Ana içeriğe atla

Köylerde Tiyatro İzlenimleri

Günün  Çocuk Sözü :

"Öğretmeniim,bu abla çok güzel ama burda çok çirkin olmuuuş."



20-30 kadar çocuk merdiven trabzanına çıkar.Karşılarındaki rengarenk,şimdiye dek gördükleri ablalarından farklı olan ablaya inceleyerek bakarlar.Sorular eksik olmaz tabi haliyle :

-O afişteki abla niye gelmedi ?
Bizim Sevcan'dan bahsediyor.Direksiyon öğretmenliği yapmadığı günlerde aramızda katılan bu arkadaşımız grubun en hareketli ,en delişmen ,en  organizatörcüsünden...

-Adınız ne?
-Seneye gelecek misiniz?
-abla be ,parayı vurdunuz heee
Nedense bir de böyle bir cümle var.Sanki parayı bedava alıyoruz.Sanki hepsini biz alıyoruz.Çocuğunda da böyle ,erişkininde de ,yaşlısında da..Gel sen bir gün bize katıl,bakalım içine girince ne oluyormuş ! 
Cem Yılmaz' ın kulakları çınlasın:))

-Abla,seneye de olacak mısınız ?

Sonra öğretmenleri  gelir :
-Öyle öcü gibi bakmayın kıza.Uzaylı mı o !Senin benim gibi bir insan !

Ufak tefek kıpırdanmalar olur.Kimileri gider.Kimileri kalır.Gidenlerin yerine yenisi gelir.Sonra eski kadro ,yenilerini de alarak kadro yeniler.



-Çok güzel oynadınız !
-anneyi çok güzel oynadınız!

Az sonra harp okulu marşı çalıp öğretmenler yakaya kırmızı kurdele takacaklardır.Bir kağıda da yıldızlı pekiyi :))

Bizim ekip arkadaşları yakın bir köyden taşımalı öğrenci getirdiler tiyatro için.Onlar da kuruldu sobalı ,büyük sınıfa. İçlerinde bir öğretmenleri vardı kiii...İşte o öğretmenin hayatı boyunca izlediği ilk ve tek tiyatro bizim tiyatroymuş!!!

Bitlis'in Tatvan köyünde 6 sene öğretmenlik yapan bayan öğretmen Uşak 'ın bri köyünde kaloriferi koydurtmak için epey çaba sarfetmiş.Şunun şurasında 2 senedir kalorifer kullanılıyormuş.O köy okulunda hiçbir erkek öğretmen yok.Okulun durumu da vasat.Ama bir ilgililer ki...Biz gelmeden sahne düzenini ayarlayıp sıraları da intizamlı yerleştirmişler.Keşke buraya daha sağlıklı koşullarda gelseydim ,dediğimde de 'Boynunuz tutukken bile gayet başarılıydınız ' dediler. biz geleceğiz diye pohaça yapmalar,bisküvi açmalar,kendileri için getirdikleri yemekleri bizimle bölüşmeler,Kendi eviymişcesine bir misafirperverlik,kendi çocukları gibi ilgi göstermeler,o çocukların terbiyesi,güleryüzü,pırıl pırıl ışıldayan gözleri....



Her köy tabi böyle olmuyor.

-Kız mısın erkek misin bilemedim ,diyen oluyor. Bu  çocuğa yorum bile yapılamaz.Belli kablolarında kaçak var!!!
Şu ana kadar sadece bir köyde düş kırıklığı yaşadım.Bilmem artık o boynumdaki ağrının da etkisiyle de oluşan bir birleşimden mi kaynaklanıyordu ?Sanmam .Çünkü müdür geleceğimizi unutmuş,umursamaz bir şekilde 'Siz bugün mü geliyordunuz' diyordu ....


Ama köylerin çoğunluğu sıcak karşıladı bizi.Hele de sobalı sınıflarda öğretim yapan öğretmenler birbirine daha bağlı.Çocuklar daha sevecen,daha terbiyeli...Okullarında sahne olmasa bile dünyalarında bizler daha büyük sahnede oynuyoruz sanki ,onlar için!

-Dizilerde oynuyor musun ,diyenler 
-Abla ünlü olmak nasıl bir duygu, diye soranlar
-İmza isteyenler ,resim yapanlar ,
Eşyalarımızı taşımakta yardım etmek için çırpınanlar,
yüzüme utangaçca bakıp gülümseyenler konuşmaya cesaret edemeyenler,

Bir bilseler onlarla beraber olduğum için nasıl mutlu olduğumu!

İşte bu mutluluğa paha biçilemezzzz :)))






Yorumlar

MERVE dedi ki…
konuya biraz uzak kaldım ama sonuna kadar okuyunca anladım az buçuk..
tiyatro mu yapıyorsun :)
hem de köy okullarını gezip oyun mu oynuyorsunn..
çocuk sevgisini, öğretmenlik sevgisini o kadar çok seviyorum ki ..
kendi adıma teşekkür ediyorumm..
asıl oralardaki çocukların böyle etkinliklere ihtiyacı var..
Şükran dedi ki…
Köylerde bir başka zaten ,bambaşka...
teşekkür ederim yorumun için:)
Profösör dedi ki…
Bizi de kabul buyurun tiyatro ekibinize.. Nasıl olur acaba..?
Mutlu Eller dedi ki…
Nasıl okudum yazdıklarını ve gözümde tüm çocuklar canlandı, okul ortamı da....
Doktor bir arkadaşım var, Uludağ`ın köylerinden birinde yıllardır. O kadar memnun ki!
Ne işim var şehirde diyor, her muayneneye gelen elinde meyveyle, sütle, yumurtayla geliyormuş:))
Zor ama işin en zevkli yanı aynı zamanda sanırım:)
Şehirdekiler daha tok her şeye, köy yeri ya da küçük kasabalar daha çok değer biliyor belki...
Şükran dedi ki…
profesör elbette gelebilirsiniz misafirimiz olun bekleriz tiyatromuz herkese açıktır:-)
Şükran dedi ki…
semi mutlu eller.sevincimi ve şevkimi katlandırıyop böyle köyler.dediğin gibi şehirdekiler daha doymuş oluyorlar böyle etkinliklere.zaman zaman yazılarımda yansıtıyorum böyle şeyleri insanlar bunları bilsin farkında olsun diye:-)zor ama aldığın etki değer biçilemez:-)duyguları mi paylaştığından eminim:-)
deeptone dedi ki…
ne güzeeel uğraşın.
:)
Şükran dedi ki…
teşekkür ederim deep:))
Adsız dedi ki…
"Bütün Kızlardaki" yorum cevabıma burdan devam etme kararı aldım:):) Heh ne diyordum, ondann sonracığıma :):)
Şükran dedi ki…
Hoşgeldin ne iyi ettin,hep beklerim:))Ondan sonra onbir işte hayatım limoni bir şekilde devam etmekteyizzz;))
ilhan dedi ki…
İlk önce iksohbetleri.wordpress deki yazıma yorumunuz için çok teşekkür ediyorum. Çok geçmiş olsun ama yaptığınız iş bence çok kutsal. Onun verdiği zevk size ilaç olacaktır eminim. Kutluyorum sizi.
Şükran dedi ki…
rica ederim.blogunuzu keşfedip yeni şeyler öğrendiğim için ben de çok mutlu oldum.Ayrıca bu nazik dönüşünüz beni bilhassa memnun etti:-))Umarım ben de aynı memnun duyguyu size yaşatabilmişimdir.
tiyatroyu çok seviyorum.Sizin de dediğiniz gibi bu kutsallığı bu şekilde yaşadığım için ayrıca mutlu ve gururluyum.Çok teşekkür ederim Syn : İlhan Üçler Bey:-))
Görüşmek dileğiyle...
deeptone dedi ki…
yaptım kiii.
:)
mm dedi ki…
Ah tiyatro :)
İçimde resmen kabuk bağlamamakta ısrar eden bir yara gibi :)
Hayatımda bir kez sahneye çıktım ama defalarca girişimim oldu hep yarım kaldı :)

Şimdi böyle köy okullarında kendimi hayal ettim de, Allahım ne büyük bi zevk :) Çok şanslısınız gerçekten :)
Şükran dedi ki…
melodram ,
gel sen katıl bize;
kabuk bağlamasın yaraların
hem bize iyi gelir hem size:))
Şükran dedi ki…
merhaba Uzun Lafın Kısası,
Öncelikle hoşgeldin arkadaşım.
Elbette takip ederim eğer zevkle okuyacağım yazılar olursa:)
Yalnız böyle yapmak yerine zamana bırakırsan diğer blogger arkadaşları da takip edersen yorum bırakırsan ,zamanla senin de takipçilerin de olur arkadaşım.Çok takipçin olmaktansa esaslı beş okuyucun olsa senin için de daha mutluluk verici olmaz mı ;)
Blog yazarı olmak konusunda
http://biricitinyeri.blogspot.com/2012/10/blog-yazarlarna-tavsiyeler.html adresinden bilgi alabilirsin:))
biliyormusun belki senin için sıradan birşey ama orada çocuklar için belki bi idol olacaksın belki çok önemli bir anı..tebrik ediyorum,takdir ediyorum,teşekkür ediyorum.oraya giden ayaklarınıza sağlık..
Şükran dedi ki…
Güzel Şeyler Dükkanı'ndan da ancak böyle güzel sözler işitebilirdim zaten.Çok teşekkür ederim.

Köylerde ve ücra bölgelerde oynadığım hiçbir oyunun zaten sıradan olduğunu düşünmüyorum.Benim için çok önemli yerleri var ,
Bu yüzden bloguma ordan izlenimlerimi mutlaka koyuyorum:-))
Sevgiyle kal....

Bu blogdaki popüler yayınlar

O o bir Türklerin Emile Zola'sı, O..o bir müzmin bekar , O kadın naturalisti...

*18 Ağustos 1864 doğumludur.Babasından etkilenmemiştir.annesine ise çok düşkündür. Annesi o dört yaşındayken veremden ölmüş ,bunun üzerine teyzesinin evine Aksaray'a yerleşmiştir. *Annesinin veremden ölmesiyle beraber evhamlı biri olur.Hatta Ahmet Mithat Efendi'nin kızını kendisiyle evlendirme teklifini nazikçe reddeder ve ömrü süresince evlenmez.Refik Ahmet Sevengil'in neden evlenmiyorsunuz sorusuna odasında bir nefese dahi tahammül edemediğini ,sinirli olacağını hatta bu sebeple misafirlikte bile kalmadığını dile getirmiştir. *Kadınların arasında uzun yıllar yaşadığı için onlardan etkilenmesi şüphesiz.Örgü ve tentene örmesi,reçel pişirmesi,evini bir kadın gibi titizce temizlemesi onun bu yönünü doğrular. *Sanat için sanat mantığından ziyade sanat toplum için yapılır görüşünü savunmuştur.Türklerin Emile Zola'sı diye bilinir öğretisel naturalizm akımında.'Deneysel Roman' Sadece belli bir kesimi anlatmaktansa halkın günlük hayatı üzerine yazmayı hedefle

Güzel İnsanlar Biriktirmişim,

Bugün bir huysuzluk vardı üzerimde.Gece de uyuyamamışım.Sabah gözümü bankanın mesajıyla açtım.Sağolsunlar,bugün şerefine,alışveriş edeceğim noktalardan ne alırsam üç katı fazla puan vereceklermiş.Ben ise ihtiyacım olmadıkça alışveriş etmeyi seven bir tip olmadığımdan bu mesaj bana yaramadı.Sağolsunlar yine de sağır sultandan önce doğum günümü kutlama lütfunda bulundular. Annem bugün  benim için  hazırlık yaparken  neli pasta  istediğimi sordu.Ben de beş karış suratla yapmamasını söyledim.Dedim ya ,doğum günüm benim için tam bir mutluluk kaynağı değil.Hatırlanmak,kutlanmak güzel şeyler.Sadece yanağıma iki öpücük ve seni seviyorum demeleri yeterli...Yoksa insanların benim için yorulmalarını istemiyorum.Hele hele oruçluyken...Ama annem bu...Koca kazık olmama rağmen tüm gününü mutfakta geçirme pahasına da olsa birbirinden leziz 4 çeşit yemeği yetiştirdi,üzerine bu moloz yığını düşmüş gibi duran bezmin bir kıza doğum günü pastası yaptı.Masayı da kurdu bir güzel...Gık bile demedi..Öyle

Cemal Süreya ,Keyif Sanat Kahvesi'nde

Camında Turgut Uyar'ın Göğe Bakma Durağı şiiri yazılıdır.Uşak'ın farklı ,özgün ,kültür sanat çalışmalarının  yapıldığı ,sahiplerinin de sıcak ,sanatsever oldukları aşikar;) Keyif Sanat Kahvesi'nde şiir okuma akşamlarımız başladı malum.Ben tabi ara ara kaçak olsam da ,her gittiğimde aldığım keyfi size anlatamam. Şiiri bu akşamlar sayesinde sevdiğimi itiraf etmeliyim.Bazı zaman ruhsuz okuyan arkadaşlarımın okumasından keyif almasam da ,onların şiire karşı duyarlılığı ,zaman geçtikçe okumalarında çaba sarfettiklerini görünce,bu tür ince şeylere önem verdiklerini  düşününce mutluluğum artıyor aslında.Bu yüzden bu açıdan bakınca tahammül edebiliyorum. düşünün,önceden şiir yazıp şiir okumayan,bildiği şiir ikiyi geçmeyen kişiyken şimdi başka şairler tanımak için çaba sarfediyor,sevdiğim şairlerin kitabını bizzat alıyorum. Ama şiir yazmıyorum artık !!! Boyumun ölçüsünü aldım,şiir yazmak ne kadar kolay görünse de zor zanaat ,bunun farkına vardım:-))) Sanırım iyi de o