Ana içeriğe atla

Serin Bir Eylüle Doğru Geçerken Şiirle...

Selam ,
Malumunuz bir süre buralarda olacağım.Mecburi ıstırahat;))

Sezon açıldı.Sonbahar yüzünü gösterdi.Uşak serin yüzünü gösterdi.Hayatımız da bu serinlik de nasibini aldı göründüğü üzere.
Eylül ne kadar bize serin hava getirse de (!)seviyorum ben eylülü.Seviyorum sonbaharı.Bu yüzden yükselen burcum terazi ile daha bir barışığım.Terazi ile bir sorununuz yok değil mi ? 
Hani varsa elimizde aslı var.Aslan burcu hani.Doğum günümü pek kutlama alışkanlığım yoktur.Sevmem ağustos ayında doğum günü kutlamayı ben.Onun dışında her günüm benim günüm zaten.

Keyif'de şiir okuma günleri başlıyor.Bu hafta Keyif'in facebook sayfasında Hayrettin geçkin şiirleri var.Cumartesi günü de biraraya geliyoruz.Bak allah söyletti,gidebileceğim galiba .Belki kardeşim kolumdan tutar,götürür beni .

Aşağıda Hayrettin Geçkin'in şiir bildirisini okuyacaksınız.

Şiir Nereye-2007 Dünya Şiir Bildirisi- Hayrettin Geçkin

Yaradır şiir; sözcüklerin gizli, aykırı ve yasak buluşmasının yol açtığı. Öyle bir yara ki sızısından, dünyanın dönerkenki çıkardığı ses bile etkilenir. Sonsuza dokunmak, imkânsızla buluşmak iyileştirebilir ancak onu. Her seferinde öte gerçekleri uyandırmaya kalkışması, verili olanı sorguya alması bundan. Sözcüklerin ona dar gelmesi de.

Üşür, kentler yağmalandıkça
Ateş aldıkça silahlar 


Muhalif bir soruya dönüşür sonra. Doğayla sevgili yakınlığı kuran, kendinin bir benzerini, itaat etmeyen ve emretmeyen birini arayan ozanın sorusu olur. İnsanın yarımlığına dokunmak için hiç açılmamış kapılarını zorlar sözcüklerin. Ve derin susmalardan, kanamalardan, anlamlı boşluklardan ve söylenmemişliklerden süzülüp “dünyaya nereden gidilir” diye seslenir. Bilinçli bir bilinçsizliğin içinden konuşur hep. Fakat bilincindedir muhalifliğinin. Ve hiçbir muhalif onun kadar muhalifliğinin farkında bile değildir belki de. Tanımlara sığmazlığı, hizaya sokulamazlığı, tuhaflığı, içtenliği, aykırılığı, öfkesi, kural tanımazlığı, uzlaşmazlığı insana ve dünyaya karşı olmasındandır; insandan ve dünyadan yana olmasından…

Öteki ellerini kullan
Öteki sesinle çık sokağa

diye uyarır insanı. Şiir, artık uzaklara hazırlıktır. Ve yolculuğa dönüşmüştür böylece. Çünkü bir mümkündedir aklı. Tasarlanmayan hayata bir türlü sığamaz, sığdırılamaz. Ortak aklın insanı sıradanlaştıran ortak egemenliği dışında bir yerde kendini yakalamaya çalışan ozandan başkası dayanamaz bu yolculuğa. Çünkü sadece ozan, önünde duran onlarca, yüzlerce sözcüğü iteleyerek, onların içinden yüreğine teyellenen, kalemine ilişen birkaçıyla yarattığı tufan sonucu, el değmemiş duyarlıklara, yaşanmamış aşklara, kurulmamış dünyalara tanık edebilir bizi; geçmişin ve sonranın derinliklerinden elde ettiği imgelerle şimdinin bilgisine taşıyabilir.

Yol yüründükçe, söz de yontula yontula azalır. Görünürde olmayan görünür olmaya başlar. Yüreklenir arka çıkılmamış düşünceler. Gelişmiş insan, yaşanır ülke ve barış içinde dünya düşleri kuran ozan, düşlerinin peşindedir aynı zamanda. Çünkü gelecek beklenen bir şey değil, yapılan ve yaratılan bir şeydir onun için. Bu durumu; 

Öteki gözümle gördüm gerçeği
Şaşakaldı iki gözüm

Diye duyurur bize. Bütün zamanların sanığı olarak gösterilir, olsun. Onun için önemli olan, hayatı üst bir hayata, anlamı üst bir anlama taşımaktır. Bir hayli zorlanmıştır dilin sınırları. Susmalar bile dile dönüşmüştür artık. Hayat nerede eksikse şiir de oradadır. Ancak, kor ateşte ele geçmeyen ve ressamın tuvaline bir türlü taşıyamadığı renk gibidir. Yetinmez anlamla. Açıları arasında sonsuzluklar bulunan bir düşgendir çünkü. 

Ne yapsanız, nasıl söyleseniz her tanımda eksik kalır. Ve hep ulaşılmazlıkla besler kendini. İsteyen; gece şafağa, tomurcuk meyveye, sevinç öpücüğe ve korku güvene dönüşürken görebilir onu. Aşkın önünde diz çökenler ve sevgilinin karşısında hiçbir şey olmayan ve onunla sonsuzca eşitlenenler… Bütün hayatlardan devşirdiği bir hayatla, birkaç yıldız ötede bir düşte konaklayan ve düşlerin de gerçeğin sınırlarına alınmasını isteyen ozanın, varlığından sıkıntı duymayacağı ikinci bir dünyadır artık.

Şiir sayesinde kendisini keşfeden, yeteneklerinin, cesaretinin ve özgürlüklerinin sınırlarına ulaşan ozana, söylenecek bir şey mi kaldı?

Ey ozan, sözcüklere daldır yüzünü, şiirden daha derin bir deniz var mı?

Yaradır şiir; sözcüklerin gizli, aykırı ve yasak buluşmasının yol açtığı. Öyle bir yara ki sızısından, dünyanın dönerkenki çıkardığı ses bile etkilenir. Sonsuza dokunmak, imkânsızla buluşmak iyileştirebilir ancak onu. Her seferinde öte gerçekleri uyandırmaya kalkışması, verili olanı sorguya alması bundan. Sözcüklerin ona dar gelmesi de.

Üşür, kentler yağmalandıkça
Ateş aldıkça silahlar

Muhalif bir soruya dönüşür sonra. Doğayla sevgili yakınlığı kuran, kendinin bir benzerini, itaat etmeyen ve emretmeyen birini arayan ozanın sorusu olur. İnsanın yarımlığına dokunmak için hiç açılmamış kapılarını zorlar sözcüklerin. Ve derin susmalardan, kanamalardan, anlamlı boşluklardan ve söylenmemişliklerden süzülüp “dünyaya nereden gidilir” diye seslenir. Bilinçli bir bilinçsizliğin içinden konuşur hep. Fakat bilincindedir muhalifliğinin. Ve hiçbir muhalif onun kadar muhalifliğinin farkında bile değildir belki de. Tanımlara sığmazlığı, hizaya sokulamazlığı, tuhaflığı, içtenliği, aykırılığı, öfkesi, kural tanımazlığı, uzlaşmazlığı insana ve dünyaya karşı olmasındandır; insandan
ve dünyadan yana olmasından…

Öteki ellerini kullan
Öteki sesinle çık sokağa 

diye uyarır insanı. Şiir, artık uzaklara hazırlıktır. Ve yolculuğa dönüşmüştür böylece. Çünkü bir mümkündedir aklı. Tasarlanmayan hayata bir türlü sığamaz, sığdırılamaz. Ortak aklın insanı sıradanlaştıran ortak egemenliği dışında bir yerde kendini yakalamaya çalışan ozandan başkası dayanamaz bu yolculuğa. Çünkü sadece ozan, önünde duran onlarca, yüzlerce sözcüğü iteleyerek, onların içinden yüreğine teyellenen, kalemine ilişen birkaçıyla yarattığı tufan sonucu, el değmemiş duyarlıklara, yaşanmamış aşklara, kurulmamış dünyalara tanık edebilir bizi; geçmişin ve sonranın derinliklerinden elde ettiği imgelerle şimdinin bilgisine taşıyabilir.

Yol yüründükçe, söz de yontula yontula azalır. Görünürde olmayan görünür olmaya başlar. Yüreklenir arka çıkılmamış düşünceler. Gelişmiş insan, yaşanır ülke ve barış içinde dünya düşleri kuran ozan, düşlerinin peşindedir aynı zamanda. Çünkü gelecek beklenen bir şey değil, yapılan ve yaratılan bir şeydir onun için. Bu durumu;

Öteki gözümle gördüm gerçeği
Şaşakaldı iki gözüm

Diye duyurur bize. Bütün zamanların sanığı olarak gösterilir, olsun. Onun için önemli olan, hayatı üst bir hayata, anlamı üst bir anlama taşımaktır. Bir hayli zorlanmıştır dilin sınırları. Susmalar bile dile dönüşmüştür artık. Hayat nerede eksikse şiir de oradadır. Ancak, kor ateşte ele geçmeyen ve ressamın tuvaline bir türlü taşıyamadığı renk gibidir. Yetinmez anlamla. Açıları arasında sonsuzluklar bulunan bir düşgendir çünkü.

Ne yapsanız, nasıl söyleseniz h
er tanımda eksik kalır. Ve hep ulaşılmazlıkla besler kendini. İsteyen; gece şafağa, tomurcuk meyveye, sevinç öpücüğe ve korku güvene dönüşürken görebilir onu. Aşkın önünde diz çökenler ve sevgilinin karşısında hiçbir şey olmayan ve onunla sonsuzca eşitlenenler… Bütün hayatlardan devşirdiği bir hayatla, birkaç yıldız ötede bir düşte konaklayan ve düşlerin de gerçeğin sınırlarına alınmasını isteyen ozanın, varlığından sıkıntı duymayacağı ikinci bir dünyadır artık.

Şiir sayesinde kendisini keşfeden, yeteneklerinin, cesaretinin ve özgürlüklerinin sınırlarına ulaşan ozana, söylenecek bir şey mi kaldı?

Ey ozan, sözcüklere daldır yüzünü, şiirden daha derin bir deniz var mı?


Yaradır şiir; sözcüklerin gizli, aykırı ve yasak buluşmasının yol açtığı. Öyle bir yara ki sızısından, dünyanın dönerkenki çıkardığı ses bile etkilenir. Sonsuza dokunmak, imkânsızla buluşmak iyileştirebilir ancak onu. Her seferinde öte gerçekleri uyandırmaya kalkışması, verili olanı sorguya alması bundan. Sözcüklerin ona dar gelmesi de.

Üşür, kentler yağmalandıkça
Ateş aldıkça silahlar

Muhalif bir soruya dönüşür sonra. Doğayla sevgili yakınlığı kuran, kendinin bir benzerini, itaat etmeyen ve emretmeyen birini arayan ozanın sorusu olur. İnsanın yarımlığına dokunmak için hiç açılmamış kapılarını zorlar sözcüklerin. Ve derin susmalardan, kanamalardan, anlamlı boşluklardan ve söylenmemişliklerden süzülüp “dünyaya nereden gidilir” diye seslenir. Bilinçli bir bilinçsizliğin içinden konuşur hep. Fakat bilincindedir muhalifliğinin. Ve hiçbir muhalif onun kadar muhalifliğinin farkında bile değildir belki de. Tanımlara sığmazlığı, hizaya sokulamazlığı, tuhaflığı, içtenliği, aykırılığı, öfkesi, kural tanımazlığı, uzlaşmazlığı insana ve dünyaya karşı olmasındandır; insandan ve dünyadan yana olmasından…

Öteki ellerini kullan
Öteki sesinle çık sokağa

diye uyarır insanı. Şiir, artık uzaklara hazırlıktır. Ve yolculuğa dönüşmüştür böylece. Çünkü bir mümkündedir aklı. Tasarlanmayan hayata bir türlü sığamaz, sığdırılamaz. Ortak aklın insanı sıradanlaştıran ortak egemenliği dışında bir yerde kendini yakalamaya çalışan ozandan başkası dayanamaz bu yolculuğa. Çünkü sadece ozan, önünde duran onlarca, yüzlerce sözcüğü iteleyerek, onların içinden yüreğine teyellenen, kalemine ilişen birkaçıyla yarattığı tufan sonucu, el değmemiş duyarlıklara, yaşanmamış aşklara, kurulmamış dünyalara tanık edebilir bizi; geçmişin ve sonranın derinliklerinden elde ettiği imgelerle şimdinin bilgisine taşıyabilir. 

Yol yüründükçe, söz de yontula yontula azalır. Görünürde olmayan görünür olmaya başlar. Yüreklenir arka çıkılmamış düşünceler. Gelişmiş insan, yaşanır ülke ve barış içinde dünya düşleri kuran ozan, düşlerinin peşindedir aynı zamanda. Çünkü gelecek beklenen bir şey değil, yapılan ve yaratılan bir şeydir onun için. Bu durumu;

Öteki gözümle gördüm gerçeği
Şaşakaldı iki gözüm

Diye duyurur bize. Bütün zamanların sanığı olarak gösterilir, olsun. Onun için önemli olan, hayatı üst bir hayata, anlamı üst bir anlama taşımaktır. Bir hayli zorlanmıştır dilin sınırları. Susmalar bile dile dönüşmüştür artık. Hayat nerede eksikse şiir de oradadır. Ancak, kor ateşte ele geçmeyen ve ressamın tuvaline bir türlü taşıyamadığı renk gibidir. Yetinmez anlamla. Açıları arasında sonsuzluklar bulunan bir düşgendir çünkü.

Ne yapsanız, nasıl söyleseniz her tanımda eksik kalır. Ve hep ulaşılmazlıkla besler kendini. İsteyen; gece şafağa, tomurcuk meyveye, sevinç öpücüğe ve korku güvene dönüşürken görebilir onu. Aşkın önünde diz çökenler ve sevgilinin karşısında hiçbir şey olmayan ve onunla sonsuzca eşitlenenler… Bütün hayatlardan devşirdiği bir hayatla, birkaç yıldız ötede bir düşte konaklayan ve düşlerin de gerçeğin sınırlarına alınmasını isteyen ozanın, varlığından sıkıntı duymayacağı ikinci bir dünyadır artık.

Şiir sayesinde kendisini keşfeden, yeteneklerinin, cesaretinin ve özgürlüklerinin sınırlarına ulaşan ozana, söylenecek bir şey mi kaldı?

Ey ozan, sözcüklere daldır yüzünü, şiirden daha derin bir deniz var mı?

Sezona bundan daha iyi başlanamazdı sanırım. Şiir Bildirisi !
Bugünlerde Göksel'in Mabel Matiz ile söylediği Yarım Kalan Şarkı da buna eşlik etsin hadi.

Nasıl,kendime dönmüşüm değil mi azcık'ın ;-)
Uzun oldu yine,uzuuuuun !

Yorumlar

Mutlu Eller dedi ki…
Yazın gidişine en çok sevinenlerden biriyim. Sevmiyorum terlemeyi, klimalı ortamları, güneşlenmeyi... Ben de böyle bir cins insanım işte:))
Şükran dedi ki…
Semi,
Al benden de o kadar:))

Bu blogdaki popüler yayınlar

O o bir Türklerin Emile Zola'sı, O..o bir müzmin bekar , O kadın naturalisti...

*18 Ağustos 1864 doğumludur.Babasından etkilenmemiştir.annesine ise çok düşkündür. Annesi o dört yaşındayken veremden ölmüş ,bunun üzerine teyzesinin evine Aksaray'a yerleşmiştir. *Annesinin veremden ölmesiyle beraber evhamlı biri olur.Hatta Ahmet Mithat Efendi'nin kızını kendisiyle evlendirme teklifini nazikçe reddeder ve ömrü süresince evlenmez.Refik Ahmet Sevengil'in neden evlenmiyorsunuz sorusuna odasında bir nefese dahi tahammül edemediğini ,sinirli olacağını hatta bu sebeple misafirlikte bile kalmadığını dile getirmiştir. *Kadınların arasında uzun yıllar yaşadığı için onlardan etkilenmesi şüphesiz.Örgü ve tentene örmesi,reçel pişirmesi,evini bir kadın gibi titizce temizlemesi onun bu yönünü doğrular. *Sanat için sanat mantığından ziyade sanat toplum için yapılır görüşünü savunmuştur.Türklerin Emile Zola'sı diye bilinir öğretisel naturalizm akımında.'Deneysel Roman' Sadece belli bir kesimi anlatmaktansa halkın günlük hayatı üzerine yazmayı hedefle

Güzel İnsanlar Biriktirmişim,

Bugün bir huysuzluk vardı üzerimde.Gece de uyuyamamışım.Sabah gözümü bankanın mesajıyla açtım.Sağolsunlar,bugün şerefine,alışveriş edeceğim noktalardan ne alırsam üç katı fazla puan vereceklermiş.Ben ise ihtiyacım olmadıkça alışveriş etmeyi seven bir tip olmadığımdan bu mesaj bana yaramadı.Sağolsunlar yine de sağır sultandan önce doğum günümü kutlama lütfunda bulundular. Annem bugün  benim için  hazırlık yaparken  neli pasta  istediğimi sordu.Ben de beş karış suratla yapmamasını söyledim.Dedim ya ,doğum günüm benim için tam bir mutluluk kaynağı değil.Hatırlanmak,kutlanmak güzel şeyler.Sadece yanağıma iki öpücük ve seni seviyorum demeleri yeterli...Yoksa insanların benim için yorulmalarını istemiyorum.Hele hele oruçluyken...Ama annem bu...Koca kazık olmama rağmen tüm gününü mutfakta geçirme pahasına da olsa birbirinden leziz 4 çeşit yemeği yetiştirdi,üzerine bu moloz yığını düşmüş gibi duran bezmin bir kıza doğum günü pastası yaptı.Masayı da kurdu bir güzel...Gık bile demedi..Öyle

Cemal Süreya ,Keyif Sanat Kahvesi'nde

Camında Turgut Uyar'ın Göğe Bakma Durağı şiiri yazılıdır.Uşak'ın farklı ,özgün ,kültür sanat çalışmalarının  yapıldığı ,sahiplerinin de sıcak ,sanatsever oldukları aşikar;) Keyif Sanat Kahvesi'nde şiir okuma akşamlarımız başladı malum.Ben tabi ara ara kaçak olsam da ,her gittiğimde aldığım keyfi size anlatamam. Şiiri bu akşamlar sayesinde sevdiğimi itiraf etmeliyim.Bazı zaman ruhsuz okuyan arkadaşlarımın okumasından keyif almasam da ,onların şiire karşı duyarlılığı ,zaman geçtikçe okumalarında çaba sarfettiklerini görünce,bu tür ince şeylere önem verdiklerini  düşününce mutluluğum artıyor aslında.Bu yüzden bu açıdan bakınca tahammül edebiliyorum. düşünün,önceden şiir yazıp şiir okumayan,bildiği şiir ikiyi geçmeyen kişiyken şimdi başka şairler tanımak için çaba sarfediyor,sevdiğim şairlerin kitabını bizzat alıyorum. Ama şiir yazmıyorum artık !!! Boyumun ölçüsünü aldım,şiir yazmak ne kadar kolay görünse de zor zanaat ,bunun farkına vardım:-))) Sanırım iyi de o