Ana içeriğe atla

Hadi Bakalım,Bir Tarihte Yolculuğa,Çanakkale'ye...

Zafer Bayramı'nı geçeli çok olduk.Eylülün ortalarına gelmişiz bile .Günler nasıl su gibi akıp geçiyor.Bugünlerde gün ayrımını bile kaybettim ben.Günsüz,aysız,saatsiz yaşar oldum.Sanki uyuyormuşum da ,başkaları için hayat devam ediyor gibi....


 30 Ağustos münasibetiyle şehrimize gelen Çanakkale Gezi Müze'sini anlatacağım ne zamandan beri size.
Bir türlü yapmam gereken işlerden fırsat bulup fotoğrafları bir derleyememiştim. Sonunda dün bazı eklemeleri de ilave ederek bugüne hazır getirdim...
Daha ayrıntılı bilgi edinmek için BU ADRESTEKİ SANAL MÜZEYİ  ziyaret edebilir,Bu LİNKTEKİ SEDDÜLBAHİR SAVAŞ MÜZESİ'Nİ gezebilirsiniz.Ahmet Uslu ile ilgili bilgi de alayım derseniz BURADAN ulaşabilirsiniz.BURADAKİ GEZİ MÜZESİNİ de gezebilirsiniz.




Hep gitmek istemişimdir Çanakkale'ye.Bu gezi otobüsü ile bu isteğim nirvanaya ulaştı.Gezi müzesi bile ruhumda ve zihnimde fırtınalar kopardı ise,Çanakkale'ye gittiğimde ne olurum,bilmem...
Adından ve geliş tarihinden de anlayabileceğiniz gibi buram buram tarih kokan bir gezi müzesiydi.Otobüs içinde kurulan bu müzede Çanakkale Savaşı'na dair Ahmet Uslu'nun geniş bir koleksiyonu mevcuttu.Tarihçi bu konuda oldukça titiz çalışmış doğrusu.Ayrıca otobüs ile diyar diyar gezip böyle bir hizmeti halka sunması da takdire değer bir çalışma.


 Bir yanda yarasını saranlar,bir yandan sıladaki sevdiklerinden gelen mektubu okuyanlar,bir yandan zor şartlarda bağlanan telefonlar...O atmosferi yaşatan görüntülerle anlatılanlar zihnimizde nasıl da bütünleşiyor !!

Gözlerde kederin,yorgunluğun okunduğu ,kelimelere yetmeyen bir halin acımasız savaş şartları...

Soğuk kış şartlarında omuz omuza savaşırken düşünmemişler midir acaba,ayaklarına işlenen soğuğu,eskiyen ayakkabılarının taşlı yollarda canlarını acıtışı..Düşünselerdi herhalde bu topraklar bizim de olmazdı değil mi !

Yemek kazanı etrafında beklemeler,bir tabaktan herkesin içtiği çorbalar.Gıdım gıdım tüketilen ekmekler...Yok zamanlar...Büyükanneannem anlatırdı o zamanların şartlarını.Şimdiki bolluk nerdeee,derdi.Yemesini,yedirmesini pek severdi ama şımarıklığı ve müsrifliğe kızardı.Haklı!O zor zamanlardan geçmişti.Yokluğun ne olduğunu en iyi o bilirdi....


Bu görüntüyü görünce kanım dondu.Sanki doktor canlı gibiydi.Gözlerimin önünde acı çekiyordu.Gözlerinde büyük bir keder...


İngiliz askerlerinin kullandığı dürbünler var bu kısımda.


Beni en çok bu çiviler etkiledi.Bu çiviler ingiliz askerlerinin türk askerlere attıkları oktan çıkan yıldızlı çiviler.Yıldızlı çivi tarafından yaralanan askerler ya kangren oluyor ya da kan kaybından ölüyormuş.Aşağıda da ingiliz subayının bununla ilgili söylediği bir cümle var ki.....

Şimdiye dek nice tarihi kitabı okumuş ve okumaya devam eden  biri olarak söylüyorum :
Okuduklarım içinde son yıllarda yayımlanan en ayrıntılı ve objektif olduğuna inandığım yazar Turgut Özakman'dır.Diriliş adlı kitabında da Çanakkale Zaferi'ne dair oldukça ayrıntılı ve bol dipnotlu bir kitap yazmıştır kanımca. Şimdi insanın bu yazılanları okuyup gördükleriyle bütünleştirmesi insanın yüreğinde bir mühür etkisi yaratıyor.Yani bana kalırsa ,önce bir okuyup sonra gezmek gerekiyor.(Ki,bu yapacağınız her gezi turu vb. şeyler için geçerlidir )
Yıl 2006.O sene konservatuar sınavına gireceğim.Evde de durmamak için kütüphanede gönüllü olarak çalışmaya başladığım bir yıl.Müracaat Salonu bölümündeyim.Öğrenciler yaz okulu için kalmış ,ödev hazırlıyorlar.
Bir kız girdi salona.Cumhuriyet Bayramı süslemeleri gibi boyanıvermişti.Bir de bir yürüyüşü vardı ki,sanırsın kütüphaneye değil, bir moda çekimine gidiyordu.Yanlışlıkla düşmüş buralara garib...
Bir hava ki sormayın,hal tavır filan..Sana beş basarım havasında.
-Ben ,dedi Çanakkale cephesi ile ilgili bilgi arıyorum ,dedi.
Tarih bölümü okuyormuş da kızımız.Ben de günahını almışım kızın,yani.Süslenmişse ne olur ,dedim yani!Bak ,dedim sen kızıyorsun insanlara şekilciler diye ,sen ne yapıyorsun diye payladım kendimi.
Ona bulacağı kitapların karşı salonda olduğunu söyledim.Etiketlerin üstünde koyu yeşil etiket olduğunu ve üstünde 956 yazacağını...
-Ben bulamadım ,dedi.Gittik.Meğer orda memure olan ablamız da aynı kitabı göstermemiş mi!
Kitabı beğenmemiş bizim nazlı kızımız...Ben ,dedi.Çanakkale Cephesi ile ilgili istiyorum ,dedi .
Şaşırdım .Çanakkale Cephesi'nin evet,ayrı olduğunu biliyorum.Ama o cephede geçmiyor mu bu savaş ,canııım!
Kıza ,bunu gerçekten ama gerçekten nazikçe sordum.Varsa bir ayrım söylesin canım.biz de şimdiye dek bildiğimizi sandığımız şeyi düzeltiriz.
"Pardon,gerçekten öğrenmek için soruyorum,bunun ikisi arasındaki ayrım nedir"
Kızda bir afra tafra 'offf poff ' dedi .Döndü arkasını kırıta kırıta gitti.Eee ne oldu şimdi !
Ben bunun aslını sorarım.Sordum nitekim.Dediğim ve bildiğimiz gibiymiş.Çanakkale Cephesi'nde geçiyor ama yine bizim bildiğimiz savaş...Özeti bu,daha da uzatmayayım:)



Bu kız ilerde tarih öğretmeni olursa ,vah çocuklarımızın haline...
Çanakkale denilince bu kız aklıma geliyor.
İşte bu tür öğretmenler yüzünden şimdiye dek, tarih soğuk geldi bize.Ama ben şanslıydım...Bizim Atatürk'ün gençliğine benzeyen,Atatürk'ü yaşatan bir öğretmenimiz vardı....
Nerden nereeye geldim yinee,bu sohbet de burda biter !  

Yorumlar

deeptone dedi ki…
gittiğin yerler ne etkileyiciydi değil mi.
:)
kız da komik ama.
:)

Bu blogdaki popüler yayınlar

O o bir Türklerin Emile Zola'sı, O..o bir müzmin bekar , O kadın naturalisti...

*18 Ağustos 1864 doğumludur.Babasından etkilenmemiştir.annesine ise çok düşkündür. Annesi o dört yaşındayken veremden ölmüş ,bunun üzerine teyzesinin evine Aksaray'a yerleşmiştir. *Annesinin veremden ölmesiyle beraber evhamlı biri olur.Hatta Ahmet Mithat Efendi'nin kızını kendisiyle evlendirme teklifini nazikçe reddeder ve ömrü süresince evlenmez.Refik Ahmet Sevengil'in neden evlenmiyorsunuz sorusuna odasında bir nefese dahi tahammül edemediğini ,sinirli olacağını hatta bu sebeple misafirlikte bile kalmadığını dile getirmiştir. *Kadınların arasında uzun yıllar yaşadığı için onlardan etkilenmesi şüphesiz.Örgü ve tentene örmesi,reçel pişirmesi,evini bir kadın gibi titizce temizlemesi onun bu yönünü doğrular. *Sanat için sanat mantığından ziyade sanat toplum için yapılır görüşünü savunmuştur.Türklerin Emile Zola'sı diye bilinir öğretisel naturalizm akımında.'Deneysel Roman' Sadece belli bir kesimi anlatmaktansa halkın günlük hayatı üzerine yazmayı hedefle

Güzel İnsanlar Biriktirmişim,

Bugün bir huysuzluk vardı üzerimde.Gece de uyuyamamışım.Sabah gözümü bankanın mesajıyla açtım.Sağolsunlar,bugün şerefine,alışveriş edeceğim noktalardan ne alırsam üç katı fazla puan vereceklermiş.Ben ise ihtiyacım olmadıkça alışveriş etmeyi seven bir tip olmadığımdan bu mesaj bana yaramadı.Sağolsunlar yine de sağır sultandan önce doğum günümü kutlama lütfunda bulundular. Annem bugün  benim için  hazırlık yaparken  neli pasta  istediğimi sordu.Ben de beş karış suratla yapmamasını söyledim.Dedim ya ,doğum günüm benim için tam bir mutluluk kaynağı değil.Hatırlanmak,kutlanmak güzel şeyler.Sadece yanağıma iki öpücük ve seni seviyorum demeleri yeterli...Yoksa insanların benim için yorulmalarını istemiyorum.Hele hele oruçluyken...Ama annem bu...Koca kazık olmama rağmen tüm gününü mutfakta geçirme pahasına da olsa birbirinden leziz 4 çeşit yemeği yetiştirdi,üzerine bu moloz yığını düşmüş gibi duran bezmin bir kıza doğum günü pastası yaptı.Masayı da kurdu bir güzel...Gık bile demedi..Öyle

Cemal Süreya ,Keyif Sanat Kahvesi'nde

Camında Turgut Uyar'ın Göğe Bakma Durağı şiiri yazılıdır.Uşak'ın farklı ,özgün ,kültür sanat çalışmalarının  yapıldığı ,sahiplerinin de sıcak ,sanatsever oldukları aşikar;) Keyif Sanat Kahvesi'nde şiir okuma akşamlarımız başladı malum.Ben tabi ara ara kaçak olsam da ,her gittiğimde aldığım keyfi size anlatamam. Şiiri bu akşamlar sayesinde sevdiğimi itiraf etmeliyim.Bazı zaman ruhsuz okuyan arkadaşlarımın okumasından keyif almasam da ,onların şiire karşı duyarlılığı ,zaman geçtikçe okumalarında çaba sarfettiklerini görünce,bu tür ince şeylere önem verdiklerini  düşününce mutluluğum artıyor aslında.Bu yüzden bu açıdan bakınca tahammül edebiliyorum. düşünün,önceden şiir yazıp şiir okumayan,bildiği şiir ikiyi geçmeyen kişiyken şimdi başka şairler tanımak için çaba sarfediyor,sevdiğim şairlerin kitabını bizzat alıyorum. Ama şiir yazmıyorum artık !!! Boyumun ölçüsünü aldım,şiir yazmak ne kadar kolay görünse de zor zanaat ,bunun farkına vardım:-))) Sanırım iyi de o