.
:)

Bu blogdaki popüler yayınlar

O o bir Türklerin Emile Zola'sı, O..o bir müzmin bekar , O kadın naturalisti...

*18 Ağustos 1864 doğumludur.Babasından etkilenmemiştir.annesine ise çok düşkündür. Annesi o dört yaşındayken veremden ölmüş ,bunun üzerine teyzesinin evine Aksaray'a yerleşmiştir. *Annesinin veremden ölmesiyle beraber evhamlı biri olur.Hatta Ahmet Mithat Efendi'nin kızını kendisiyle evlendirme teklifini nazikçe reddeder ve ömrü süresince evlenmez.Refik Ahmet Sevengil'in neden evlenmiyorsunuz sorusuna odasında bir nefese dahi tahammül edemediğini ,sinirli olacağını hatta bu sebeple misafirlikte bile kalmadığını dile getirmiştir. *Kadınların arasında uzun yıllar yaşadığı için onlardan etkilenmesi şüphesiz.Örgü ve tentene örmesi,reçel pişirmesi,evini bir kadın gibi titizce temizlemesi onun bu yönünü doğrular. *Sanat için sanat mantığından ziyade sanat toplum için yapılır görüşünü savunmuştur.Türklerin Emile Zola'sı diye bilinir öğretisel naturalizm akımında.'Deneysel Roman' Sadece belli bir kesimi anlatmaktansa halkın günlük hayatı üzerine yazmayı hedefle

Güzel İnsanlar Biriktirmişim,

Bugün bir huysuzluk vardı üzerimde.Gece de uyuyamamışım.Sabah gözümü bankanın mesajıyla açtım.Sağolsunlar,bugün şerefine,alışveriş edeceğim noktalardan ne alırsam üç katı fazla puan vereceklermiş.Ben ise ihtiyacım olmadıkça alışveriş etmeyi seven bir tip olmadığımdan bu mesaj bana yaramadı.Sağolsunlar yine de sağır sultandan önce doğum günümü kutlama lütfunda bulundular. Annem bugün  benim için  hazırlık yaparken  neli pasta  istediğimi sordu.Ben de beş karış suratla yapmamasını söyledim.Dedim ya ,doğum günüm benim için tam bir mutluluk kaynağı değil.Hatırlanmak,kutlanmak güzel şeyler.Sadece yanağıma iki öpücük ve seni seviyorum demeleri yeterli...Yoksa insanların benim için yorulmalarını istemiyorum.Hele hele oruçluyken...Ama annem bu...Koca kazık olmama rağmen tüm gününü mutfakta geçirme pahasına da olsa birbirinden leziz 4 çeşit yemeği yetiştirdi,üzerine bu moloz yığını düşmüş gibi duran bezmin bir kıza doğum günü pastası yaptı.Masayı da kurdu bir güzel...Gık bile demedi..Öyle

Cemal Süreya ,Keyif Sanat Kahvesi'nde

Camında Turgut Uyar'ın Göğe Bakma Durağı şiiri yazılıdır.Uşak'ın farklı ,özgün ,kültür sanat çalışmalarının  yapıldığı ,sahiplerinin de sıcak ,sanatsever oldukları aşikar;) Keyif Sanat Kahvesi'nde şiir okuma akşamlarımız başladı malum.Ben tabi ara ara kaçak olsam da ,her gittiğimde aldığım keyfi size anlatamam. Şiiri bu akşamlar sayesinde sevdiğimi itiraf etmeliyim.Bazı zaman ruhsuz okuyan arkadaşlarımın okumasından keyif almasam da ,onların şiire karşı duyarlılığı ,zaman geçtikçe okumalarında çaba sarfettiklerini görünce,bu tür ince şeylere önem verdiklerini  düşününce mutluluğum artıyor aslında.Bu yüzden bu açıdan bakınca tahammül edebiliyorum. düşünün,önceden şiir yazıp şiir okumayan,bildiği şiir ikiyi geçmeyen kişiyken şimdi başka şairler tanımak için çaba sarfediyor,sevdiğim şairlerin kitabını bizzat alıyorum. Ama şiir yazmıyorum artık !!! Boyumun ölçüsünü aldım,şiir yazmak ne kadar kolay görünse de zor zanaat ,bunun farkına vardım:-))) Sanırım iyi de o