Ana içeriğe atla

Bayramın içine gazete kupürü düştü ,iyi mi :)





Bir koleksiyoner gibi çalışıyorum çoğu zaman.Gazetede gördüğüm bir köşe yazısını,beğendiğim veya beğenmediğim bir kişinin röportajını ,ilginç geliyorsa,bakış açısını yansıtıp üzerine sayfalarca makale döktürebilecek arı kovanına çomak sokan ,benim fikrim bu ,isteyen kabul etsin,etmeyen eyvallah diyen yazılara şapka çıkartır,onları arşivime koyarım.Bu yüzden evimde bir düzine ordan burdan kırpılmış haber,röportaj,karikatür,şiir,resim ,kitap yazısı aklınıza ne geliyorsa biraz biraz mevcuttur.Bu alışkanlığım nerdeyse ortaokuldan bu yana vardır.Ben her sene olmasa da iki senede bir dolabımda yığılı duran bu arşiv koleksiyonunu her sene temizlerim.O an çok beğendiğim bir şey  iki sene sonra bana cazip gelmiyorsa artık arşivden taşınma zamanı da geliyor geçiyordur bile.Bazıları da var ki senelere meydan okuyor....




Çetin Altan bir köşe yazısında "Her sene o senenin gazetesinden mutlaka bir tanesini dosyanızda tutun.Birikip de çoğaldığında geriye baktığınızda nelerin değişmiş olduğunu göreceksiniz " dediğinde ben çoktan bu koleksiyonu yapmaya başlamış,tarihe notlar düşmeye başlamıştım kendimce. Şeytanın Gör Dediği başlığıyla sabah gazetesinde yazıyordu.Bir zaman Milliyete geçti.Ben onun yazılarını gerçekten çok beğenirdim.Hatta zaman içerisinde gazetesindeki köşe yazılarını topladığı aynı isimli kitap çıkarmıştı.Keyifle okumuştum.



Yine böyle arşivler arasına sıkıştırmak istediğim ama hep o temizleme aşamasının gelmediği bugünlerde elime Can Gürzap'ın yakın tarihli röportajı geçti elime.26 Mayıs 2012 Habertürk Gazetesi'nde "Şehir tiyatrosu ve Devlet Tiyatrosu'nun özelleştirilmesi  " üzerine Ece Saruhan ile röportaj yapılmış.Bu kitap da ,o konunun gündemde en sıcak olduğu zamanlarda çıkması tesadüfünü yaşıyor.Ünlü sanatçı Ece Saruhan'ın "ÖZELLİKLE Mİ BU DÖNEMDE PİYASAYA SÜRÜYORSUNUZ " sorusuna "Hayır ,denk geldi.Çeşitli dönemlerde Devlet Tiyatrosu'nun yaşadığı sorunlar beni çok üzdü......Herkes Devlet Tiyatrosu'nun ne olduğunu bilsin diye,belgelere dayanarak bu kitabı kaleme aldım." şeklinde cevap veriyor.Kitabın ismi PERDE ARKASINDAN-DEVLET TİYATROSU GERÇEĞİ .Remzi Kitabevi'nden çıkmış.
Arşive koymak için bir kenarda beklettiğim bu yazı ,üzerinden ne uzun ne kısa bir süre geçmesine rağmen ,konu şu an sıcaklığını kaybetmişken beni dürttü.Aslında bu dürtü ,kendi içimde aradığım bir sorunun cevabıydı.Ve...bu cevabı Can Gürzap vermişti.

Ekibimde olan arkadaşlarım "nedenmiş,neden özelleştirilmesin'miş" derken ben kendimce bir şeyler söylüyordum filan ama ...Yeterli gelmiyordu.Eksikti yani,içini dolduramıyordum. Ben diyordum ki " özel tiyatrolar ancak kendini kalkındırıyor.Olacak olsa bile bilet paraları pahalı , diyordum.Televizyon,bilgisayar,playstation,AVM'lerde eğlence parkı,ekonomik yetersizlikler,ulaşım zorluğu  şu,bu varken,zaten bir avuç insanımız Devlet Tiyatrosu'na bari gideyim ,çocuğumu götüreyim derken,  diğer türlü artık o bir avuç insanı da kaybedeceğiz.Tiyatro sadece yüksek sosyetenin,elit tabakanın,burjuvazinin katılabileceği etkinlik olacak.(!) Derken.....Hooppp karşımda ayrı bir sav...Ben düşüncemde çok da haksız değilim ama onu ekarte edecek,onun zeytinyağı gibi su yüzüne çıkıp onunla âşık atabileceğim durum yok.Çünkü ben başta denerim ;yani nasıl olsa beni anlamaz ,sallamaz demem,denerim.Baktım olmuyor.Susarım.Cahile bir şey söylesen tamam der de,okumuş adama dev de desen,hörgücüne laf etmiş deve gibi silkinir.
İşte röportajda bu yüzden anlatmak istediklerime cuk oturdu:-)

CAN GÜRZAP :

......Devlet tiyatrosu'nun bir yasası vardır ,özgürlüğü olmalıdır.Bugüne kadar siyasilerin çoğu Devlet Tiyatrosu'na el attı.Kültür bakanları nedense Devlet Tiyatrosu'nu çok sever.Bale veya operadan herkes anlamaz ama herkesin hayatında tiyatro vardır.En azından ilkokulda müsamereye çıkılmıştır.Bu nedenle HERKES TİYATROYU BİLDİĞİNİ ZANNEDER.Oysa tiyatroyu bilmek kolay değildir..................

....eğer özelleştirirlerse bitirirler tiyatroyu! En az 60-70 ütrk yazarının oyunları oynanamaz,koca bir tiyatro tarihini gömerler !Dünyanın hiçbir yerinde sanata dokunulmamıştır.Devlet,kültür ve sanat ortamını hazırlar.Dikte etmez,ısmarlamaz!Ismarlamayla,dikteyle sanat olmaz!Olsa,Hitler ve Stalin zamanında olurdu.Kimse sahnede kendi ideolojisini methedemez!Nasıl özelleştireceksin tiyatroyu ?Ben özel tiyatro açtım,battım.DEVLET TİYATROSU KAPANIRSA,HİÇBİR ÖZEL TİYATRO 30-40 KİŞİLİK OYUN OYNAMAZ! niye alsın ki bu riski,o kadar insanın sorumluluğunu! Batmamak için 4-5 kişilik oyunlar oynar.Hiçbir özel tiyatroya, "Sen Devlet Tiyatrosunun görevini yapacaksın " diyemezsin ! Devlet tiyatrosu'nun atölyeleri Avrupa'nın en büyük atölyeleridir.

MEVCUT ANAYASADA SORUN YOK MU PEKİ ?

Elbette var.Ben 30 senedir söylüyorum ; memurdan sanatçı olmaz ! 1949 yılının kanunu bu ! O zamandan bu zamana kadar neler değişti Türkiye'de !Sanatçı ne memurdur ne de işçi !Sanatçı sanatçıdır ! Şu anda kadro kapalı diye Ankara'da ve İstanbul'da imtihan açılmıyor.Genç kız ve genç erkek yok Devlet Tiyatrosu'nda !Bu açığı dışarıdan konservatuar mezunlarını alarak kapamaya çalışıyorlar .Onlara da 30-40 lira veriyolrlar.Boğaz tokluğuna çalışıyor bu gençler ! Günah değil mi ?Oysa aralarında çok yetenekliler var.Türk tiyatrosunun geleceği onlara emanet !Kimse gençleri görmezden gelemez!Mevcut durumları zarar görmesin diye bu tabloya kayıtsız kalanları anlayamıyorum !..................Bir kısım entellektüel de bilmeden veryansın ediyor..............Mevcut yasa kuruluşunda çok iyiydi ama aradan 60 yıl geçti,değişmeli. Bugüne kadar çok konuşuldu bu değişim ama gerçekleşmedi. Ancak değişimin yolu özelleştirme olmaz ! Özelleştirme demek tiyatroyu kapatmak demektir!Dünyada bunun örneği yoktur. Bir ödenekli tiyatro ,kapatılamaz.   

BAŞBAKAN, " DEVLET TİYATROSU'NA HARCANAN PARA 140 MİLYON LİRA, GELİR 4 MİLYON LİRA " DEDİ .DEVLET TİYATROSUNUN AMACI DEVLETE PARA KAZANDIRMAK MIDIR,TOPLUMA DAHA İYİ PARA KAZANDIRMAK MI?

Elbette ikincisi ! Para kazanmıyormuş ; kazanmayacak tabi ! Milli Eğitim ya da Diyanet kazanıyor mu ?Tiyatroda öğrendiklerini okulda öğrenemezsin ! Sanatı, "Sizin sanat,bizim sanat "diye ayıramazsın !Bu hayatta herşeyden önce adam olacaksın !Adam da,kültürle yetişir.Okuldan önce kültür gelir !Adam olmak için beyninde vitamin olması şart ! Sanat beynin vitaminidir!Başta da tiyatro ! TİYATRODA ÖĞRENDİKLERİNİ HİÇBİR YERDE ÖĞRENEMEZSİN ! 


 Arasa sırada marketlerde az satılan bazı kitapları promosyon sepetine koymuşlar.Ben de illa ki bakarım o sepetlere.Çünkü çoğu insanın almaya tamah etmediği ,nice güzel kitaplar edinmişimdir o sepetten ben.Hakikaten de içinden bazen öyle bir kitap çıkar ki,sanırsın altın buldum ! Arnold Wesker'ın tiyatro oyun kitabını ordan bulmuştum mesela.Kökler oyunu benim konservatuarda seçme tiradımdı.Ah ah !
Neyse yine böyle bir karıştırma anında geçen gün Sedef Kabaş'ın 41 Kadın Öykü -İpek Dokulu Başarılar kitabını gördüm promosyon sepetinde.Hemen kaptım tabi ben.Çünkü aynı kitabı kütüphanenin listesine de almıştım.Kitap gelmişti.Ama ben bir türlü okuyamamıştım.
Bir de söyleşi içerikli kitapları,yayınları hep sevmiş,kütüphanemde olmasını istemiş,beğendiğim veya merak ettiğim yazarların hayat görüşünü,ne yaptıklarını merak ettiğim için önce onları okurum.Hatta şimdiye dek o yazarın eserlerini  okumadıysam bile okumaya başlamam için bir sebep oluşturur bazıları.Bazı yazarı da daha çok tanır,hayran olurum mesela.Bazısı ise gözünde büyüttüğün,medyada popülerleştiği kadar değilmiş mesela !

İpek Dokulu Başarılar kitabını aldım ben.Bu aralar da öyle romandır,incelemedir,felesefe ,roman gibi ağır içerikli ve bütünsel kitapları okuyamadığım için bu kitap işime geldi bir anda bugünlerde hele. Çünkü içinde 41 kadın var.Her bir boş anımda birini okusam bir taşta iki kuş eder değil mi? Önce en çok merak ettiklerimi okudum.Meral Okay,Hümeyra,Bahar Korçan.....Zeynep Tanbay.




Hiç duydunuz mu?Kendisi çok ünlü bir dansçı.Uzun boylusun diyerek sen bale yapamazsın,boşuna vakit kaybı dedikleri kız harikalar yatarıyor seneler sonra...Ben ilk kez duydum.Uzun boylu bir dansçı olduğu için ilgimi çekti söyleşi.
Bu kadını okurken bir soruya verdiği cevap Can Gürzap 'in anlatmak istediği konuya değiniyordu.Okudukça bahsettiği gerçeği, ne kadar gözardı ettiğimi vurguluyordu Zeynep Tanbay.Tabi bu arada kendi girişimlerine de değiniyor :

............Devlet bütçesinde dans çok Türkiye'de.Ankara Devlet Opera Balesi,İstanbul Devlet Opera Balesi,Antalya,İzmir ;ama özel bir topluluk hemen hemen hiç yok.(2.bsk.Nisan 2007)

Şurası bence çok önemli :

GENÇ DANSÇILARIN KENDİNİ GÖSTERME ŞANSI NE KADAR ?

"Devletin bünyesinde olduğu için sistem tıkanık.Konservatuarda öğrenci yetişiyor,mezun oluyor,nereye girecek,Devlet Balesi'ne .Fakat Devlet Balesi kadrosu tıkanmış;çünkü kimse emekli olmak istemiyor,herkes ısrarla kadrosunda kalıyor.Yeni gelen taze kanlar içeri giremiyor.Bu arada mesela sahnede hiç rol almayan,sadece kantinde sigara çay içip maaşını alanlar var.Konservatuardan gelen öğrenciler sahnede kullanılıyorlar ama onlara kadro çıkmıyor.Hâlâ anne babalarıyla yaşayıp,düşük bir maaşla geçinmek zorunda kalıyorlar.Bu haksızlık.Dünyanın her yerinde bu tip büyük kurumlarda  belirli bir yaşta mecburi emeklilik vardır;ama emekli oldu diye onlar çöpe atılmaz.Önemli bir başdansçıysa,konuk olarak orada dans etmeye devam eder."

Ne kadar doğru söylüyor aslında!Görsel sanatlar içinde en bilineni biliyorsunuz,tiyatro,opera,bale ve sinemadır.Biz bu yolu gidiyor olsaydık zaten şimdiye kadar şu an özelleştirme mevzularını bile konuşmayacaktık.Zaten ülke olarak ya yağa batırırız çözüm çözüm derken ya da tam bal yaparız bir süre bay-an.Sorun şu an sadece tiyaroda mı sanırsınız,aynı kısır döngü görsel sanatların alanları için geçerlidir.Bugün bana,yarın sana !

Sanatı geçtim;öğretmenlik yaşı geçmiş, (!)antik dönemini tamamlamış,dar zihniyetli öğretmenler bile kadroların çoğunu işgal ediyorlar.(Bu konu aslında yukarı tükürsem bıyık,aşağı tükürsem sakal ,ikilemine tâbi )
Sanırım Türkiye'de sorunlar,"Birimiz Hepimiz,Hepimiz Birimiz için " sözü insanların birbirine kardeşçe sarılması yerine , sorunların savunmasını yapar hale geldi..... Sanatlar birbirine bağlıdır,bir sanatta diğer tüm sanat dallarını da kullanırsın mesela.Bir zincir koptu mu ,ikinci zinciri bağlayan için bir neden yoktur zira...

*****

İşte Benim bayramım bu düşüncelerle geçti.Bir yandan bayramlaşmalar,diğer gün bayram ziyaretleri,bir yandan mutlu haberler derken....Bayram nasıl geldiii geçti anlamadım.

Ben de deliye hergün bayram sözüne karşılık ve her yazanın içinde bir kuple delinin yaşadığını varsayarak ;

BAYRAMINIZ KUTLU OLSUNNNNNNN;AĞZINIZ TATLANSIN,ÇOK TATLI YEMEKTEN İÇİNİZ BAYMASIN.HAYAT DA BÖYLE YA ,ÇOK MUTLULUK ,ÇOK RAHAT BATAR İNSANA...İŞTE ÖYLE BATMASIN :-))

Yorumlar

deeptone dedi ki…
bi yazı eklemişsin ya.
senin blogunda ekledin sandım.
yekta kopanın blogu imiş.
ona yorum yaptım sana yaptığımı sanarak iyi mi.
:)
şöyle demiştim.
"sen yazdın sandım. okurum kitabı. tunalı otelde çook kaldım.".
:)
deeptone dedi ki…
hihi ben de böle dosyalıyorum herşeyi. atıp kurtulmak lazım ama. çok baskı yapıyor insana. kutukutu dosyalar.
:)

Bu blogdaki popüler yayınlar

O o bir Türklerin Emile Zola'sı, O..o bir müzmin bekar , O kadın naturalisti...

*18 Ağustos 1864 doğumludur.Babasından etkilenmemiştir.annesine ise çok düşkündür. Annesi o dört yaşındayken veremden ölmüş ,bunun üzerine teyzesinin evine Aksaray'a yerleşmiştir. *Annesinin veremden ölmesiyle beraber evhamlı biri olur.Hatta Ahmet Mithat Efendi'nin kızını kendisiyle evlendirme teklifini nazikçe reddeder ve ömrü süresince evlenmez.Refik Ahmet Sevengil'in neden evlenmiyorsunuz sorusuna odasında bir nefese dahi tahammül edemediğini ,sinirli olacağını hatta bu sebeple misafirlikte bile kalmadığını dile getirmiştir. *Kadınların arasında uzun yıllar yaşadığı için onlardan etkilenmesi şüphesiz.Örgü ve tentene örmesi,reçel pişirmesi,evini bir kadın gibi titizce temizlemesi onun bu yönünü doğrular. *Sanat için sanat mantığından ziyade sanat toplum için yapılır görüşünü savunmuştur.Türklerin Emile Zola'sı diye bilinir öğretisel naturalizm akımında.'Deneysel Roman' Sadece belli bir kesimi anlatmaktansa halkın günlük hayatı üzerine yazmayı hedefle

Güzel İnsanlar Biriktirmişim,

Bugün bir huysuzluk vardı üzerimde.Gece de uyuyamamışım.Sabah gözümü bankanın mesajıyla açtım.Sağolsunlar,bugün şerefine,alışveriş edeceğim noktalardan ne alırsam üç katı fazla puan vereceklermiş.Ben ise ihtiyacım olmadıkça alışveriş etmeyi seven bir tip olmadığımdan bu mesaj bana yaramadı.Sağolsunlar yine de sağır sultandan önce doğum günümü kutlama lütfunda bulundular. Annem bugün  benim için  hazırlık yaparken  neli pasta  istediğimi sordu.Ben de beş karış suratla yapmamasını söyledim.Dedim ya ,doğum günüm benim için tam bir mutluluk kaynağı değil.Hatırlanmak,kutlanmak güzel şeyler.Sadece yanağıma iki öpücük ve seni seviyorum demeleri yeterli...Yoksa insanların benim için yorulmalarını istemiyorum.Hele hele oruçluyken...Ama annem bu...Koca kazık olmama rağmen tüm gününü mutfakta geçirme pahasına da olsa birbirinden leziz 4 çeşit yemeği yetiştirdi,üzerine bu moloz yığını düşmüş gibi duran bezmin bir kıza doğum günü pastası yaptı.Masayı da kurdu bir güzel...Gık bile demedi..Öyle

Cemal Süreya ,Keyif Sanat Kahvesi'nde

Camında Turgut Uyar'ın Göğe Bakma Durağı şiiri yazılıdır.Uşak'ın farklı ,özgün ,kültür sanat çalışmalarının  yapıldığı ,sahiplerinin de sıcak ,sanatsever oldukları aşikar;) Keyif Sanat Kahvesi'nde şiir okuma akşamlarımız başladı malum.Ben tabi ara ara kaçak olsam da ,her gittiğimde aldığım keyfi size anlatamam. Şiiri bu akşamlar sayesinde sevdiğimi itiraf etmeliyim.Bazı zaman ruhsuz okuyan arkadaşlarımın okumasından keyif almasam da ,onların şiire karşı duyarlılığı ,zaman geçtikçe okumalarında çaba sarfettiklerini görünce,bu tür ince şeylere önem verdiklerini  düşününce mutluluğum artıyor aslında.Bu yüzden bu açıdan bakınca tahammül edebiliyorum. düşünün,önceden şiir yazıp şiir okumayan,bildiği şiir ikiyi geçmeyen kişiyken şimdi başka şairler tanımak için çaba sarfediyor,sevdiğim şairlerin kitabını bizzat alıyorum. Ama şiir yazmıyorum artık !!! Boyumun ölçüsünü aldım,şiir yazmak ne kadar kolay görünse de zor zanaat ,bunun farkına vardım:-))) Sanırım iyi de o