Ana içeriğe atla

Anitta'nın Laneti

KENDİME YAZILAR: Matematikte Sondan İkinciymişiz: Türkiye’ye bir açık oturumda konuşma yapmak üzere gelmiş olan Nobel ekonomi ödüllü matematikçi John Nash, Türkiye’nin matematik bilgisinde...

http://www.mutlueller.com  bloğunda yeni gelişmelerini takip ederken Mahfi Eğilmez'in sitesine rast geldim.Doğrusu Semi'nin bloğuna ne zaman uğrasam öğreneceğim mutlaka bir şeyler bulunuyor.Bu yüzden kendisi en sık takip ettiğim blogger arkadaşlarımın arasına girdi.

Ordan hareketle Mahfi Eğilmez'in matematikle ilgili yazısını okudum.
Mahfi Eğilmez de zaten sık takip ettiğim bir yazar.Kendisi ekonomist dışında tarihle de yakından ilgileniyor.Özellikle Hititlerle ilgili yazdığı Anitta'nın Laneti adlı kitabını okuduğumda Hititlerin şimdiki türklerin yaşayışıyla birebir örtüştüğünü gördüm.Yemekleri,kültürü ,ekonomisinin şimdiki yaşayışımıza benzerliği bende hayret uyandırmıştı.Önceden bu tür tarihe ilgi duymayan ben artık eski çağların medeniyetleriyle de yakın ilgilenir oldum.Yazarın aynı zamanda Hitit Ekonomisi ve Hattuşa'dan Kaçış başlıklı kitapları bulunuyor.
bu kitapları bulduğumda hemen bekletmeyip bir gecede bitiresim var.
Eski çağ medeniyetleriyle ilginiz yoksa bile başlamanız bu kitapla olasıdır.İlginiz varsa da tam sizin için biçilmiş kaftandır.


Kitap okumayı çok seviyorum.Ama seçimlerim genelde kıyıda köşede kalmış kitaplar olduğu için insanlar bu kitaplara önyargılı yaklaşıyorlar.Ama sözü edilen popüler kitaplara yeğ tuttuğumu söylemek isterim.
Ama şu durum da var :
Okuduğum kitaplar ne kadar kıyıda köşede kalmış olsalar da okuyucularım seçimlerime güvenirlerdi.Kütüphanede bir zamanlar çalışırken onlara kitap tavsiye etmemi isterlerdi.O da ayrı bir konu .Çok zor başkası için kitap tavsiye etmek.Kimisi amerikan edebiyatının bestseller kitabını yeğlerken kimisi ağır edebiyat türü kitapları tercih ediyor ,kimisi de klasik eser.
Buna göre benim de o kişiyi tanımak için bir yolum vardı.
-En çok sevdiğin kitap nedir ,diye sorardım.
Tolstoy derse klasiklerden seçme yapar burdan ileri giderek Nietczhe üzerine sohbet açardım.Kısa sürede onun okuma çizgisini anlardım. 
Genelde her kesimden birine kitap önerdiğim ve onların da bu kitapları beğenmişlikleri vardır.
Eğer benim gibi okuyucu geldiyse o zaten kendisi seçmek isterdi .Bilirdim o zaman ,rafta en diptekinin en okunmamış romanını alınacağını....
Ve kodlardım kendi zihnimde isimlerini...
-Hafızanız çok iyi derlerdi
aslında iyi olan hafızam değildi ;iyi olan o okuyuculardı.
Birinden öneri almak kötü değil.Ama bazıları ne istediğini bilmemek bir yana tutup en ağır kitapları alırlar ve ertesi gün gelip değiştirirlerdi.
Bazı kitapların zamanı vardır arkadaşlar,Oğuz Atay'ın Tutunamayanlar kitabının bir ilkokul çocuğuna ağır gelebileceği gibi mesela...Tabi çok zeki ve yaşından  olgun değilse....
Ahhh ah kütüphane günlerime dönüverdim...Evimde bir sürü kitap da olsa yeri dolmuyor...o koku..o sessizlik...sararmış demirbaş defterleri....
Özlemişim....
Ha ne diyorum Anitta'nın Laneti diyordum,okuyun bakalım ;önerdiğim okuyucular beğendiğini söylemişti,siz de beğenecek misiniz?

Yorumlar

deeptone dedi ki…
heeey ben de bu yazıda bi dolu şey öğrendim.
demek neş kadarız ha.
türkler matta iyi değildir zaten.
mahfi eğilmez hiç duymadım.
üstelik ben de bir ekonomistim.
:)

kitaplar konusunda aynıyız.
hatta benim hayatım kitap müzik sinema ve yabancı dil üzerine kuruludur tatamıyla hem de.
:)
ben de insanları okudukları kitaplara göre değerlendiririm.
doğru olmasa da ama.

ve dediğin gibi, hiç bilinmeyenleri okurum. zaten gecede bir kitap bitiriyorum. yalnız yaşamanın en büyük avantajlarından bu.
:)
Şükran dedi ki…
mahfi eğilmez matematik konusunda güzel bir yazı yazmış sitesinde.Severek okumuştum.
yazıda linkini de vermiştim.bir göz at istersen:-)
Kitap okuma türüne göre değil de daha çok kitabı çok kıvırıp kirletiyorlar bri tarafa atıyorlarsa bilirim ki insana da kıymet de vermiyorlardır.Zaten kendi kitap seçen ve raftakinin en diptekini okuyorsa o zaten kitaba kıymet verir.:-))sevindim kendimce bir şeye katkıda bulunduğum için :)
Mutlu Eller dedi ki…
Yeni gördüm desem:))
Üstelik hakkımda bu kadar güzel yazılmış, hiç yakıştıramadım kendime:))
Çok teşekkürler:)
Şükran dedi ki…
Doğrudur inanırım,
çünkü gördüğüm kadaıyla oldukça dolu dolu bir hayatın var.Yazdıkların da genelde dolu dolu,bol içerikli,bol görselli ,titiz yazılar oluyor.Eee bunca şeyi yapıyorken bazen insan kaçırabiliyor böyle şeyleri:-))
uzun süre önce yazılmış bir yazıydı,nasıl aklına geldi,nasıl bir tesadüf oldu hem şaşırdım hem de sevindim:-))
Ben de teşekkür ediyorum...
görüşeceğiz;-))
Mutlu Eller dedi ki…
Biraz tesadüf oldu ama oldu işte:))
Güzel de oldu:)

Bu blogdaki popüler yayınlar

O o bir Türklerin Emile Zola'sı, O..o bir müzmin bekar , O kadın naturalisti...

*18 Ağustos 1864 doğumludur.Babasından etkilenmemiştir.annesine ise çok düşkündür. Annesi o dört yaşındayken veremden ölmüş ,bunun üzerine teyzesinin evine Aksaray'a yerleşmiştir. *Annesinin veremden ölmesiyle beraber evhamlı biri olur.Hatta Ahmet Mithat Efendi'nin kızını kendisiyle evlendirme teklifini nazikçe reddeder ve ömrü süresince evlenmez.Refik Ahmet Sevengil'in neden evlenmiyorsunuz sorusuna odasında bir nefese dahi tahammül edemediğini ,sinirli olacağını hatta bu sebeple misafirlikte bile kalmadığını dile getirmiştir. *Kadınların arasında uzun yıllar yaşadığı için onlardan etkilenmesi şüphesiz.Örgü ve tentene örmesi,reçel pişirmesi,evini bir kadın gibi titizce temizlemesi onun bu yönünü doğrular. *Sanat için sanat mantığından ziyade sanat toplum için yapılır görüşünü savunmuştur.Türklerin Emile Zola'sı diye bilinir öğretisel naturalizm akımında.'Deneysel Roman' Sadece belli bir kesimi anlatmaktansa halkın günlük hayatı üzerine yazmayı hedefle

Güzel İnsanlar Biriktirmişim,

Bugün bir huysuzluk vardı üzerimde.Gece de uyuyamamışım.Sabah gözümü bankanın mesajıyla açtım.Sağolsunlar,bugün şerefine,alışveriş edeceğim noktalardan ne alırsam üç katı fazla puan vereceklermiş.Ben ise ihtiyacım olmadıkça alışveriş etmeyi seven bir tip olmadığımdan bu mesaj bana yaramadı.Sağolsunlar yine de sağır sultandan önce doğum günümü kutlama lütfunda bulundular. Annem bugün  benim için  hazırlık yaparken  neli pasta  istediğimi sordu.Ben de beş karış suratla yapmamasını söyledim.Dedim ya ,doğum günüm benim için tam bir mutluluk kaynağı değil.Hatırlanmak,kutlanmak güzel şeyler.Sadece yanağıma iki öpücük ve seni seviyorum demeleri yeterli...Yoksa insanların benim için yorulmalarını istemiyorum.Hele hele oruçluyken...Ama annem bu...Koca kazık olmama rağmen tüm gününü mutfakta geçirme pahasına da olsa birbirinden leziz 4 çeşit yemeği yetiştirdi,üzerine bu moloz yığını düşmüş gibi duran bezmin bir kıza doğum günü pastası yaptı.Masayı da kurdu bir güzel...Gık bile demedi..Öyle

Cemal Süreya ,Keyif Sanat Kahvesi'nde

Camında Turgut Uyar'ın Göğe Bakma Durağı şiiri yazılıdır.Uşak'ın farklı ,özgün ,kültür sanat çalışmalarının  yapıldığı ,sahiplerinin de sıcak ,sanatsever oldukları aşikar;) Keyif Sanat Kahvesi'nde şiir okuma akşamlarımız başladı malum.Ben tabi ara ara kaçak olsam da ,her gittiğimde aldığım keyfi size anlatamam. Şiiri bu akşamlar sayesinde sevdiğimi itiraf etmeliyim.Bazı zaman ruhsuz okuyan arkadaşlarımın okumasından keyif almasam da ,onların şiire karşı duyarlılığı ,zaman geçtikçe okumalarında çaba sarfettiklerini görünce,bu tür ince şeylere önem verdiklerini  düşününce mutluluğum artıyor aslında.Bu yüzden bu açıdan bakınca tahammül edebiliyorum. düşünün,önceden şiir yazıp şiir okumayan,bildiği şiir ikiyi geçmeyen kişiyken şimdi başka şairler tanımak için çaba sarfediyor,sevdiğim şairlerin kitabını bizzat alıyorum. Ama şiir yazmıyorum artık !!! Boyumun ölçüsünü aldım,şiir yazmak ne kadar kolay görünse de zor zanaat ,bunun farkına vardım:-))) Sanırım iyi de o