Ana içeriğe atla

Elmas bile göstermez güzelliğini ,bir insan gülümsemezse :-)))





En büyük sihir ,gülümsemektir. 
Dudaklarınıza kondurduğunuz o gülümseme bazen o kadar önemli oluyor ki , sizinle karşılaşanlar için !
Şifa  gibi... Ametist şu bu yanında halt etmiş..En büyük pozitif enerjiyi veren de gülümsemektir.
İçten gülümsemek..Gözlerinin derinliğinde binlerce güzel canlıyı görmek gibi, okyanus kadar derin ,keşifli ve güzel...

Suratımın en sirke satan halinde bile karşıma gülerek çıkın...Gülmezsem..Gülümsemezsem ne olayım..Tüm mutsuzluğum kaybolur gider...İlaç gibi mübarek !
Zaten ben mutsuzluğumu pek uzatabilenlerden değilimdir.
Sorunlar,sıkıntılar,soru işaretleri bitiyor mu ; bitmiyor ,bitmeyecek,bitmez ! Hayatın gerçeği bu !

Oysa gülümsemek kendimize ve başkalarına yaptığımız en büyük iyiliktir bence !

Hiç unutmam ,tanımadığım bir bayan bundan seneler önce bana gülümsemişti de günüm nasıl aydınlanıvermişti.Kendimi tıpkı çizgi film karakterinde bir çizgiymişim gibi hissetmiştim.Nasıl günüm aydınlanıvermişti o gün..O günden bugüne ben de gülümseyerek bakarım insanlara..Bazen konuşurum...Bazen bir teyze düşer minübüste yanıma..Gülümserim..Gülümsemek bulaşıcı bir şeydir ...En güzel bulaşıcı virüs...



Yazılarımda gülümserim...arkadaşlarıma attığım mesajlarda gülümserim...telefonumun her çaldığında her efendim deyişimde gülümserim...zorlama değil...vallahi içimden geliyor...
içim kaynıyor gülmekten desem ,yuh be,abarttın dersiniz,inanmazsınız ;))

Gülümsemeyerek açmadığım telefon cevap vermelerim %20 'dir. Orası başka durum,karıştırmayın işte ;))

Bazen yolda bile hafif gülümserim.Hatta aklıma bir anı gelir.Yine bir şaşkolozluğum gelir aklıma.Güleceğim tutar.Zor tutarım ama toparlarım kendimi.

Ne farkeder demeyin..ilk başta kendinize iyi geliyor sonra başkalarını mutlu ediyorsunuz...Ayrıca üzerinizde ipek kumaşlar,hint kumaşlar olsa bile yüzünüzde içten bir gülümseme olmadıkça kusura bakmayın ama hiç de güzel olmuyor insan.
1) gülümseme ,
2) dik yürüyüş
                olmadıkça dış güzelliğiniz nazarım itibariyle sıfırdır.Böyle insanlar gözümde ancak bayan kumaş yığını olarak görünüyor.



Dün tiyatro oyunumuz için küçük bir beldedeydik.Çocuk tiyatrosu için gittiğimize beldenin okulunda ,okul müdüründen tutun kantincisine,hizmetlisine,velisine,öğretmenine kadar uzanan kalabalık bir kitleye hitap ettik.Şimdiye kadar hiçbir okul müdürü bir merak edip de gelmemişti.Çok memnun olduk.

Yalnız içlerinde bir öğretmen vardı kiiii....Karşıya her bakışımda gözüme takılıyordu.Nasıl takılmasın ! Gözüm gidiyor gidiyor oraya gidiyor !Tam karşımda,gözümün her daim uğrak noktası,oturduğu yer ! 
 Öğretmenmiş kendisi.Tam da önümde.Bir izlemesi var oyunu, anlatamam.
Ben girdim sahneye,aynı ! Çıkıyorum sahneden aynı !  Mimik aynı jest aynı ! 
Lan insanın hiç mi yüz kası yorulmaz!Sanki bir heykeltraş bunun yüzünü yamultmuş bana sınav olsun diye koymuş karşıma . Ağzı bir başka ,gözü bir başka,burnunun şekli bir başka. Onu oynamaya kalksam oyunculuğum yeter mi bilmem,haddimi aşmak istemiyorum !
Çok şükür ki oyunu kazasız belasız atlattım ,ona rağmen :)) 

O öğretmenin bakışları bizim tiyatro bitip de selam verene kadar devam etti.Neredeyse 40 dakika.Ve ben Toplasan oyunda 5 dk. ancak yokum! Üzerime alınmadım desem yalan olur.Oyunu götüren benim nerdeyse,o bakışın muhatabi olarak da ilk kendimi alıyorum hani !
İlüzyon şovuna geçince baktım. Heykeltraş fazlalıkları götürmüş.Kadının yüzü normale dönmüştü.Tabi ne kadar dönerse ! 
Oyun arasında söyleyeyim ,bir kaç antrakt yapayım dedim ,o kadar ilgi ve itinanın üzerine bu duruma çok takmayayım dedim.Hani onun hatrı yoksa diğer misafirlerin de mi yok !

Düşünün ki ,ben gülümseyenle gülen bir insanım.Bu kadının karşıma çıkması tam bir sınav oldu benim için !
Siz siz olun gittiğiniz ne etkinlik olursa olsun ,sahnedeki veya kürsüdeki adamın gözünün içine baka baka ağzı burnu yamulmuş,turşu satar gibi beklemeyin.Nerden geldim ben buraya der gibi ! Zorla tutan yok.sıkıyorsa girme ,değil mi ! 
Beğenmediğiniz bir yönü varsa ,çıkışta söyleyin.Eminim kendini geliştirmek isteyen biriyse sizin dedikleriniz onu geliştirecektir.O da memnun olacaktır.



                                    Gülümsüyoruz hep beraber ,her an fotoğraf çekilirmişiz gibi :-)))
  

Yorumlar

Unknown dedi ki…
çok güzel bir yazı olmuş bu,ders gibi.yazdırıp yatağın başucuna asasım geldi:)ben öyle her zaman gülebilen bir insan değilimdir.yani canım sıkkınsa gülemem,beceremem,içimden gelmez.ama senin gibi her anında gülebilen insanlara da hayranım ve imreniyorum gerçekten.
bu arada şu öğretmen ile ilgili de senin yerine koydum kendimi.ne zor bir iş ya?gözün her sahneye çıktığında takılmıştır eminim kadına.insan utanır da azıcık tebessüm eder bari,ilginç:)
Mahalle Dayısı! dedi ki…
Gülümse, Gülümseyin, Gülümseyelim :)
Profösör dedi ki…
Gülümsemek gönül hoşluğudur..
Şükran dedi ki…
Ebrucum,
üzerinde böyle bir olumlu etki bırakabildiysem ne mutlu bana...ama ben senin zaten hep güleryüzlü olduğunu düşünüyordum:-))

Mahalle dayısı,
yorumun için teşekkür ederim.Gülümsemek hayatta kurtarabileceğimiz deniz yıldızları olur.belki herkes için farkedilmeyebilir ama bir kişi için farkeder değil mi;))

Profesör,
Gülümsemek..evet en güzel gönül hoşluğu...:)
Mutlu Eller dedi ki…
Sahnede olmak tabii çok ayrı, eminim çok da moral bozucu.
Ancak ben izleyici olarak bile keyif almıyorum. Bu en çok konserlerde başıma gelir. Sanatçı/grup coşturmaya çalışır, en önde oturan eğer protokol ise zaten kasar kendini, protokol olmayan mekanlarda da mutlaka çıkar 3-5 kişi asar suratını. Sanki zorla getirilmişler gibi....
Şükran dedi ki…
Semi,
o an acayip demorilize oldum içimde.ama bir süre sonra o görüntü olarak kaldım bense yine cırlak bir anne.O öyle baktıkça bana bir hıs geldi ki sorma:-))
oluyor bunlar,sahnedeki insansa bundan en çok etkilenen kişiler oluyor.Bu kez bu etki seyirciye de geçiyor...
sevgiyle kal

Bu blogdaki popüler yayınlar

O o bir Türklerin Emile Zola'sı, O..o bir müzmin bekar , O kadın naturalisti...

*18 Ağustos 1864 doğumludur.Babasından etkilenmemiştir.annesine ise çok düşkündür. Annesi o dört yaşındayken veremden ölmüş ,bunun üzerine teyzesinin evine Aksaray'a yerleşmiştir. *Annesinin veremden ölmesiyle beraber evhamlı biri olur.Hatta Ahmet Mithat Efendi'nin kızını kendisiyle evlendirme teklifini nazikçe reddeder ve ömrü süresince evlenmez.Refik Ahmet Sevengil'in neden evlenmiyorsunuz sorusuna odasında bir nefese dahi tahammül edemediğini ,sinirli olacağını hatta bu sebeple misafirlikte bile kalmadığını dile getirmiştir. *Kadınların arasında uzun yıllar yaşadığı için onlardan etkilenmesi şüphesiz.Örgü ve tentene örmesi,reçel pişirmesi,evini bir kadın gibi titizce temizlemesi onun bu yönünü doğrular. *Sanat için sanat mantığından ziyade sanat toplum için yapılır görüşünü savunmuştur.Türklerin Emile Zola'sı diye bilinir öğretisel naturalizm akımında.'Deneysel Roman' Sadece belli bir kesimi anlatmaktansa halkın günlük hayatı üzerine yazmayı hedefle

Güzel İnsanlar Biriktirmişim,

Bugün bir huysuzluk vardı üzerimde.Gece de uyuyamamışım.Sabah gözümü bankanın mesajıyla açtım.Sağolsunlar,bugün şerefine,alışveriş edeceğim noktalardan ne alırsam üç katı fazla puan vereceklermiş.Ben ise ihtiyacım olmadıkça alışveriş etmeyi seven bir tip olmadığımdan bu mesaj bana yaramadı.Sağolsunlar yine de sağır sultandan önce doğum günümü kutlama lütfunda bulundular. Annem bugün  benim için  hazırlık yaparken  neli pasta  istediğimi sordu.Ben de beş karış suratla yapmamasını söyledim.Dedim ya ,doğum günüm benim için tam bir mutluluk kaynağı değil.Hatırlanmak,kutlanmak güzel şeyler.Sadece yanağıma iki öpücük ve seni seviyorum demeleri yeterli...Yoksa insanların benim için yorulmalarını istemiyorum.Hele hele oruçluyken...Ama annem bu...Koca kazık olmama rağmen tüm gününü mutfakta geçirme pahasına da olsa birbirinden leziz 4 çeşit yemeği yetiştirdi,üzerine bu moloz yığını düşmüş gibi duran bezmin bir kıza doğum günü pastası yaptı.Masayı da kurdu bir güzel...Gık bile demedi..Öyle

Cemal Süreya ,Keyif Sanat Kahvesi'nde

Camında Turgut Uyar'ın Göğe Bakma Durağı şiiri yazılıdır.Uşak'ın farklı ,özgün ,kültür sanat çalışmalarının  yapıldığı ,sahiplerinin de sıcak ,sanatsever oldukları aşikar;) Keyif Sanat Kahvesi'nde şiir okuma akşamlarımız başladı malum.Ben tabi ara ara kaçak olsam da ,her gittiğimde aldığım keyfi size anlatamam. Şiiri bu akşamlar sayesinde sevdiğimi itiraf etmeliyim.Bazı zaman ruhsuz okuyan arkadaşlarımın okumasından keyif almasam da ,onların şiire karşı duyarlılığı ,zaman geçtikçe okumalarında çaba sarfettiklerini görünce,bu tür ince şeylere önem verdiklerini  düşününce mutluluğum artıyor aslında.Bu yüzden bu açıdan bakınca tahammül edebiliyorum. düşünün,önceden şiir yazıp şiir okumayan,bildiği şiir ikiyi geçmeyen kişiyken şimdi başka şairler tanımak için çaba sarfediyor,sevdiğim şairlerin kitabını bizzat alıyorum. Ama şiir yazmıyorum artık !!! Boyumun ölçüsünü aldım,şiir yazmak ne kadar kolay görünse de zor zanaat ,bunun farkına vardım:-))) Sanırım iyi de o