Ana içeriğe atla

Şanse'nin Hayatındaki Karikatürize Benlikler

                                   Rize'de çay fabrikasından bir görünüm
                                    Karadeniz'de Kivi Ağacı ;)        

-Çay fabrikası nerde ?
-Rize'de
-Peki kivi ağaçları nerdeydi?
-Anana sor!.....

Günlük hayatımızdan bir kare.Belki her evde olan ama olmuyormuş gibi davrandığımız rutinlik bu !

Bidiklerimizi çabuk cevaplarız da..Bilmediklerimizi öğrenmek bir tarafa, hep birine atarız cevaplamaları için ..Aslında bu bir kabul ediş midir bilemem.Ben bilmem eşim bilir anlamında bir yüksek lütfediş.Gizliden gizliye özeleştiri belki ,kendini farketme...İşine gelene veya...
Kontrolün kendilerinde olma yetkisi; karşıtı sorulara gelince bir öfke tırmanması veya bağlantı yönlendirilişi...

Kızdığımı filan sanmayın , üzülmedim ah vah diye de bu cümleyi duyunca o kadar güldüm ki...Kendimi bir karikatürde karakter hissettim.Hani Fırat'ın başından geçenler misali....Ve bununla beraber hayatımıza dokunan bu mizahi gerçekle yaşayışımızı düşündüm...Bu hayatta karikatür çizmek zor olmasa gerek ha ,ne dersiniz ?

Bir anım vardı ,anlatayım burda yeri gelmişken . Hazır repliklerden ,hayatımıza dökülen karikatürize cümlelerden yola çıktık :)

Bir zamanlar il halk kütüphanesinde gönüllü olarak çalışırken ücretli çalışmaya başlamıştım.O zamanlar için personel yetersizliğinden ve memurların çocuklara karşı olumsuz davranışları yüzünden bazı velilerden de bunun üzerine şikayet gelmesi üzerine benim de çocuklarla ne kadar iyi anlaştığım konuşulmuş bunun üzerine o anki yoğunluklar da gözönünde bulundurularak yanımda bir salon görevlisiyle beraber çocuk bölümüne bakmam karar verilmişti.

Çocuk bölümündeyim.Okulların açık olduğu tarih.Performans ödevleri ,proje ödevleri oluyor çocukların.Kütüphane devri bitti deniliyor ama tamamen uydurma ! Bazı öğretmenler çocuklar internetten çıkarmasın ödevini,araştırsınlar diye bizzat kütüphaneye gönderiyor.Ama ona da koşturan bir yığın anne baba.Hatta çocuklardan çok anne babalar üstleniyorlar ödevin meşakkatini.Çocuklar okuldan sonra direkt kütüphaneye iştigal ediyorlar.Karşı masada olan biz iki kişi de onlara ödevlerini buluyoruz.Ki,genelde sayfasına kadar açıp da verdiğimiz zamanlar oluyor.Hele cumartesi günü oldu mu, öğle yemeğinden sonra geldiğimizde dış kapıya uzanan bir kuyrukla karşılaşıyorduk.
Resmen savaşa hazırlanır gibi yönergeler verip birbirimize strateji geliştiriyorduk.Hani elimizde bir kılıcımız,okumuz eksik.1.....2....3....kapılar açıldı...hücuuuuuum ! İlk hedefiniz Ana Britanicca ! :-))


(Benim olduğum dönemlerde yeni siparişi verilen bu çocuk mobilyaları çocuk bölümünü daha şirin bir hale getirmişti.Bir zaman burda minicik minicik siyahlı,kahveli,kırmızılı deri sandalyeler vardı ve masalar tahtadandı.Yine bir bölümünde büyükler için masa ve sandalyeler koyulmuş.Gelen yetişkin öğrenciler il yıllıklarına bakabilsinler diye)







Bir yandan çocukların ödevini,bul,bir yandan çocuklar kitap alıp vermek ister(anlayacağın ödünç kitap alıp verme işini de yapıyoruz bu arada) bir yandan kitaplara göz kulak olmaya çalışırsın .Çünkü bir grup öğrenci ya gizliden götürmeye çalışır ya da sayfasını kopartır.Şimdi ki barkodlu sistem şu bu daha gelmedi,düşünün !

O gün yine böyle bir gün..Kızılca kıyamet ödev bakınıyoruz çocuklar için.Bir yandan kütüphane mütüphane dinlemeyen çocukların gürültüsü koşturması kafam olmuş ambar ! O yoğun tempo içinde çocuğun bir tanesi koştururken de bizim görevli ablamızı da düşürmez mi,onun gerginliği derken...
Akşam olmak üzere...Zihinler yorulmuş.Şurdan şuraya kıpırdayacak halimiz yok.Abartısız durumun en halis mulis hali...
Bir oğlan çocuğu geldi
-Üye kartı almak istiyorum, dedi

Karışıklık çıkmasın diye de -halâ bilgisayarlı sisteme geçiş yapılmadığı için kızlara pembe,erkeklere mavi üye kartı veriliyoruz. Bundan sonraki yıllarda bir müfettişin ziyaretinde,müfettiş cinsiyet ayrımcılığı mı yapıyorsunuz diye kütüphane hakkında rapor yazmıştı hatta...

Neyse işte.... Orası da başka bir uzun  hikaye ...
Oğlan çocuğuna (!) verdim mavi üye kartını.
-Arkasını nüfus cüzdanına göre dolduracaksın.Önüne de okul bilgilerini yazıp aynısıdır denilen yere okul müdürünün veya müdür yardımcısının imza ve kaşesini yaptırman yeterli,dedim o zaman için.
Tabi bunları söylerken böyle hızlı hızlı söylüyorum sayfayı da göstererek.Düğmeye basmışım; dramalı tüfek gibi ezberimi konuşuyorum.Şirinlik yapacak halim kalmamış.Ama yine de "o çocuğun suçu ne" diye  güzel güzel anlatmaya çalışıyorsunuz.
Çocuk ardından "ablam için de bir kart alabilir miyim" deyince
Ben ne desem beğenirsiniz !!!
O sahneyi gözünüzün önüne getirin lütfen.Bir kamera çekseydi o an beni  ,sanırım bayağı afişe olurdum
- Ablam için de kart alabilir miyim ,derken çocuk
Ben bir an çabuklukla ezberlemiş repliğimi söyler gibi dalgınlıkla :
-Ablan kız mı erkek mi,deyivermişim
Hahahahayyy :-)))
Hala hatırladıkça gülerim...

Yani ilk cümleden yola çıkacağım,
bazen hayatta öyle şeyler oluyor ki,kendiniz karikatürize oluyorsunuz ...
Beni zaten izleseler Fırat gibi bir dizi olurum hani karikatürize Fırat....

Bir Ramazan Gününden bugünüme düşenler...
Gülerek  kalın :-))

Yorumlar

deeptone dedi ki…
:) güzel hikaye. ilk replik de anana sor gerçekti değil mi. çok hoş. senin yaklaşımların, müzik, mizah, seviyorum, kendine özgüsün işte ne güzel.
:)
Şükran dedi ki…
hem de su götürmez bir gerçek deep:)beğenmene sevindim.Uzun yazıyorum genelde ama sıkmıyorsa iyi seni...sıkıyorsa da hoş yapabileceğim bir şey yok..ben yazmaya başladım mı susturamıyorum kalem dilimi;)
BEN GELDİM ...
GÜZEL PAYLAŞIM....
ANLATIM USLUBUN HOŞ...
ELLERİNE SAĞLIK...
Şükran dedi ki…
valla ben de seninkilere bayılıyorum,görüntüler şahane..hele ki benim gibi yemek yemeyi yapmayı sevene göre...ah ....ah olsa da yesek hani;)

Bu blogdaki popüler yayınlar

O o bir Türklerin Emile Zola'sı, O..o bir müzmin bekar , O kadın naturalisti...

*18 Ağustos 1864 doğumludur.Babasından etkilenmemiştir.annesine ise çok düşkündür. Annesi o dört yaşındayken veremden ölmüş ,bunun üzerine teyzesinin evine Aksaray'a yerleşmiştir. *Annesinin veremden ölmesiyle beraber evhamlı biri olur.Hatta Ahmet Mithat Efendi'nin kızını kendisiyle evlendirme teklifini nazikçe reddeder ve ömrü süresince evlenmez.Refik Ahmet Sevengil'in neden evlenmiyorsunuz sorusuna odasında bir nefese dahi tahammül edemediğini ,sinirli olacağını hatta bu sebeple misafirlikte bile kalmadığını dile getirmiştir. *Kadınların arasında uzun yıllar yaşadığı için onlardan etkilenmesi şüphesiz.Örgü ve tentene örmesi,reçel pişirmesi,evini bir kadın gibi titizce temizlemesi onun bu yönünü doğrular. *Sanat için sanat mantığından ziyade sanat toplum için yapılır görüşünü savunmuştur.Türklerin Emile Zola'sı diye bilinir öğretisel naturalizm akımında.'Deneysel Roman' Sadece belli bir kesimi anlatmaktansa halkın günlük hayatı üzerine yazmayı hedefle

Güzel İnsanlar Biriktirmişim,

Bugün bir huysuzluk vardı üzerimde.Gece de uyuyamamışım.Sabah gözümü bankanın mesajıyla açtım.Sağolsunlar,bugün şerefine,alışveriş edeceğim noktalardan ne alırsam üç katı fazla puan vereceklermiş.Ben ise ihtiyacım olmadıkça alışveriş etmeyi seven bir tip olmadığımdan bu mesaj bana yaramadı.Sağolsunlar yine de sağır sultandan önce doğum günümü kutlama lütfunda bulundular. Annem bugün  benim için  hazırlık yaparken  neli pasta  istediğimi sordu.Ben de beş karış suratla yapmamasını söyledim.Dedim ya ,doğum günüm benim için tam bir mutluluk kaynağı değil.Hatırlanmak,kutlanmak güzel şeyler.Sadece yanağıma iki öpücük ve seni seviyorum demeleri yeterli...Yoksa insanların benim için yorulmalarını istemiyorum.Hele hele oruçluyken...Ama annem bu...Koca kazık olmama rağmen tüm gününü mutfakta geçirme pahasına da olsa birbirinden leziz 4 çeşit yemeği yetiştirdi,üzerine bu moloz yığını düşmüş gibi duran bezmin bir kıza doğum günü pastası yaptı.Masayı da kurdu bir güzel...Gık bile demedi..Öyle

Cemal Süreya ,Keyif Sanat Kahvesi'nde

Camında Turgut Uyar'ın Göğe Bakma Durağı şiiri yazılıdır.Uşak'ın farklı ,özgün ,kültür sanat çalışmalarının  yapıldığı ,sahiplerinin de sıcak ,sanatsever oldukları aşikar;) Keyif Sanat Kahvesi'nde şiir okuma akşamlarımız başladı malum.Ben tabi ara ara kaçak olsam da ,her gittiğimde aldığım keyfi size anlatamam. Şiiri bu akşamlar sayesinde sevdiğimi itiraf etmeliyim.Bazı zaman ruhsuz okuyan arkadaşlarımın okumasından keyif almasam da ,onların şiire karşı duyarlılığı ,zaman geçtikçe okumalarında çaba sarfettiklerini görünce,bu tür ince şeylere önem verdiklerini  düşününce mutluluğum artıyor aslında.Bu yüzden bu açıdan bakınca tahammül edebiliyorum. düşünün,önceden şiir yazıp şiir okumayan,bildiği şiir ikiyi geçmeyen kişiyken şimdi başka şairler tanımak için çaba sarfediyor,sevdiğim şairlerin kitabını bizzat alıyorum. Ama şiir yazmıyorum artık !!! Boyumun ölçüsünü aldım,şiir yazmak ne kadar kolay görünse de zor zanaat ,bunun farkına vardım:-))) Sanırım iyi de o