Ana içeriğe atla

I.Bölüm : Panorama Defteri

Merhaba ,
Takip edenler bilir bir yazımda panorama defterime aldığım notlardan ,yaptığım resimlere,ojelerle ne yaptığıma kadar geniş bir çizgide neler yaptığımı anlata anlata bitirememiş sonra da bir gün bununla ilgili alıntılar,fotoğraflar paylaşabileceğimi anlatmıştım.Hatırladınız mı?
Hatırlamak için okumak gerek,onu atlamışım ya da ilgimi çekmedi diyenler Küçük Küçük Notlarımdan Bir Buket aldı yazımda söylemiş olduğum bu küçük anektodları okuyabilirsiniz....


Gelişigüzel çizdiğim çiçeklere oje dokunuşu ve Audrey Hepburn'un güzel bir sözü.



Düğün davetiyesindeki gülü keser misin...üstüne yapıştırıp da kenarları kırmızı ojeyle geçer misin...Sonra o da yetmez...kırmızı kalemle üzerinden hafifçe boyar, çizgi görüntüsü oluşmasın diye pamukla yayar mısın...sonra üzerine de vernik yerine parlatıcı sürersin....Al sana işte bir gül resmi !
Zaman içerisinde beğendiğim bir şiir ,nükte ,kaside okursam onu da buraya ekleyeceğim.



Antalya'ya gittiğim 2008 senesiydi. Orada bulunan öğrenci ve TEGV gönüllüsü arkadaşlarımız biz üç kitap kurdunu alıp sahafa götürmüştü.Gördüğüm en büyük sahaftı.Ki,sahafın sahipleriyle ve çevre sakinleriyle görüştüğümüzde gittiğimiz bu sahaf Türkiye'nin en büyük sahafı olması yanında değişik eserleri de bulunduran en zengin sahaf olma özelliğini taşıyordu.O gün için -hatırlıyorum-dört tane kitap almıştım.La Traviata'tan tutun,Balzac'ın Vadideki Zambak ,Okul için oynanacak piyeslerine kadar uzanan 4 tane mihenk taşı gibi kitap.Tam da çıkarken Özdemir Asaf'ın bu kartını ve bir karpostl daha almıştım.
Hey gidi günler hey,çıkmak bilmemiştim sahaftan! Nasıl çıkarım ki hemen...o kitapların kokusu...envai kitap...eski aile fotoğrafları...eski kayıt altına alınmış kütüphane kayıtları...arapça demirbaşlar...neyse daha saymayayım bitmez çünkü...nerde derseniz inanın orasını bilemeyeceğim...

Sayfada da yazdığı gibi Özdemir Asaf'ın şiir kartı ve yanında da bu şirin balerin kız fotoğrafı hemen defterimde yerini aldı bir anı olarak:)

Rahmetli karikatürist Turhan Selçuk'un Cumhuriyet Gazetesindeki Söz Çizginin köşesindeki karikatürü.Bu karikatürü çok sevip buzdolabına tutturmuş ,pek çok arkadaşımın ve çevremin bu eseri görmesini istemiştim.Sonra da panorama defterinde yer aldı....Ne kadar anlamlıııı!


2012 yılı Cumhuriyet Takviminden Cemal Süreya'nın ilk yayınlanmış şiiri de hemen defterimde yerini almış şanslılarımdan.

En yakın arkadaşlarımdan biriydi Serpil.Bakmayın böyle geçmiş di'li konuştuğuma.Hala sevdiğim saydığım,görüşmesek de kalbimde yeri kalmış sevdiğim bir arkadaşımdır.Aynı şehirde olmamıza rağmen iş yoğunluğumuzdan dolayı pek görüşemiyoruz.Çınar ağacını ve sonbaharı sevdiğim için bir ağaçtan koparıp bana bir yaprak verdi.yapıştırsam olmazdı.Ne yapsam diye düşünürken yaprak baskısı yapmaya karar verdim.



Herkes örgü örer ,puzzle yapar,mutfak işi yapar filan ya ben de böyle zaman zaman el işi yapıyorum.Bu dediklerimin arasında ben sadece mutfakta boğaza çalışanlardanım.örgü ile alakam pek yoktur.düzdür,terstir öremem ama tesadüf eseri horaşo denilen örgüyü yaptığım için en kolayıma gelen de odur.Onun haricinde örgü dağarcığım kıtıtır,özenirim sonra sıkılıveriririm.Biri bana örgü örse inanın bana canımı verebilirim.O kadar yani!İşte böyle herkes gider Mersin'e ,ben giderim tersine hesabı ben de desenimi çizerim.Sonra bulduğum renkli kağıtları yapıştıra yapıştıra kalemle kopara kopara küçük küçük derken bu şekli bezerim.Bu resimde folyo kağıdı,gazete parçası,el işi kağıdı filan kullanıldı.En son da yine vernikli görevli tırnak parlatıcı kullanıldı.
Balık yapılır da yelkenli gemi,dalga,deniz yapılmaz mı..ayıpsınız yani:-) Hemen hemen ikiletmeden şipşak konduruluverir işte böyle!!


Bu da peçetelerdeki bahar kelebeklerinin defterimin sayfalarına konmasının temsili resmi

Daha mı ? Yok o kadar değil. Benim defterimde çok var ama hepsini bugün yazmam gerekmiyor değil mi ama! O kadar çok ki,2.yazım çıkar.Ayrıca bundan sonra gelecek blog yazısı içinde kendimi gizli bir mahluk olmaktan çıkarıp direkt afişe edeceğim.



Bu arada kelebekleri kondurmuşken...
bahar geldi ya bahar...hıdralezi kutladık.Sonra dileklerimizi diledik.İlk kez hıdralezde pikniğe gittik arkadaşlarım,büyüklerim,ben işte.

Dediler ki dilek dile...
illa resim mi yapacağım dedim
yok şart değil ,yaz dediler 
başladım yazmaya 
geleceğe dair o kadar olmasını istediğim hayalim var ki 
yaz yaz bitmeedi
destan mı yazıyorsun dediler 
desinler,kime ne,ne gam
ismimi yazayım mı dedim bitişinde 
yaz dediler 
yazdım 
Çift ismim ve asil soyadımla 
hedef şaşırmasın 
sonra yetmedi doğum tarihimi ve telefon numaramı yazdım
içimden dua ederek attım akan suya
herkes bu muzipliğime güldü
gülsün 
belki ince ,nazik,huyuma suyuma ,türüme,popülasyonuma göre biri denk gelir de......


Sevgiyle kalın,
Dileklerinizin olması dileğiyle
  

Bu blogdaki popüler yayınlar

O o bir Türklerin Emile Zola'sı, O..o bir müzmin bekar , O kadın naturalisti...

*18 Ağustos 1864 doğumludur.Babasından etkilenmemiştir.annesine ise çok düşkündür. Annesi o dört yaşındayken veremden ölmüş ,bunun üzerine teyzesinin evine Aksaray'a yerleşmiştir. *Annesinin veremden ölmesiyle beraber evhamlı biri olur.Hatta Ahmet Mithat Efendi'nin kızını kendisiyle evlendirme teklifini nazikçe reddeder ve ömrü süresince evlenmez.Refik Ahmet Sevengil'in neden evlenmiyorsunuz sorusuna odasında bir nefese dahi tahammül edemediğini ,sinirli olacağını hatta bu sebeple misafirlikte bile kalmadığını dile getirmiştir. *Kadınların arasında uzun yıllar yaşadığı için onlardan etkilenmesi şüphesiz.Örgü ve tentene örmesi,reçel pişirmesi,evini bir kadın gibi titizce temizlemesi onun bu yönünü doğrular. *Sanat için sanat mantığından ziyade sanat toplum için yapılır görüşünü savunmuştur.Türklerin Emile Zola'sı diye bilinir öğretisel naturalizm akımında.'Deneysel Roman' Sadece belli bir kesimi anlatmaktansa halkın günlük hayatı üzerine yazmayı hedefle

Güzel İnsanlar Biriktirmişim,

Bugün bir huysuzluk vardı üzerimde.Gece de uyuyamamışım.Sabah gözümü bankanın mesajıyla açtım.Sağolsunlar,bugün şerefine,alışveriş edeceğim noktalardan ne alırsam üç katı fazla puan vereceklermiş.Ben ise ihtiyacım olmadıkça alışveriş etmeyi seven bir tip olmadığımdan bu mesaj bana yaramadı.Sağolsunlar yine de sağır sultandan önce doğum günümü kutlama lütfunda bulundular. Annem bugün  benim için  hazırlık yaparken  neli pasta  istediğimi sordu.Ben de beş karış suratla yapmamasını söyledim.Dedim ya ,doğum günüm benim için tam bir mutluluk kaynağı değil.Hatırlanmak,kutlanmak güzel şeyler.Sadece yanağıma iki öpücük ve seni seviyorum demeleri yeterli...Yoksa insanların benim için yorulmalarını istemiyorum.Hele hele oruçluyken...Ama annem bu...Koca kazık olmama rağmen tüm gününü mutfakta geçirme pahasına da olsa birbirinden leziz 4 çeşit yemeği yetiştirdi,üzerine bu moloz yığını düşmüş gibi duran bezmin bir kıza doğum günü pastası yaptı.Masayı da kurdu bir güzel...Gık bile demedi..Öyle

Cemal Süreya ,Keyif Sanat Kahvesi'nde

Camında Turgut Uyar'ın Göğe Bakma Durağı şiiri yazılıdır.Uşak'ın farklı ,özgün ,kültür sanat çalışmalarının  yapıldığı ,sahiplerinin de sıcak ,sanatsever oldukları aşikar;) Keyif Sanat Kahvesi'nde şiir okuma akşamlarımız başladı malum.Ben tabi ara ara kaçak olsam da ,her gittiğimde aldığım keyfi size anlatamam. Şiiri bu akşamlar sayesinde sevdiğimi itiraf etmeliyim.Bazı zaman ruhsuz okuyan arkadaşlarımın okumasından keyif almasam da ,onların şiire karşı duyarlılığı ,zaman geçtikçe okumalarında çaba sarfettiklerini görünce,bu tür ince şeylere önem verdiklerini  düşününce mutluluğum artıyor aslında.Bu yüzden bu açıdan bakınca tahammül edebiliyorum. düşünün,önceden şiir yazıp şiir okumayan,bildiği şiir ikiyi geçmeyen kişiyken şimdi başka şairler tanımak için çaba sarfediyor,sevdiğim şairlerin kitabını bizzat alıyorum. Ama şiir yazmıyorum artık !!! Boyumun ölçüsünü aldım,şiir yazmak ne kadar kolay görünse de zor zanaat ,bunun farkına vardım:-))) Sanırım iyi de o