Ana içeriğe atla

Yoyo Topuyla Oynuyorum Bugünlerde de


Hayat bir yoyo topu gibi..Bir zaman hayatından çıkan insanlar bir gün bir bakıyorsun tekrar hayatına girivermiş....Sanırım pişman oldu,o da benim gibi üzüldü sanıyorsun bir bakıyorsun yanına çıkarı için gelmiş.Çünkü biliyor senin yüreğinin hala dostçul yürekle çarptığını. 
Bir başkası da gerçekten seni tekrar kazanmak istiyor.Söylediği sözlerin hareketlerin farkında.Diğerini affedebiliyorsa yüreğim ,bunu da haydi haydı affeder diyor...Çünkü benim de hatalarım var,haksızlığım var...

Hayat bir yoyo topu gibi. Gidiyoooor sonra geliyor...

bazen içimdekiler konuşmasa da bir başkası anlatıyor seni.Kendimi övmüş gibi mahcup oluyorum sonra.

Hayat bir yoyo topu gibi...Çarpıyoooooor ,sonra heyecanla geliyor....

Sevgi her kırgınlığın ilacı...Ben sevmeyi seviyorum...İçtenlikle sevme sevilme dileğiyle...

Ville Valo & Natalie Avelon - Summer Wine





Yorumlar

Unknown dedi ki…
"ben sevmeyi seviyorum"
işte işin özü bu.başkaları seninle ilgili övgü dolu sözler söylüyorsa bundan utanmamalı sebebini yukarıdaki o cümlede aramalısın:)
Unknown dedi ki…
"Hayat bir yoyo topu gibi" ne güzel bir benzetme olmuş... :)

Benim bu tanıma uyan bir arkadaşım var ama başka açıdan... Üniversitede birlikte olmamıza rağmen sonrasında çok uzak kaldık mesafe olarak ama ne zaman bir araya gelsek hep aynı sıcaklığı yaşarız. Yoyo gibiyiz aslında bir uzaklaşıyoruz 2-3 yıl görüşemiyoruz sonra bi görüşüyoruz bakıyorum her şey aynı :)
Şükran dedi ki…
ebrucum,
teşekkür ederim.Tabi insan o sözleri duyduğu için onur duyuyor.Ama ben böyle şeyler söylenince çok mahcup oluyorum.Benimle çok vakit geçirmeyen insanın hakkımda bu denli olumlu intiba oluşturması hem şaşırtıyor hem gururumu okşuyor bir yandan da ne kadar bu sözlere layık bir insanım diye düşündürtüyor.:)

Ne güzel denizin yıldızı,
böyle insanlar herkesin çevresinde olmalı.Sevgi ,mesafe dinlemez...

Bu blogdaki popüler yayınlar

O o bir Türklerin Emile Zola'sı, O..o bir müzmin bekar , O kadın naturalisti...

*18 Ağustos 1864 doğumludur.Babasından etkilenmemiştir.annesine ise çok düşkündür. Annesi o dört yaşındayken veremden ölmüş ,bunun üzerine teyzesinin evine Aksaray'a yerleşmiştir. *Annesinin veremden ölmesiyle beraber evhamlı biri olur.Hatta Ahmet Mithat Efendi'nin kızını kendisiyle evlendirme teklifini nazikçe reddeder ve ömrü süresince evlenmez.Refik Ahmet Sevengil'in neden evlenmiyorsunuz sorusuna odasında bir nefese dahi tahammül edemediğini ,sinirli olacağını hatta bu sebeple misafirlikte bile kalmadığını dile getirmiştir. *Kadınların arasında uzun yıllar yaşadığı için onlardan etkilenmesi şüphesiz.Örgü ve tentene örmesi,reçel pişirmesi,evini bir kadın gibi titizce temizlemesi onun bu yönünü doğrular. *Sanat için sanat mantığından ziyade sanat toplum için yapılır görüşünü savunmuştur.Türklerin Emile Zola'sı diye bilinir öğretisel naturalizm akımında.'Deneysel Roman' Sadece belli bir kesimi anlatmaktansa halkın günlük hayatı üzerine yazmayı hedefle

Güzel İnsanlar Biriktirmişim,

Bugün bir huysuzluk vardı üzerimde.Gece de uyuyamamışım.Sabah gözümü bankanın mesajıyla açtım.Sağolsunlar,bugün şerefine,alışveriş edeceğim noktalardan ne alırsam üç katı fazla puan vereceklermiş.Ben ise ihtiyacım olmadıkça alışveriş etmeyi seven bir tip olmadığımdan bu mesaj bana yaramadı.Sağolsunlar yine de sağır sultandan önce doğum günümü kutlama lütfunda bulundular. Annem bugün  benim için  hazırlık yaparken  neli pasta  istediğimi sordu.Ben de beş karış suratla yapmamasını söyledim.Dedim ya ,doğum günüm benim için tam bir mutluluk kaynağı değil.Hatırlanmak,kutlanmak güzel şeyler.Sadece yanağıma iki öpücük ve seni seviyorum demeleri yeterli...Yoksa insanların benim için yorulmalarını istemiyorum.Hele hele oruçluyken...Ama annem bu...Koca kazık olmama rağmen tüm gününü mutfakta geçirme pahasına da olsa birbirinden leziz 4 çeşit yemeği yetiştirdi,üzerine bu moloz yığını düşmüş gibi duran bezmin bir kıza doğum günü pastası yaptı.Masayı da kurdu bir güzel...Gık bile demedi..Öyle

'21 Aralık Blog Coşması

Herkese merhaba, İyisiniz hoşsunuz afiyettesiniz inşallah. Günlerden bu yana 21 Aralık furyası sürüp gidiyordu.O da bitti gitti.Maya takivimine göre on yıl önce de kıyamet oluyordu zaten.Yine bir şey olmadı.Delinin biri kuyuya bir taş attı ,medya da bunu alladı dalladı süsledi püsledi bir alamet-i farika şekline dönüştürdü. Aklıma şimdi Hüseyin Rahmi Gürpınar geldi Kuyruklu Yıldız Altında İzdivaç.Bilen bilir kuyruklu yıldızın  günlük hayatta insanların arasında nasıl rivayetlere yol açtığını yansıtıyordu bu romanında, yazar. Aynı mesele, yine benzer konuşmalar arasında geçmiyor mu şimdi... Hay Allah ,hiç mi değişmeyiz kardeşim,hiç mi :) Bu arada Şirince'de şaraplar ucuzlamış  ve bu kez yerli turistler sarmış Şirince meydanını...Hani ilk Şirince etkilenecekti ya bu 21 Aralık kehanetinden:)    Ah bu Mayalar..Mayalarrrr...Neyse burdan hareketle bugünlerde dolaşan bir mimi yazmak istedim ben.Ebru'yu ziyaretim sırasında yorum yapıp seve seve bu mimi cevaplama kara