Ana içeriğe atla

Mimliyorum :








Aslında bugün başka bir konuyla girizgah yapayım diyordum.Bugünlerde kafamdan benim de bir mim oluşturasım geliyordu nabız yoklama anlamında bir anlamda.Hani yzü kişiye sorduk % bilmem kaçı böyle dedi diye genellemeler üzerinde kafamda bir tez kuruyordum ki bir baktım Deep benden hızlı çıkmış...Her zamanki gibi:)Beni mimleyivermiş.Benden bu iki mimi hemen cevaplayayım dedim :

Çaresi bulunmayan bir hastalığa yakalandınız ve bunun sonucunda yaklaşık 1 yıllık ömrünüzün kaldığını öğrendiniz. Kalan 1 yılınızda ne yapardınız ?
Gözüm arkada kalmaması için aileme mektup yazardım.Yarım kalan ne kadar yazım varsa tamamlardım.Hasta olduğumu kimseye söylemek istemezdim.Böylece uzun uzun ara ara tatile çıkardım.Sonra sevdiğim eşyaları mektubumla paylaştırırdım.Paramı ise kardeşime ve anneme teslim ederdim.Hoş,genelde hayattayken herkese onlara değer verdiğimi gösterir ,çok sevdiğimi söyler ve göstersem de es kaza birini atlamışsam diye ona benden bir şey bırakır ve sevdiğim müzikleri içeren bir cd hazırlardım.Onları bırakırken bile kendimce dokunuşlar ve süprizler gerçekleştirmek isterdim.Arkamdan okunmasını istemediğim yazı varsa onları tarar,siler,benden başka bu numunelere kimse bakmaz deyip şöööyle bir temizlik yapardım...Bir yıl olunca bunlar oluyormuş.Allah vere 2 yıl demediniz;)
Suna Kıraç'ın kulakları çınım çınım çınlasın güzel güzel inşallah Ömrümden uzun ideallerim var benim...

Fobileriniz , takıntılarınız var mı ? Varsa neler ?


Yükseklik fobim var.Şu an oturmakta olduğum daire 4.kat.Dükkanlarla oldu sana 5.Merdivenler de dik.Balkon korkulukları alçak.Benim boy tabi deve gibi.Annem cam silmeye kalktı mı,çamaşır sermeye kalktı mı ödüm kopuyor o derece.Yükseğe çıkan birini görünce içim gıcıklanıyor,bir bilseniz.
Ama manyak gibi de yamaç paraşütü yapmak isteyen bir çelişki ruh yaşıyor içimde.Nasıl olur bilmem,
Birgün kendime kastım olursa o zaman denerim veya kafam güzelse ,bilemiyorum şimdi.
Aslında ölmekten de korkmuyorum da acı çekmekten ve en fecisi sakat kalıp da bana zavallı demelerinden nefret edeceğim için korkuyorum...Bu arada evet ne çıktı :zavallı görünmekten,bana acımalarından korkuyormuşum...dur ya ne korkması..nefret ediyorum birilerinin birine acımasından..duygu sömürü ajitasyon haline getiriyorlar ya ondan.
Önceden de böceğin bö denilmesinden bile kaşınır ,çığlığı basardım.Şimdi yine korkuyorum ama o kadar değil.Önceden böceği defterimle vururdum deftere dokunamazdım bir,dokunsam bir şişe kolonyayı onunla siler üstüne kendimi silerdim bir de ben acayip huylu bir insan olduğumdan düşünün yani gerisini
aslında köpekten kediden de korkarım ama bazılarından.Özellikle o tüylü küçük köpekler var ya çok havlıyorlar ya acayip geriyorlar beni ama merak etmeyin hayvan düşmanı değilim bilakis hayvanları severim zarar gelmesini de  istemem

Takıntılarıma gelinceee...

Çorap takıntım vardır ...Kışın bilhassa renk renk desen desen çorap penti beni reklama çıkarsa pişman olmaz o kadar..Bir de küçücük şehirde o çorapları nasıl buluyorum diye soruyorlar..algıda seçicilik şekerim algıda seçicilik
Sonra bir kıyafet giyindim ona uygun bir takım varsa aceleden unuttum diyelim aşağıda indim o dik merdivenlerden- sanırsın 6.katta oturuyorum -(ben bilmem bize gelen merdivenlerden şikayet ediyor )yukarı tekrar çıkıp o yüzüğümü küpemi bilmem neyimi işte takmadan aşağı inmem.
Bir şey mi alacağım mutlaka onunla ilgili tüm mağazaları gezmem lazım.Hem çeşit hem fiyat hem kalite ;pahalı da olsa alırım.Diyelim giymeyeceğim şeye çok mu para verdim dövünürüm de dövünürüm
takıntı mı dediniz bende bini bir para
evden çıkamadan önce kaç defa ama kaç defa geri dönüp dönüp bir şey unuttum mu diye geri dönmüşlüğüm olur.Bankanın köşesine gelip sokağı dönmüş bile olsam üşenmem gider bakarım..bu kez bakarken bu kez unuttum mu diye bakarım...Tam cennetliğim değil mi..
Bir de klasik kitaplarla ilgili takıntım var ...Türk iş bankası yayınlarının hasan ali yücel serisinden olan klasiklerin çevirisini beğeniyorum.Çağdaş Türk romanında ise Yapı Kredi ;tiyatro ise adam yayınları,papürüs Yayınları falan.Kitaplarımı kıvırmam karalamam;sadece köşesine ismimi,aldığım tarihi,aldığım yeri yazar,kaşe basarım.Her gittiğim şehirden de burda bulamadığım kitaplardan alırım.
Neyse daha fazla afişe etmeyeyim..birazı da bana kalsın değil mi;-))


Bir sabah kalktınız ve dünyada hiç bir insan

olmadığını öğrendiniz, ne yapardınız


Dükkanlar açık olacak değil mi?Marketler ?Kuaför filan farketmez ama yiyecek bir şeyler bulmam lazım.Ben yemek yemeyi çok severim.Girip çıkıp bir şeyler içip yerim,canım sıkıldı mı özellikle sevdiklerim için bir şey yapmak isterim çünkü...
Aslında fena olmaz...Bir günlüğüne değil mi bu ? Dükkanlar açık olacaksa kitap da alırım sonra defter..ah o defter ve kalemler..bayılıyorum onlara...
dünyada hiç insan olmayacaksa.....olamaz ...bu bir kabus....bu kötü bir rüya olmalı değil mi?



Dünyayı dolaşmak isteseniz hangi ülkeden başlardınız ? Neden ?


Hindistan'dan başlayıp mayaların topluluğu inka medeniyetine kadar inmek isterim.Amsterdam,Prag,Viyana,Paris,italya,venedik,roma,milano,lasvegas,losangeles,newyork,chicago,Rio de Jenerio,Küba.İçimdeki ruhlar hem şehirlerle ilintili işte.Amsterdam ve Viyana klasik batı müziğini seviyorum;belki biraz bohem belki biraz aristokrat tarafım diyelim.Paris ben yürümeyi seviyorum tarihi dokuların altında o bulutlu ve belki de yağmurlu havanın altında melankolik ruhum...İtalya akdeniz kanı taşıyor bir kere..harketli,cıvıl cıvıl makarna,pizza,cappucino onlarda...Türk yaşayışlarına da benziyor kültüleri okuduğum kadarıyle.Küba bohem,basık,karanlık,puro şehiri,politik ve kendi içinde karmaşa...Küba'da gece hayatı ve mafya çokmuş okuduğum bir yazıdan bir alıntı;aslında ürkünç bile sayılabilir.Ama sahici,fotojenik bir güzelliği var.Newyork hızlı,akacak kan damarda durmaz atasözünün şehiri...Lasvegas gece hayatı ve kumar,sanıyorum bu şehirde aşklar da tek geceliklidir bir gecede su gibi parayı çeken...Rio De Jenerio ,Tanrım onların festivallerinde olmak isterdim,doyasıya eğlenmek,ve sahilinde çırılçıplak güneşlenmek hiç fena gelmiyor kulağa doğrusu;)   

 İtiraf edin prens/prenses e dönüşür diye kaç kurbağa öptünüz ?

Hiç de kurbağa öpemem doğrusu.Onu başkası öpsün.Seviyoruz hayvan dedikse,vur dedik öldürmeyin siz de


En son yaşadığınız küçük düşürücü , unutamadığınız olay ?

Küçük düşürüyor şu bu ne oluyoruz ya.Ayrıca başıma ne gelirse gelsin beni küçük düşürmez.İyi ki yaşamışım da bak şu an bu anımı insanlarla paylaşıyor ve beraber gülüyoruz derim.öncedendi o ,ayy rezil oldum,nasıl bakacağım insanların yüzüne filan.Şimdi bayağı bayağı gülüyorum bunlara ben.Zaten söz konusu bensem her dakika böyle şeyler başıma gelir.alıştım ben.Derler ya alışmış kudurmuştan beterdir diye,aynen öyle.
Yine de hatrın kalmasın bir unutamadığım olay söyleyeyim ;bit gün çocukları istasyona götürmüştük geziye.Geri dönüşte çocuklara bir şey olmasın şu bu kontrol edeyim derken ayağımda parmak arası terliğim vardı.Caddenin direğin orda kocaman paslanmış bir çivi vardı.Ayağıma batmasıyla çıkması bir oldu.İnanın nasıl oldu anlamadım bile.Ben o ayakla birime bir arpa boyu yol aldım geri döndüm tekrar hastaneye ...Tetanos aşısıyla ilk tanışmam böyle oldu.İlerde evlenip de hamile kalırsam söyeleyeckmişim,neden diye sormak aklıma bile gelmedi doğrusu...Pek hoş olmadı sanki bu anı ha,sen kaşındın ne yapayım:-))

Asla yanınızdan ayırmadığınız 3 şey ?

telefonum ,anahtarım,cüzdanım hava güneşliyse güneş gözlüğüm.Tabi bu markete alışverişe giderken ,kısa iş turlarında.Oysa işim uzun sürecekse işin niteliğine göre not defterim,kitap olmazsa notos dergim ,kırmızı ruj ve aynam,normal gözlüğüm (gündelik hayatta takmıyorum kasıntı memuru gibi görünüyorum çünkü )

Hayatınızın bir kitap/ film olmasını isteseydiniz hangi kitap/film olmasını isterdiniz ?

Bilmem düşünmedim.Öyle değil de ben okuduğum kitaplarında oynamak isterdim.Mesela bir Pardayanlar mesela bir Rafik Schami romanında veya Beethoven'ın hayat hikayesinde . Nermin Bezmen'in Bizim Gizli Bahçemizden adlı kitabında...Coco Chanel'i oynamak isterdim,Marilyn Monroe,Marie Curie kadın karakteri.. Dorio Fo ,Bertoht Brecht oyunları..Elias Canetti'nin Körleşme romanındaki profesörün yanındaki kadın veya...Edgar Allan Poe öykülerinden taşmış gereilimli bir karakter...Sonuçta benim tercihlerim benim hayal dünyamı ve beni oluşturuyor..Hepsinden biraz kesit koysak ..ha ne dersin;-)




En yakın arkadaşınızın bir uzaylı olduğunu ve sizi ilk denek olarak kendi gezegenine götüreceğini öğrendiniz, ne yapardınız ?


Benim bu deneklikten kazancım ne olacak?Prim?sigorta?özel emeklilik sigortası ?Özel sağlık sigortası?kaç para tahahüt ediyorsun?Senin uzaylılardan bana bir tiyatro ekibi çıkar mı?Bir kulaklık bir ses bombası bir de bilgisayar ve oda istiyorum....

İsviçreli bilim adamları görünmezlik hapını buldu ve siz bu hapı kullanan ilk kişisiniz. Hapı kullandıktan sonra yapıcağınız ilk şey nedir?


Ben bilirim yapacağımı şimdi burda ifşa etmek olmaz...Şu kadarını söyleyeyim yurtta sulh cihanda sulh;-)Anladın ?

 tavsiyeye uyup  açtım ben de White Lion 'dan When the Children Cry şarkısını


kendimizi kötü hissettiğimizde yaptığımız şeyler.


Müzik dinler yürürüm ,soğuk yiyecek veya içecek yaparım kendime.Uyurum.çok kızgınsam ders çalışırım veya not alarak kitap okuyacağım kitaplardan birini alırım elime.Dolabımda duran bir sürü arşivim için biriktirdiğim gazete numuneleri var,dolapları düzeltirim.Yine hırsımı alamadıysam odamın düzenini değiştiririm,çarşaflarına dek herşeyi değiştiririm.Sonra müzik eşliğinde banyo yaparım.Ve muhtemelen bu durumda odamdan bir çok çöp çıkar ve ortamım sakinlemiş olurum....Ha bir de az şekerli kahvemi içmeyi ihmal etmem... 


*Mimliyorum :
Başta beni mimlerinden eksik etmeyen,sevdiğim blogger arkadaşlarım Deeptone'a ve sonra Tunes'e, supercellma 'ya ve biricit'e.... 

 İlgilenen herkes bu mimli sorulara cevap verip tarafıma bildirirse ben de gıyabımda memnun olurum :-))
Seve seve paylaşırım.

Yorumlar

Şanselize sen kimle konusuyosun canım sadece senın yorumun gorunuyo:))
mımledığın ıcın tesekkur ederım en kısa zamanda yazacağım,güzel kalbıne sevgilerimi gönderiyorum,sorular cok ılgınc ama cevaplaması cok zevklı olacağa benzıyor:)
Şükran dedi ki…
bekliyorum mimini biricit:)
tunes dedi ki…
işte insanın kendini okunası hissettiği anlardan biri, bir yazı sonunda mimlenmek:) teşekkürler Şanselize, en kısa sürede senin için bir yazı Döpiyes'te yer alacak :)
Şükran dedi ki…
Sabırsızlıkla bekliyorum:-))
deeptone dedi ki…
maşallah ne ayrıntılı yazmışsın.
:)
yapacağın şey çok.
:)
hindistana gitmeeeee hasta olursuuun.
:)
Şükran dedi ki…
ayrıntılı ve uzun değil mi;-)

Bu blogdaki popüler yayınlar

O o bir Türklerin Emile Zola'sı, O..o bir müzmin bekar , O kadın naturalisti...

*18 Ağustos 1864 doğumludur.Babasından etkilenmemiştir.annesine ise çok düşkündür. Annesi o dört yaşındayken veremden ölmüş ,bunun üzerine teyzesinin evine Aksaray'a yerleşmiştir. *Annesinin veremden ölmesiyle beraber evhamlı biri olur.Hatta Ahmet Mithat Efendi'nin kızını kendisiyle evlendirme teklifini nazikçe reddeder ve ömrü süresince evlenmez.Refik Ahmet Sevengil'in neden evlenmiyorsunuz sorusuna odasında bir nefese dahi tahammül edemediğini ,sinirli olacağını hatta bu sebeple misafirlikte bile kalmadığını dile getirmiştir. *Kadınların arasında uzun yıllar yaşadığı için onlardan etkilenmesi şüphesiz.Örgü ve tentene örmesi,reçel pişirmesi,evini bir kadın gibi titizce temizlemesi onun bu yönünü doğrular. *Sanat için sanat mantığından ziyade sanat toplum için yapılır görüşünü savunmuştur.Türklerin Emile Zola'sı diye bilinir öğretisel naturalizm akımında.'Deneysel Roman' Sadece belli bir kesimi anlatmaktansa halkın günlük hayatı üzerine yazmayı hedefle

Güzel İnsanlar Biriktirmişim,

Bugün bir huysuzluk vardı üzerimde.Gece de uyuyamamışım.Sabah gözümü bankanın mesajıyla açtım.Sağolsunlar,bugün şerefine,alışveriş edeceğim noktalardan ne alırsam üç katı fazla puan vereceklermiş.Ben ise ihtiyacım olmadıkça alışveriş etmeyi seven bir tip olmadığımdan bu mesaj bana yaramadı.Sağolsunlar yine de sağır sultandan önce doğum günümü kutlama lütfunda bulundular. Annem bugün  benim için  hazırlık yaparken  neli pasta  istediğimi sordu.Ben de beş karış suratla yapmamasını söyledim.Dedim ya ,doğum günüm benim için tam bir mutluluk kaynağı değil.Hatırlanmak,kutlanmak güzel şeyler.Sadece yanağıma iki öpücük ve seni seviyorum demeleri yeterli...Yoksa insanların benim için yorulmalarını istemiyorum.Hele hele oruçluyken...Ama annem bu...Koca kazık olmama rağmen tüm gününü mutfakta geçirme pahasına da olsa birbirinden leziz 4 çeşit yemeği yetiştirdi,üzerine bu moloz yığını düşmüş gibi duran bezmin bir kıza doğum günü pastası yaptı.Masayı da kurdu bir güzel...Gık bile demedi..Öyle

Cemal Süreya ,Keyif Sanat Kahvesi'nde

Camında Turgut Uyar'ın Göğe Bakma Durağı şiiri yazılıdır.Uşak'ın farklı ,özgün ,kültür sanat çalışmalarının  yapıldığı ,sahiplerinin de sıcak ,sanatsever oldukları aşikar;) Keyif Sanat Kahvesi'nde şiir okuma akşamlarımız başladı malum.Ben tabi ara ara kaçak olsam da ,her gittiğimde aldığım keyfi size anlatamam. Şiiri bu akşamlar sayesinde sevdiğimi itiraf etmeliyim.Bazı zaman ruhsuz okuyan arkadaşlarımın okumasından keyif almasam da ,onların şiire karşı duyarlılığı ,zaman geçtikçe okumalarında çaba sarfettiklerini görünce,bu tür ince şeylere önem verdiklerini  düşününce mutluluğum artıyor aslında.Bu yüzden bu açıdan bakınca tahammül edebiliyorum. düşünün,önceden şiir yazıp şiir okumayan,bildiği şiir ikiyi geçmeyen kişiyken şimdi başka şairler tanımak için çaba sarfediyor,sevdiğim şairlerin kitabını bizzat alıyorum. Ama şiir yazmıyorum artık !!! Boyumun ölçüsünü aldım,şiir yazmak ne kadar kolay görünse de zor zanaat ,bunun farkına vardım:-))) Sanırım iyi de o