Coğrafya derslerinden kesik kesik hatırlarım.Belki yanlış bile hatırlıyorumdur .
Alize rüzgarlarının yol açtığı med cezir olayı gibiyim.
Levent Yüksel'in sesinden damla damlaya tınlayan Med Cezir gibi de...
Fırtınam felaketim hasretim /sevdikçe sevesim geliyor
Med cezir denilince şimdi, lisedeki hocalarımın med ceziri anlatmadaki beceriksizliğini duyuyorum kulağımda. Bir de içinde bulunduğum şu anki durumum aklıma geliyor.
İçim ürperiyor,sanki ben hep böyle hissedecekmişim gibi geliyor.Hayatım hep karışık,içimde koca bir dünyanın kirletip bırakıverdiği bir dolu bulaşık...Ve ben o bulaşıkları yıkamada son derece hassas ve uyuz denilecek noktadayım.
Sonra...Sonra Med Cezir deyince kuzenim Ebru ablamın güzelim düğünü geliyor aklıma.Düğün şarkısı Levent Yüksel'in Med Cezir'i...İşte o an gülümseyebiliyorum bu coğrafik terime...
İyi ki bu şarkıyı seçmiş düğünde.Yoksa bu şarkı kafamda hep depresif bir şarkı olarak mimlenecekti.
****
Aylar öncesinde evimize bir misafir gelmişti.
Sabah Türk kahvelesi içerdik beraber.Halbuki misafirimizin türk kahvesi içme alışkanlığı bile yoktu.Sonra Zeki müren şarkılarını çınlattık.Mest oldu misafirimiz.Annemle başbaşa yaptığımız kaçamaklara onu da ortak etmiştik.
Gel zaman git zaman misafirimiz artık evin parçası olmaya başladı.Her ailede olduğu gibi kavgalı ,gürültülü anlarımıza o da ortak olmuştu..Olmuştu olmasına da bazen olaylarımıza sebep olduğu bile oluyordu.Heyheylerimiz geliveriyor esip gürleyiveriyorduk sonra bir saat sonra tekrar barışıyorduk.
Sabah ilacını verip kahvaltısını yapıp yapmadığını görmek,sabahları kahve içme keyifimiz olması,gün içinde ;Zeki Müren'den şarkılar dinlemek,akşamüstü olunca kavuşturanları izlemek ,işten gelince ona takılmadan etmemek günlük hayatın rutin şeklini almış meğer .
Alışmışız...Dile kolay 10 ay bu huysuz ve tatlı kadın kendine bizi alıştırmış.
-Bebek gibi oldun artık
-naha da öyle,bebek gibi oldum ben.
-Çocuk oldun sen artık
-Doğru söylüyosun,çocuk oldum.yaşlanınca insan çocuklaşırmış.Doğru!
-Şaştın sen artık
-Şaştım kızım,pek sevimsiz oldum ben ,diyen babaanneme alışmışım meğer...
- Akşama daha iyi olacaksın,anlaştık mı babaanne?
- Anlaştık deyip başını uysal ,küçük bir kız çocuğu gibi sallayan, gözlerini gözlerime diken bu kadını herşeye rağmen seviyorum.....
Gençliğini çok merak ederdim babaaanemin.Geçen evinde gördüğüm fotoğrafında genç ve toplu halini görünce gözümün önünden koca seneler geçti.
Dün gece yanı başındaydım.Saçlarını okşamıştım.Uyumuyordu.Uyusun ,uykusu gelsin diye beyaz saçlarını okşadım. Evimize döneceğiz,gideceğiz diye uyumadı.O da benim saçlarımı okşadı,maviş gözleriyle bana bakarken...
Hayatın sonu,geride kalacaklar için de zor.Geride kalmak büyük sınav.
Bunu abimde çok acı ,
dedemde,büyükaneaneannemde içimde bir eziklikle ,
babaannemde olgunlaşmış bir tevekkülle kabul etmek durumunda kalıyorum....
****
Hayatın bana öğrettiği :
Hayat verir,hayat alır.
Doğduğumuza inanıyoruz da,öldüğümüze neden inanmıyoruz !!
Annem böyle der.
Her zamanki gibi haklısın anne !!!
****
"Kimler geldi neler neler istediler
Hepsi de bu dünyayı terkedip gittiler
Sen hiç gitmeyecek gibisin değil mi
Yo,o gidenler de senin gibiydiler"
Yıllar içerisinde küçük bir cüzdanda altında amcamın adı yazıyordu bu şiirin altında,hep de onun ismiyle hatırladım :HAKKI KARAHAN
Bu şiir ne kadar ÖMER HAYYAM 'ın da olsa bu şiiri ben hep amcamın ismiyle okuduğum için öyle aklımda kaldı.Ömer Hayyam'ın daha nice güzel şiiri,rubailerinin yanında bunun sözü olacak değil ya;)
İçimde hissettiğim ve düşündüklerim, hatırladıklarım şimdi bir med cezir...Siz neresinden tutarsanız öyle anlayın benim med-cezirimi....
Söz bitti. Nokta>
Yorumlar