Ana içeriğe atla

Dumlupınar Çıkarmasında Bir Yaralı Kuş oldum Ben




Günlerden beri nasıl yazma hevesiyle içim pır pır ediyor,bir bilseniz...
Ah şu içimdekileri bir çırpıda dökebilsem diyorum....Sonra günlerden bu yana telefonuma gelen her e-postada güzel mesajların birikmesi,deeptone'un beni merak etmesi,beni o izlenesi blogları arasına alması ve şereflendirmesi...Ve yeni takipçilerimin sıcacık yorumları...
Ben burda boşuna yazmıyormuşum.Benim de yazılarımı beğenip ,ilgiyle bekleyen okuyucularım varmış ! Bunları bilmek inanın bugünlerde bana en iyi ilaç... Hakkımda yazdığınız güzel ifadeler için hepinize çok teşekkür ederim....


Bu fırsatta ben de bilmediğim bloglar keşfediyor,bilmediğim şeyler görüyor,o ana kadar aklıma gelmeyen ayrıntıları sizlerin yazısı sayesinde bir kez daha irdeliyorum.
En güzeli de ne biliyor musunuz; yalnız olmadığımı biliyorum.
Biliyorum ki,birbirimizi anlayabiliyoruz.Anlamasak  bile bu farkındalıklarımızla barışığız biz.....


Ve itiraf ediyorum,sınavlarım ve işlerim yüzünden ve internet başında çok vakit geçirdiğimden dolayı ara verdiğim blog yayınlarıma bugün kısa bir es yapmak istedim.Dayanamadım işte..Burdayım :-))


Ömrü hayatınca tatil yüzü görmemiş bu kulunuzun en büyük keyfinden birisi de yazı yazmak.Hele de beni takip eden okuyucularımın olduğunu bilmek ,içimdeki paylaşma hissini ayyuka çıkarıyor.
Dayanamayışımın bir sebebi de ,bloguma yeni gelen takipçilerimin güzelim mesajlarının beni çok heyecanlandırmasıydı.
Sınavdan sonra yazmak için dolu dolu bir yazı takvimi oluşturdum.Şu an kitaplığımın camına tutuşturulmuş vaziyetteler.Ne okumuşum,ne izlemişim, izlediklerim ne hissettirmiş ; onları sonraya erteledim.Çünkü onlara yazmaya başladığım zaman bu yazım da uzayacak gidecek...

****

Benim bir gelişimin sebebi de şu. Nasıl başlayacağımı dahi bilmiyorum.Gün boyu kafamda evirdim çevirdim,matematik filan hak getire,kafamda bir konu var.Onu yazmadan matematiğe odaklanmamın mümkünatı yok ,arkadaşlar !
Şimdi de akışına kaptırıverdim böyle ,teşekküre nezareten bu konuya değinmek istedim.

İçimi sıkan,içimi burkan,kalbimi bir mengene gibi avuçlarında sıkan bir demir parçasıyım ben şimdi.Bu duyguyla baş edebildiğim vakit, demir yeni bir biçim alacak.Şekli belki bozuk olacak,belki kaynama noktası yeterli bile olmayacak.Belki çok kaynamış bile olabilir bu demir...

İşin en kötüsü ne biliyor musunuz;ben öyle bir şeyi yaşayıp sonra ne olacak olsun mantığında biri değilim.İşin en kötüsü o iş olmasa bile ben tutup bu olayı irdelemeye kalkışıp olaya bir de sosyolojik boyut katanlardanım.Hal böyle olunca kapatıveremiyorum öyle bir meseleyi.Elmanın sapı,üzümün çöpü de bana kalıyor ;meyvesini yemek ise benim dışımda herkese....



Bilmediğim yerde ,bilmediğim insanlarla,bilmediğim bir insanla ne olduğunu bilmediğin bir duyguyu yaşamak...30 Ağustos'un Zafer Bayramı içimde bombaların patlamasına sebep oldu.Keşke o bomba gerçekten  patlayıverseydi..Şu an bu duyguyla ,bu düşünceyle zihnimde ve kalbimde mücadele ediyor olmayacaktım...Kendimi bir kez daha sorgulama ,kendimi bir kez daha kadın bedenimden dolayı suçlamayacaktım....Birgün de karşıma doğru düzgün sevebileceğim biri çıkmayacak mı,sorusundan kurtulacaktım....

****

İki gün önce gittiğim bir şehirdışı işinde müzisyen biriyle tanıştım.Etkilenmenin ötesinde de ,içimde bir kıpraşma oldu bööyle :(
De...Konuşması,sohbeti,samimiyeti,espri anlayışı ve gösterdiği yakınlık ve ilgisi güzeldi. Ama çok fazla rahattı .Çok fazla yakınlık göstermesi ,birden bire ani yakınlaşması ürküttü beni.

Bu erkeklerin çoğu neden böyle ?Fiziği düzgün,konuşkan,samimi,uyumlu bir insan gördüklerinde, kendi istedikleri gibi kullanacaklarını mı sanıyorlar?Neden tanımaya çalışmıyorlar?Neden sohbet etmiyorlar?Direkt bodoslama herşeye dalıyorlar. Gerçekten etkilendi mi?Hoşlandı mı?Beni tanımak istiyor mu?Bana ulaşmaya çalışacak mı?Ben mi abartıyorum?Ben mi olayı başka açıdan alıyorum?Yanlış mı düşünüyorum ben?Aceleci miyim,telaşlı mıyım?yoksa İnsanların ilişkileri böyle mi başlıyor?Yeni şekil aşk ilişkileri başlangıcı böyle mi yani?

****

İstanbullu bunlar,deniliyor.Müzisyen bunlar,sanatla ilgilenen insanlar bunlar ,deniliyor.Bu ne ?Bu çağdaşlık mı oluyor ?Yoksa Amerikan filmlerinden aldığımız özentivari davranışlar mı sergiliyoruz? Bu erkeklere 'heyyy yavaş'dediğinde cümle 'lise talebesi misin' oluyor.Ne bu ?
Bu bir arzu meselesi.Bu bir zaman meselesi.Bu bir saygı duyma meselesi.Ben bir canlıyım,bir kadınım,duygularım var,ben hayvan değilim meselesi.
Ben bir hayvan değilim,çiftleşmek veya bir çeşit dürtüleri doyuma ulaşsın diye kendine eş koşulan.
Bu kadar mı basitleştik?Bu kadar mı tüketimci olduk?Hadi alıştım insanların marketlerde ,mağazalarda aç kurt gibi hırslı hırslı maddeci olmasına ...Hadi alıştım aynı modelin farklı renklerinin alınıp lüzumsuzlaşmasına...
Ama insan ilişkileri bu kadar ucuz olamaz değil mi ?Ne olur biriniz çıkın da ,hayır efendim o kadar ucuzlamadı deyin bana....
Kırk bin kere soruyorum çevremdeki herkese.Biri dese ki 'kızım sen şurda hafif davranıyorsun'
Söylemiyorlar .Öyle olsa ,söyleyeceğine inandığım patavatsız insanlara soruyorum,hayır diyorlar ,hayır !

Fiziğin düzgünse,ağzın laf yapıyorsa direkt bodoslama girmeye dene.Girersen ne ala,giremezsen pekala..
Bir değil,iki değil,üç değil...sırf bu yüzden ,bu sebepli bodoslamalı tavırlar yüzünden kimseye güvenemez oldum.Benim için hayatımda kimseye güvensiz olmak kadar kötü bir şey yok;bilmem anlatabiliyor muyum?

Metropol erkekleriymiş..İstanbul erkeğiymiş..Müzisyenmiş...Ne kadar etiketlemeye razıymışız..Etiketlenmeye...Tek kelimelere ne kadar sözcük sığdırabiliyoruz söz konusu sıfatlar olunca...

***

O kadar acımasız değildir ama değil mi ?Çok samimi ,içten görünüyordu?Anlardım değil mi,aksi olsa?Ya hala insanları tanıyamıyorsam?Ya ben oyuncuyken ,o benden daha iyi oyunculuk sergiliyorsa....Kırmadım değil mi,incitmedim değil mi derken kırılmam onun için önemli miydi yani? Görüşeceğiz dedi.Peki nasıl ?Telefon numaramı dahi bilmiyor.Ortak arkadaşımız var ve ondan arkadaşlık kabul etmesini bekleyeceğim ben. Kabul ederse tabi...Acaba 8'inden sonra mı bekliyor ,facebook hesabımı kapattığımı söyledim de...Ama açacağımı da söyledim.
Ama işin açığı hiç beklemiyorum öyle kabul etmesini.Belki en iyisi de bu olur.O istanbul'da ,ben burda.Uzak mesafe ilişkisi -cık ! Olmaz bu iş !

*****

Zaman değişti...Önceden erkekler evlenecekleri kıza ya da arkadaşlarını tanımaya çalışır,ona cinsel obje olarak bakmaya bile ayıp sayarlamış.Birlikte olduğu kadına da saygı duymak diye bir şey varmış.Kadınlar,erkekten beklermiş nazik çıkma teklifini.Sonra kızlar bir kaç erkekle görüştüğü zaman o.... denirmiş. Oysa şimdi görüyorum da ,bazı erkekler de artık erkeğin o....su olabiliyor.Ben ağzıma alamıyorum o kelimeyi....

O öyle birine benzemiyor ama.Tamam hani bodoslama ,heyecanına kapıldı ,şu bu ama öyle kıvıran bir tip olmadığı da belli.Haksızlık etmek istemem.Acaba bunlarla kendi açımdan düşündüğüm için hata ediyor olabilir miyim?Bir insanı yargısız infaz da etmek istemem ,kendi öznel yargımdan dolayı.
Hala mı çok saf düşünüyorum !!!

****

Müzisyeni,menajeri,bir kaç arkadaş,akraba,tiyatrocusu,sunucusu derken yaklaşık 20 kişi vardık herhalde.Viskiler doldu,maden suyu ile karıştırıldı.Şampanyalar bu mutlu gün adına kalktı.Sabaha kadar şarkılar,türküler söylendi .Ben bu esnada bu yeni kıvılcımla mücadele ediyordum...
Anlayamadım.Çözemedim.Bu duygu nasıl geldi,yerleşti içime;onu da bilmiyorum.İstanbul erkeği ya,o bilir değil mi nasıl etkileyeceğini...
Beni etkilese etkilese sadece ilgisinin ve sözlerinin sıcaklığıyla bu derece meşgul edebilir.İstemediğim sürece karşımdakinin hiç bir duygusuna karşılık veremem.....Ama şu var;onun oluşturduğu bu düşünceyle ,duyguyla nasıl başedeceğimi bilmiyorum...

*******

Dumlupınar'ın o keskin akşam soğuğunda arabada beklerken gelip gelip şaka yapması,gülmesi,sözleri....
Bir eşim olsun dedi en sinirli anımda bile gülsün bana dedi,benim öfkem geçer ,dedi...O keskin soğukta ,başkalarının da olduğu ortam içinde elimi tutmak için bahanesi...Muhtarın evinde soliste şarkı söyletip herkesin içinde beni dansa kaldırması...Başkalarının onun hakkındaki çapkınlık hikayelerini anlatırken yüzünün asılıp bozarması...Sorularıma ve tepkime büyük sabırla cevap vermesi..Onu odadan kovunca gitmesi,evden ayrılırken 'Ben gidiyorum deyip eşyalarımı odama getirmesi ,bana hoşçakal demek için gelmesi...

Ertesi gün piknikte yürüyüşümüz günebakan çiçeklerin arasında...
O an güçlü durma rolümün olduğunu düşünüp insanları çabuk harcadığımı söylemem...
Oysa ben şimdiye dek hiç harcamadım insanları....
İçten pazarlıklıyım ben dedim.
Oysa şimdiye dek hayatımda kimsenin arkasından ne kötü konuştum ,ne arkasından iş çevirdim,ne de yargıladım.....
Ben kontrollü bir insanım dedim...Aslında tam kontrollü de değildim.Bir insanın içinde o insana karşı bir etkileşim varsa kendince o kontrolü aşabiliyor...Eğer çok kontrollü biri olsaydım tanışmamızın ve filörtümüzün ilk haftasında Don'T crY'a 'Seni seviyorum'demezdim.Ben aslında hissettiğimi her şeyi kırılma pahasına paylaşan biriydim...
Ama şu bir gerçek ,güçlü durma pahasına yalan söyleyebilirdim.Söyledim de.Çünkü kırılmaktan  korkuyorum.Güvensiz olmaktan korkuyorum ben...Evet ben bir korkağım kendimi saklayabildiğim kadar.....

******

O istanbul'da ,ben ise 8 saat uzağında....Telefon yok, bir şey yok...Sadece iş bağlantısı....Bir rüya gibi geldiiii geçti....
O gece herkes sohbete,türküye ,viskiye,şampanyaya devam ediyordu...Muhtarın evinde kaldık.Muhtar,demokrat bir kadındı.Uzanmak istediğimi söyledim.Nazikçe gösterdi odamı.Sıcak ,Avrupai ,eğitimli kültürlü bir kadındı.

****

Odama girdim.Köyün uzaktan ışıkları odaya vuruyordu.Ben ışıklı ortamda ,sesliyken uyuyamam.Bu tür ortamlarda kendi dinlediğim müziği açarım.Göz bandımı takmışım.Uyumuşum.
Gözümü açtığımda ışık yanıyordu. Gözlerimi kırpıştırdım.Hayır,sabahın yedisiydi ve gün doğmuştu.Akşamdan kalma bir halle onun ışığı açık bıraktığını düşündüm.
Belki tek ilgilendiği benim fiziğim değildi.Uyurken beni izlemek istedi,diye iyimser bir duyguya kaptırdım kendimi....
Belki gerçekten ne hissettiğim,ne düşündüğüm onun için önemliydi..
Belki.....Belki....

****

Sanırım ben geçmiş zamanda kalan saf bir romantiğim...Çok geç anladım biz o masum sevgi gösterilerini tüketip Hollywood filmlerinin akışına kaptırmışız kendimi....
Bir kez daha böyle yaralandı bu kuş...Çelişkilerin ve aceleciliğin keskin sıyrıkları kanadında kanıyor.



Bilmediğin bir yerde,Bilmediğin insanlara arasında,bilmediğin bir insanla küçük bir etkileşim macerası...İşin en kötüsü bu duyguyla bilmediğin bir dünyada karşılaşmak...O sabah içimde bir kelebek dolanıp duruyordu içimde pır pır, çıkacağı yer ya bir arkadaşla paylaşımım olacaktı ya yazacaktım,kelimelerle ağzımdan dökülecekti....Hiçbirini yapamadım...Düğümlendim...Kalbim acıdı......

                                                         Yalnızlık Ömür Boyu

 
Her zamanki gibi iki yanlı düşünceler.Şanselize çelişkileri...Şanselize sesli düşünmeler...Şanselize'ce sorgulamalar.Sanırım herkes farkındaydı bu aramızdaki etkileşimin....Kimse konuşmuyordu.Biz de konuşmadık.....

Kalbiyle konuşup sözcükleriyle yazıp dilleriyle yazanlara sevgiler.......

(Bazen acele ,duygularıma kapılarak o düşünce yoğunluğu içinde hızlı yazmaktan kendimi kaybediyorum.Analyacağınız bu yazıların provası olmadığı için hatalarım olabiliyor.Olmuyor değil!Ama zaman içinde tekrar tekrar yazıyı okuyup kelime hatası yaptığım veya cümle hatası yaptığım yerleri tekrar düzeltiyorum.Sadece içimdeki karmaşıklığı yansıtabildiğim,kendimi aynada gösterebildiğim kadar güzel yazılarım;onun dışında ne hatam varsa düzeltilmekten ziyade laf-ı güzaf)

Yorumlar

deeptone dedi ki…
bak şimdi, o kişiyi bilemem tabii, ama istanbullu müzisyenleri iyi tanıyorum. hepsi hepsi bikaç yüz kişiler. genelde geceleri barlardadırlar. kalabalık evlerde yaşarlar. ve onda dokuzu esrar içer. ama iyi eğitimli düzgün aile çocuklarıdırlar. ama, kızlara doymuşlardır. çevrelerinde çok kız dolaşır, genelde 16-24 arası kızlar. ilişki kurmak sevmek açısından problemlidirler. çünkü egoları tavan yapar.
:)

Bu blogdaki popüler yayınlar

O o bir Türklerin Emile Zola'sı, O..o bir müzmin bekar , O kadın naturalisti...

*18 Ağustos 1864 doğumludur.Babasından etkilenmemiştir.annesine ise çok düşkündür. Annesi o dört yaşındayken veremden ölmüş ,bunun üzerine teyzesinin evine Aksaray'a yerleşmiştir. *Annesinin veremden ölmesiyle beraber evhamlı biri olur.Hatta Ahmet Mithat Efendi'nin kızını kendisiyle evlendirme teklifini nazikçe reddeder ve ömrü süresince evlenmez.Refik Ahmet Sevengil'in neden evlenmiyorsunuz sorusuna odasında bir nefese dahi tahammül edemediğini ,sinirli olacağını hatta bu sebeple misafirlikte bile kalmadığını dile getirmiştir. *Kadınların arasında uzun yıllar yaşadığı için onlardan etkilenmesi şüphesiz.Örgü ve tentene örmesi,reçel pişirmesi,evini bir kadın gibi titizce temizlemesi onun bu yönünü doğrular. *Sanat için sanat mantığından ziyade sanat toplum için yapılır görüşünü savunmuştur.Türklerin Emile Zola'sı diye bilinir öğretisel naturalizm akımında.'Deneysel Roman' Sadece belli bir kesimi anlatmaktansa halkın günlük hayatı üzerine yazmayı hedefle

Güzel İnsanlar Biriktirmişim,

Bugün bir huysuzluk vardı üzerimde.Gece de uyuyamamışım.Sabah gözümü bankanın mesajıyla açtım.Sağolsunlar,bugün şerefine,alışveriş edeceğim noktalardan ne alırsam üç katı fazla puan vereceklermiş.Ben ise ihtiyacım olmadıkça alışveriş etmeyi seven bir tip olmadığımdan bu mesaj bana yaramadı.Sağolsunlar yine de sağır sultandan önce doğum günümü kutlama lütfunda bulundular. Annem bugün  benim için  hazırlık yaparken  neli pasta  istediğimi sordu.Ben de beş karış suratla yapmamasını söyledim.Dedim ya ,doğum günüm benim için tam bir mutluluk kaynağı değil.Hatırlanmak,kutlanmak güzel şeyler.Sadece yanağıma iki öpücük ve seni seviyorum demeleri yeterli...Yoksa insanların benim için yorulmalarını istemiyorum.Hele hele oruçluyken...Ama annem bu...Koca kazık olmama rağmen tüm gününü mutfakta geçirme pahasına da olsa birbirinden leziz 4 çeşit yemeği yetiştirdi,üzerine bu moloz yığını düşmüş gibi duran bezmin bir kıza doğum günü pastası yaptı.Masayı da kurdu bir güzel...Gık bile demedi..Öyle

Cemal Süreya ,Keyif Sanat Kahvesi'nde

Camında Turgut Uyar'ın Göğe Bakma Durağı şiiri yazılıdır.Uşak'ın farklı ,özgün ,kültür sanat çalışmalarının  yapıldığı ,sahiplerinin de sıcak ,sanatsever oldukları aşikar;) Keyif Sanat Kahvesi'nde şiir okuma akşamlarımız başladı malum.Ben tabi ara ara kaçak olsam da ,her gittiğimde aldığım keyfi size anlatamam. Şiiri bu akşamlar sayesinde sevdiğimi itiraf etmeliyim.Bazı zaman ruhsuz okuyan arkadaşlarımın okumasından keyif almasam da ,onların şiire karşı duyarlılığı ,zaman geçtikçe okumalarında çaba sarfettiklerini görünce,bu tür ince şeylere önem verdiklerini  düşününce mutluluğum artıyor aslında.Bu yüzden bu açıdan bakınca tahammül edebiliyorum. düşünün,önceden şiir yazıp şiir okumayan,bildiği şiir ikiyi geçmeyen kişiyken şimdi başka şairler tanımak için çaba sarfediyor,sevdiğim şairlerin kitabını bizzat alıyorum. Ama şiir yazmıyorum artık !!! Boyumun ölçüsünü aldım,şiir yazmak ne kadar kolay görünse de zor zanaat ,bunun farkına vardım:-))) Sanırım iyi de o