Ana içeriğe atla

Yine Tiyatro İzlenimleri....


Beni bilen biliyor artık.Nerde ne yaşadıysam,ne hissediyorsam kızıyorsam düşüncelerimle izdüşüm yapıyorum bu blog sayfalarına.Ne kızdırıyor beni,nelere tahammül edemiyorum,neleri takıyorum kafama,nelere boş veremiyorum birer birer sayıp döküyorum huzurunuza.

Yine böyle bir anlardan birini okuyacaksınız.Kah yaşadıklarımdan yola çıkacağım kah arkadaşlarımdan gördüklerimle kah dışarda herhangi bir insanı izlemiş olmanın görselliğiyle...

Bir ben mi takıyorum bunları diyorum zaman zaman.Hep de böyle şeyleri bulurum ben .Huzurlu eve geldiğim pek yoktur.Mutlu geldiğim olmuştur ama huzur bambaşka bir şey azizim.Bir de mesela çok mutluyum o an,aklıma birden o gelir ,direkt keyfim kaçar.
Sonra bir müzik dinleme seansımda hayallerimin içine koyarım o durumu.Onu o durumdan ya kurtarmışımdır ya da onu kurtaracak bir yiğit bulmuşumdur.Nitekim bir bakarım bir gün o kişiye, tam benim aklımın geçtiği bir şey olur,hayatı kurtulur.
Ah keşke keşke...onlar için yapabileceğimiz şeyler olsa...Ama hiçbir şey yapmamaktansa küçük bir girişim onlar için fark ediyor....Hani belki bilirsiniz,deniz yıldızlarını kurtaran adamın hikayesini...Sormuşlar adama :
-be adam bunları tek tek denize atarsın,hangisini kurtarmaya gücün yetecek
-ama o attığım deniz yıldızı için çok şey farkedecek...
belki yaptıklarımız dünyayı kurtaramaz ama o deniz yıldızı için farkdecek !
İşte size tam bir sivil toplum kuruluşu misyonu !

*****

Bugün başka bir tiyatro oyunu için gittiğimiz provada, başka bir hocamız, bir arkadaşa kendisini beklemeye aldığını ifade etti.
Arkadaşı daha önce tanımıyordum ama hareketlerinde bir başkalık vardı sanki.Tamam,kabul ediyorum okuması da kötüydü.Ayrıca oyunun teksini takip etmesi de ayrıca bir aksaklık oluşturuyordu.
Ki,oyun teksi acemice çekilmişti.Diğer taraftan o kadar takip edilmesini zorlaştıracak bir şey yoktu ortada.
Ama arkadaşın- ilk kez çalışmaya katılmış olmasından kaynaklanacak- bir adapte olmama durumu vardı.

Neyse provadan çıktık.Önümde bir erkekli iki kız kız bir grup yürüyordu.Biraz daha önümüzde de beklenilmeye alınan arkadaş yürüyordu ve birden yumruğuyla elektrik kutusuna vurdu.Önümdeki grup yolunu değiştirdi.

Anladım ki ,arkadaş beklenilmeye alınmasına kızmıştı.Elini elektrik kutusuna vurmasına ben de çeşitli anlamlar yükleyebilirdim.Onu öyle görünce ben de Yargılayabilirdim.Etiketleyebilirdim.Korkabilirdim ondan.Psikopat,Saldırgan olduğuna kanaat verebilirdim.Zaten öyle bir özelliği olsa o gruba katılma girişiminde bulunur muydu hiç! Demek ki içinde iyi duygular,olumlu enerjiler var.

Onun açısından baktım ve düşündüm :

Orda bulunan hiç kimse senelerini tiyatroya vermiş insanlar değillerdi.Tiyatro ile profesyonelce ilgilenen tek kişi bendim.Ama ben bile kendinde hergün eksik gören,kendini yetiştirmeye çalışan biriyim ki  bana da çok ama çok iyi denilemez.İşte bu yüzden böyle değişik grupların arasına katılıyorum.
Ama insanların sanki hepsi tiyatroyu fethetmiş gibi bilgiçlik taslamalarını tehlikeli ve abartılı buluyorum.

o topluluğa hepimiz farklı şeyler bekleyerek geldik.Kimisi yetişkin oyunu oynamak için ,kimisi hayatında bir değişiklik olsun diye ,kimisi kendisine bir şey kazandırsın ,kimisi çevresi olsun diye geldi.Belki hepsi de bir neden katılmak için.

Madem o kişiyi topluluğa çağırdınız.Ona da bir görev verilmeli.Çünkü o kişi için  o büyük bir adımdır.Belki şimdiye dek hiç öyle bir çevreye girmedi.Belki o çevreye girmesi onun için ileride olacakların olumlu işaretçisi.Belki onun için büyük bir adımdı oraya katılmak.
Belki o çevreye girdikten sonra daha fazla okumaya başlayacak,ifade gücünü yükseltecek,özgüveni gelecek,farklı uğraşıları olacak.Onu geçtim hayatta yaşamanın bir amacı olacak.İnsanları sevecek.Grup çalışmalarını sevecek.Önce bireysel bir çaba sarfedip sonra hareketlerini toplulukta gösterecek.

İyi olanı herkes eğitir,herkes iyi sohbeti olan insanı yanında ister.Önemli olan bu arkadaşları eğitmek ,toplumun içine dahil etmek,önemli olan bu hayatta onun da görevleri ve sorumluluğunun olduğunu bilmesi . "Sen olmasan şu görev aksardı."
"Bak hepimiz bir saatiz.Saniye olmadan zaman geçiyor mu?Yelkovan olmadan akrep ilerliyor mu?Ya akrep olmasaydı...Ya rakamlar....Ya zaman denen kavram olmasaydı.....Hayatta herkesin bir görevi ve sorumluluğu var.Senin de var.!"
Suflör ol .Işıkçı ol.Ses ayarlarını sen düzelt.Misafirlerle sen ilgilen.Bak sen böyle karşılamasan o kişi böyle şevkle izlemezdi bizi.
-Kapıdaki çocuk ne sevimli ne efendiydi değil mi Kudret ?
-Evet hanım,keşke bizim çocuğumuz da bilgisayarın başından kafasını kaldırsa da bu çocuk gibi misafirleri ağırlasa burda !

Herkes tiyatrocu olamaz.Herkes çok iyi yapacak diye bir kaide yok.Tiyatronun amacı kendini keşfetmek,iç yolculuğa çıkarmaktır.Tiyatro kendini tanımaktır.

Tiyatro bir tek sahnede kullanılmaz.Şimdi önde gelen kurumsal iş yerleri bile iş yerlerinde eğitim için tiyatroyu daha doğrusu dramayı salık verirler ve eğitimlerine koyarlar.Bunun amacı güvendir.

Tiyatro hayat sevincidir.Tiyatro insan sevgisidir.Tiyatro güvendir.
Siz o insanı beklemeye alırsanız ,ruhunda derin yaralar açarsanız ileride insanlara güvenemeyecek ,ileride hayata hep öfkeyle bakacak,hep insanlara karşı bir hiddet duyacaktır.
Bekleme alma yerine ,bunu söylemek yerine "sahne önünde olmak kadar sahne arkasında olmak gizli bir kahramanlıktır.Bize sahne arkasında yardımcı olmana ihtiyacımız var."
Artık o da ekibin bir parçası !

Serbest zamanlarda yapılan bu çalışmalarda, oyun için bu kadar acımasız olmaya gerek yok.Bu kadar ezmeye gerek yok bence.

İçinizde öğretmen olanınız varsa bilmiyorum ama bir öğretmencilik anlayışıyla tiyatro yönetilmez bence!
Ha sıfırcı hoca olmuşsun ha böyle ;aynı mantık!
O insanları topluma mı kazandırmaya çalışıyoruz yoksa toplumdan soyutlamaya mı?
Ne yapalım bizden farklı diye beklemeye mi alalım hayatta.Bu ne, bileği burkulan bir baş balerin mi ! 

Şahika Tekand'dan bir cümle :
Tiyatro ,insanı insanla insana anlatma sanatıdır.

Biz ne yapıyoruz? 
Biz insanı insanla egolarımızla bastırma gurusunu yerleştiriyoruz bence.

Lütfen ama lütfen çevremizde böyle insanlar görüyorsak ,onlarla konuşmaya çalışalım.Onu tanımaya çalışalım.Bir şans verelim onlara .
Belki ilk soruşunuzda ters tepkiyle karşılaştınız.Olsun, belki o an için size kızacaktır.sonra pişman olacaktır.
Duyarlı olmamaktansa, duyarlı alıp o tavrı almak sizin için önemlidir bence.

Hadi amaaa o kadar Polyannacı değilim ,değil mi:-)) 










Yorumlar

Unknown dedi ki…
tiyatroyu özümsemiş ve içine almış biri olarak söylediklerine katılamamak mümkün değil ama diğer yandan ben olsam ben de diğerleri gibi davranırdım sanırım.daha doğrusu ilk etapta kendimi geri çekerdim.böyle bir zamanda şiddete meyilli bir insanla aynı ortamı paylaşmak bile riskli olabilir.ama umarım sen haklı çıkarsın ve insanlara şans verme işe yarar:)
Şükran dedi ki…
Söylediklerini haklı bulmak bir tarafa ,o arkadaşın yerine kendimi koydum.Müthiş bir hayal kırıklığı yaşadım ve bu tepkiyi o ortamda kendimi ifade edemediğim için de ,dışarıya çıktığımda kendime zarar vermek istedim.Asalak gibi yaşıyordum sonuçta,bu dünyada ne işim vardı ki,kendime zarar versem ne olurdu!
Kimseyi incitmek istemem ama ben incinirsem onlar da kendini incitmemiş olur.
İşte bu ışıkta bakınca...gündemime aldım.Bu insan için bir şansa değer bence;-))
Samimi yorumlarını seviyorum senin,dile getirmeden geçemeyeceğim.Gerçekten okunduğumu hissettiriyorsun bana...
Unknown dedi ki…
gerçekten okunuyorsun çünkü:)
deeptone dedi ki…
çok güzel anlatmışsın. hem kişisel bakış açın hem de sanat açısından. sanat insanı alçakgönüllü ve insancıl yapmalı. tiyatro da en eski sanatlardan. ama tiyatrocular yeni tabii.:) gerçek sanatçılar girmez değil mi çekişmeye egoya filan. ama sanatla ego da çok ilişkili. ama sindirmek gerekiyor.
:)
Sevda ÜNLÜ dedi ki…
takibe aldım seni bana da beklerim...
Şükran dedi ki…
deeptone,
sana katılmamak içten değil,sanat insanı daha insancıl daha duyarlı daha alçakgönüllü yapmalı.Bir yandan egolarını ölçüde tutmak en iyisi.sanatın içinde zaten özgünlük ve ego var,bu olmasın denilemez ama herşey ölçüsünde....Yorumunu okurken anlatmak istediğimi anlatmış olduğumu ve anlaşıldığımı düşündüm.Haklı bir mutluluk ve gurur var şimdi üzerimde....
deeptone dedi ki…
hı hı ivit ondan var ivit.
:))))
umay dedi ki…
işte bu yazıya gece defalarca kere yorum bırakmaya çalıştım olmadı sinir oldum..
işte bu yazı beni sana hayran bıraktı..
ve işte bu yazıyı bizim sayfaya muhakkak koymalısın..
Şükran dedi ki…
Umaycım,
seve seve tabi:-))

Bu blogdaki popüler yayınlar

O o bir Türklerin Emile Zola'sı, O..o bir müzmin bekar , O kadın naturalisti...

*18 Ağustos 1864 doğumludur.Babasından etkilenmemiştir.annesine ise çok düşkündür. Annesi o dört yaşındayken veremden ölmüş ,bunun üzerine teyzesinin evine Aksaray'a yerleşmiştir. *Annesinin veremden ölmesiyle beraber evhamlı biri olur.Hatta Ahmet Mithat Efendi'nin kızını kendisiyle evlendirme teklifini nazikçe reddeder ve ömrü süresince evlenmez.Refik Ahmet Sevengil'in neden evlenmiyorsunuz sorusuna odasında bir nefese dahi tahammül edemediğini ,sinirli olacağını hatta bu sebeple misafirlikte bile kalmadığını dile getirmiştir. *Kadınların arasında uzun yıllar yaşadığı için onlardan etkilenmesi şüphesiz.Örgü ve tentene örmesi,reçel pişirmesi,evini bir kadın gibi titizce temizlemesi onun bu yönünü doğrular. *Sanat için sanat mantığından ziyade sanat toplum için yapılır görüşünü savunmuştur.Türklerin Emile Zola'sı diye bilinir öğretisel naturalizm akımında.'Deneysel Roman' Sadece belli bir kesimi anlatmaktansa halkın günlük hayatı üzerine yazmayı hedefle

Güzel İnsanlar Biriktirmişim,

Bugün bir huysuzluk vardı üzerimde.Gece de uyuyamamışım.Sabah gözümü bankanın mesajıyla açtım.Sağolsunlar,bugün şerefine,alışveriş edeceğim noktalardan ne alırsam üç katı fazla puan vereceklermiş.Ben ise ihtiyacım olmadıkça alışveriş etmeyi seven bir tip olmadığımdan bu mesaj bana yaramadı.Sağolsunlar yine de sağır sultandan önce doğum günümü kutlama lütfunda bulundular. Annem bugün  benim için  hazırlık yaparken  neli pasta  istediğimi sordu.Ben de beş karış suratla yapmamasını söyledim.Dedim ya ,doğum günüm benim için tam bir mutluluk kaynağı değil.Hatırlanmak,kutlanmak güzel şeyler.Sadece yanağıma iki öpücük ve seni seviyorum demeleri yeterli...Yoksa insanların benim için yorulmalarını istemiyorum.Hele hele oruçluyken...Ama annem bu...Koca kazık olmama rağmen tüm gününü mutfakta geçirme pahasına da olsa birbirinden leziz 4 çeşit yemeği yetiştirdi,üzerine bu moloz yığını düşmüş gibi duran bezmin bir kıza doğum günü pastası yaptı.Masayı da kurdu bir güzel...Gık bile demedi..Öyle

Cemal Süreya ,Keyif Sanat Kahvesi'nde

Camında Turgut Uyar'ın Göğe Bakma Durağı şiiri yazılıdır.Uşak'ın farklı ,özgün ,kültür sanat çalışmalarının  yapıldığı ,sahiplerinin de sıcak ,sanatsever oldukları aşikar;) Keyif Sanat Kahvesi'nde şiir okuma akşamlarımız başladı malum.Ben tabi ara ara kaçak olsam da ,her gittiğimde aldığım keyfi size anlatamam. Şiiri bu akşamlar sayesinde sevdiğimi itiraf etmeliyim.Bazı zaman ruhsuz okuyan arkadaşlarımın okumasından keyif almasam da ,onların şiire karşı duyarlılığı ,zaman geçtikçe okumalarında çaba sarfettiklerini görünce,bu tür ince şeylere önem verdiklerini  düşününce mutluluğum artıyor aslında.Bu yüzden bu açıdan bakınca tahammül edebiliyorum. düşünün,önceden şiir yazıp şiir okumayan,bildiği şiir ikiyi geçmeyen kişiyken şimdi başka şairler tanımak için çaba sarfediyor,sevdiğim şairlerin kitabını bizzat alıyorum. Ama şiir yazmıyorum artık !!! Boyumun ölçüsünü aldım,şiir yazmak ne kadar kolay görünse de zor zanaat ,bunun farkına vardım:-))) Sanırım iyi de o