Ana içeriğe atla

2.Bölüm : Panorama Defterinde Ben


İlkokul yıllarımdan bu yana fotoğraflarımı derleyip topluyorum.Ne kadar değişmişim.İlkokulda 'cüce'diyorlardı bana.Şimdi gülüp geçiyorum.Çünkü şimdi tam tersiyim.Ne kadar çok değişmişim.Şimdi ki halim defterde bile yerini al madı.
Laf aramızda bir zamanlar kendimi pek de güzel bulmazdım ben.Ama yıllar geçtikçe ben değiştim,hayata duruşum değişti,çevremdeki insanlar bile değişti.
Bir baktım ki,geriye meğer ne çok basamak çıkmışım arkamda derin bir uçurum sanki...
Fotoğrafta da zaten ilkokul yıllarım,ortaokul yıllarım,lise günlerimdeki halim,konservatuar sınavı giriş halim,iş yaşamına giriş halim....Hepsi çınar yaprağının baskısında minyatür gibi kaldılar.

Cin Ali'lere bir ara çok taktım ben.Habire Cin Ali çeşitlemeleri yapıyordum ben. Sonra bir gün Cin Ali figürleriyle günlük uğraşılarımı yazdım,çizdim,boyadım.
Ne yaparım?Ne severim?Nerelere giderim?Ben demek hangi mekanlar demek?
Bu soruların yanıtını Cin Ali karikatürleriyle resmetttim defterime.

Bir dönem değil hatta uzun bir dönem kütüphanede çalıştım.Hem gönüllü hem çalışan olarak.Dewey sınıflandırmasını iyi bilir,kitapları tasniflerim.Bu işi abartıp kendi kitaplarım arasında da küçük bir teşkilat kurdum.Bu yüzden Cin Ali resimlerim arasında kütüphane rafı görünüyor.

Tam benlik bir cümle.Bu cümle Bir sinema filminin gazete ilan resmiydi.Görünce hemen panorama defterinde yerini aldı.Her insan bir film,her hayat bir film Biz bu insanları ve hayatı seviyoruz,  bile denebilirdi hatta !!!

Tamam kabul ediyorum,günümüzde pek mektuplaşma kalmadı.Zarflar ancak fatura ya da banka bildirim ekstresi halinde geliyor adresimize .Ama ben bu geleneği yılda bir kez de olsa sürdürenlerden biriyim.

Mektup yazmayı severim.Mektup yolu beklemek de heyecanlı olur.Yazdığım mektup da öyle bir sayfa değildir.Yazdıkça yazasım gelir.İşte böyle özel bir anı da hemen defterimde yer alır.
İstanbul,Mersin yazışmaları... 


Zaman zaman oturduğum cadde güzergahında karpostal satan üniversiteli arkadaşlar oluyor.
Neden bilmem alnımda mı yazıyor bilmem,şap diye yapışırlar hemen.Nerden biliyorlar karpostallara hayır diyemeyeceğimi..Alırım ben de ...

Monet daha çok doğayı resmeder ,severim bana biraz romantik bir sanatçı gibi gelir.
Monet bana gücenmesin ama ben laf aramızda Chagall,Matisse,Salvador Dali resimlerini beğeniyor,kendime daha yakın buluyorum.

D&R'a uğradığımda kitaplar ve dergiler dışında ayrılamadığım yer varsa o da Karpostal ve zarfların olduğu bölümdür...



Bir ara güzide şehrimizde Assortie mağazası açılmıştı.Aradığım herşeyi orda buluyordum.Biraz fiyatı tuzluydu  ama allah var aldığım herşey  içime siniyordu.İşte öyle bir alışverişte mor bir zarfın içinde faturayı içine iliştirivermişlerdi.Ben de ona böyle bir düzenleme yaptım.İçine de kuru bir gül koyup sarı gülün kontrast oluşturduğu kombinle soluk benizli fotoğrafımı böylece defterimde değerlendirmiştim.

Peki şimdi ne mi oldu mağazaya ; kapandı .Ben de o günden bu yana şehrimde bir başka büjiteri dükkanından alışveriş yapmadım onda yaptığım kadar. Kapandığında çok üzüldüğümü itiraf ediyorum !




Serpil diye bir arkadaşımla  geçirdiğimiz güzel bir günden anı.Parkta oturmuş çınar ağacının yaprağına tarih yazmıştık.Baktım sonra yaprak bozuluyor.Ben de yaprak baskısı yapıverdim.O günü unutmuyorum.

TEGV'in biz gönüllülere verdiği mıkanatıslı çerçevelerin içindeki sıcak çocuk gülümsemeleri.İşte bu gülüşler için TEGV var ya :-))

Başta çöp biriktiriyor gibi görünen ben hayatıma anlam ,dokunuş katan her nesneyi,resmi,fotoğrafı ,cümleyi ,sayamadığım bir çok şeyi Panorama defterine saklıyorum.

Şimdi soruyorum :
Sizce Panaroma Defterinin 3.Bölümü yazılır mı blogda? İşte bunu bekleyip göreceksiniz!!

Hayatınıza anlam katan dokunuşların yüreğinize sıcaklık vermesi umuduyla...

Hey insanlık,
Ne öğrendimse senden öğrendim,
Şimdi bir çirkef yüzünden
sendeki nefesimi hiçe mi sayayım?

Yorumlar

deeptone dedi ki…
siyah kuğu, son iki yılda en sevdiğim filmdir.
:)
deeptone dedi ki…
bloguma hoşgeldiniz ayrıca, görüşürüüüz. fotolarla ilgilenmek de ne keyifli bi iştir diy mi.
:)
deeptone dedi ki…
bak postcrossing diye bişi var. gir bak nette. dünyanın her yerinden kartpostal gönderiyor insanlar birbirine. tavsiye ederim ki.
:)
Şükran dedi ki…
bunu öğrenmem iyi oldu,teşekkür ederim;dikkate alıyor ve blog deyişinizle mimliyorum;-))

Bu blogdaki popüler yayınlar

O o bir Türklerin Emile Zola'sı, O..o bir müzmin bekar , O kadın naturalisti...

*18 Ağustos 1864 doğumludur.Babasından etkilenmemiştir.annesine ise çok düşkündür. Annesi o dört yaşındayken veremden ölmüş ,bunun üzerine teyzesinin evine Aksaray'a yerleşmiştir. *Annesinin veremden ölmesiyle beraber evhamlı biri olur.Hatta Ahmet Mithat Efendi'nin kızını kendisiyle evlendirme teklifini nazikçe reddeder ve ömrü süresince evlenmez.Refik Ahmet Sevengil'in neden evlenmiyorsunuz sorusuna odasında bir nefese dahi tahammül edemediğini ,sinirli olacağını hatta bu sebeple misafirlikte bile kalmadığını dile getirmiştir. *Kadınların arasında uzun yıllar yaşadığı için onlardan etkilenmesi şüphesiz.Örgü ve tentene örmesi,reçel pişirmesi,evini bir kadın gibi titizce temizlemesi onun bu yönünü doğrular. *Sanat için sanat mantığından ziyade sanat toplum için yapılır görüşünü savunmuştur.Türklerin Emile Zola'sı diye bilinir öğretisel naturalizm akımında.'Deneysel Roman' Sadece belli bir kesimi anlatmaktansa halkın günlük hayatı üzerine yazmayı hedefle

Güzel İnsanlar Biriktirmişim,

Bugün bir huysuzluk vardı üzerimde.Gece de uyuyamamışım.Sabah gözümü bankanın mesajıyla açtım.Sağolsunlar,bugün şerefine,alışveriş edeceğim noktalardan ne alırsam üç katı fazla puan vereceklermiş.Ben ise ihtiyacım olmadıkça alışveriş etmeyi seven bir tip olmadığımdan bu mesaj bana yaramadı.Sağolsunlar yine de sağır sultandan önce doğum günümü kutlama lütfunda bulundular. Annem bugün  benim için  hazırlık yaparken  neli pasta  istediğimi sordu.Ben de beş karış suratla yapmamasını söyledim.Dedim ya ,doğum günüm benim için tam bir mutluluk kaynağı değil.Hatırlanmak,kutlanmak güzel şeyler.Sadece yanağıma iki öpücük ve seni seviyorum demeleri yeterli...Yoksa insanların benim için yorulmalarını istemiyorum.Hele hele oruçluyken...Ama annem bu...Koca kazık olmama rağmen tüm gününü mutfakta geçirme pahasına da olsa birbirinden leziz 4 çeşit yemeği yetiştirdi,üzerine bu moloz yığını düşmüş gibi duran bezmin bir kıza doğum günü pastası yaptı.Masayı da kurdu bir güzel...Gık bile demedi..Öyle

Üniversiteli Anne

Evlenip de çocuk sahibi olduğumdan beri hayatım öyle bir değisti ki...bir türlü rotamızı kaybettiğimiz günler bile oldu.. 6-7 ay İzmir Tire'de yaşadık...O başka bir hikaye...burada bahsetmeyi istediğim en güzel şeylerden biri... Umarım yakın zamanda bunu size güzelce anlatırım. Zaten bundan sonra bu blog sayfamda bir takım değişiklikler yapma kararım var...Bunun için artık daha organize daha planlı gitmek için yöntemler edindim. Evet bu da başka bir gün yazısı .Burda bir gülümseme smile'ı görmüş gibi gülümseyebilirsiniz . Benim bilgisayarım biraz arızalı olduğundan eşimin bilgisayarından yazıyorum.Onun klavyesi de kırgız-kazak alfabesi ...Yani bu satırları yazana dek ben bir süre idman yaptım.Ama yine smile yapamıyorum... ben aslında gülümsemeyi seven yazı dilinde bile seven gerçek hayattaymış gibi bunu yansıtmayı isteyen biriyim. bu yazımı okurken bunu düşünüp hissederek okursanız doğru iletişimi kurmuş olacağız  burda bir gözlüklü smile düşünebiliriz işte...